Bunun içimden gelmesi gerekiyordu ama aklıma bir şey gelmiyordu. Sam ve Keşiş de bana soru soran gözlerle bakmaya her an başlayabilirlerdi. Endişemin sebebi şimdi belliydi ama ondan nasıl kurtulacağımı bilemiyordum. Sam'in ruhuna nasıl dokunabilirdim ki? Belli ki bükücülükle değildi çünkü Sam'in canını yakabilirdim. Yani Avatar Formu'na geçecektim. Düşüncelerimi Keşiş böldü ve bana '' Avatar Anita, başlama zamanın geldi.'' dedi. Ayaklarım kımıldamayı reddediyordu nerdeyse. Yine de zorla Keşiş'in gösterdiği minderlerin üstüne oturabildim. Sam de karşıma oturdu. O sırada aklıma bir şey geldi. Her zaman yaptığım gibi bağdaş kurdum. Ellerimi de yumruk yaptım. Gözlerimi kapadım ve sadece iki şeyi düşündüm. Avatar Formu ve Sam'İn ruhunu... Gözlerimi açtığımda her zaman olduğum açıklıktaydım ama bu sefer karşımda Avatar Aang yerine Sam duruyordu. Onun ruhu da değildi. Sam normal halde önümde duruyordu. Sanırım planım işe yaramıştı. Sam hiç kımıldamıyordu. Tam karşısına geçtim ve elimi kafasının üstüne doğru tuttum. Ardından da elimle sanki bir şeyi çekip alıyormuş gibi yaptım ve bir anda çok güçlü bir ışık çıktı. Hemen ardından da karşımda Sam'in ruhu duruyordu. Onun ruh olduğunu hem artık hareket edebiliyor olmasından hem de ten renginin normale göre daha açık olmasından anladım. Sam gözlerini kocaman açarak bana baktı ve '' Başardın!'' dedi. '' Hadi, hemen yola çıkalım, Haymitch'i hemen bulmamız gerekiyor.'' diye ekledi. Tamam anlamında kafamı salladım. Ve biraz etrafa bakındım. Nerede olduğumuzu ilk anda anlayamadım. İlk olarak ormanı bulmamız gerekiyordu. Ama etrafta ne bir ağaç ne de bir çalı vardı. Sadece dağlar ve düzlük, bir de çimen vardı. O sırada oradan geçmekte olan bir ruh gördüm. Biraz garipti. Bir fareye benziyordu ama iki ayağı üzerinde yürüyordu ve gözleri de insan gözüydü. Ayrıca kafasında da çok koik bir şapka vardı. Yavaşça ruhun yanına yaklaştım. O ise kendi yoluna bakıyordu. '' Merhaba, size bir şey sorabilir miyim?'' dedim. Ruh beni görünce uzaylı görmüş gibi gözleri açıldı ve bir iki adım geriledi. Sanırım biraz benden korkmuştu. Yutkundü ve '' İnsan!!!!!!!'' diye bağırmaya başladı. Ben ise ne olduğumu şaşırmıştım. Benden korkmasına neden olmadığını ona göstermek istiyordum. '' Lütfen, şşt!! Benden korkmana gerek yok.'' diye onu sakinleştirmeye çalıştım ama bir işe yaramıyordu. O sırada Sam yanımıza geldi ve '' Dinle garip yaratık!'' dedi. Ben ise onun üzerine atladım ve ağzını kapadım. Ardından da kulağına eğilip '' Sam ağabeyini kurtarmak istediğini biliyorum ama bu ruhlara iyi davranmazsak onu kurtaramayız. O yüzden bırakta konuşmaları ben yapayim.'' dedim. Sam bira düşündükten sonra başını salladı ve '' Üzgünüm, şu anda kafamdan geçenler sadece onu kurtarmak.'' dedi. Bunun üzerine Sam'in üstünden kalktım ve onu da yerden kalktım. Tabii biz konuşurken ruh delirmeye devam etmişti. Bir anda yere düştü ve ben ona yardım etmek isteyince '' Katil!!!'' diye bağırdı. Ben ne olduğumu şaşırdım. Onun bağırması üzerine bir anda etrafımızı siyah ruhlar sarmaya başladı. Ben ve Sam ne olduğunu anlamamıştık ama ikimiz de savaşmaya hazır bekliyordu. Siyah ruhlar belirdiğinde fareye benzeyen ruha baktım ve onun da yüzünün dehşetle dolduğunu gördüm. Ona dönüp '' Bunlar da nedir?'' diye sordum. Bana baktı ve '' Bunlar gölge ruhları, Katil!!!'' dedi. Ben de '' Şunu keser misin, ben katil filan değilim.'' diye karşılık verdim. Tabii biz böyle konuşurken yaratıklar bize daha da çok yaklaşmışlardı. Bunlar kertenkele ile örümceğin karışımı gibiydi ama bir de uzun pençeleri vardı. O sırada anladım. Bunlar kötü ruhlardı. Yani buları öldürmemizde bir sakınca yoktu. Ben de buna güveniyordum zaten. Sam'e uygun anlamında bir işaret verdikten sonra ikimizde duruşumuzu aldık. Ruhlar başta sadece etrafımızda geziniyordu ama biri akıllı çıktı ve üstümüze daha çok faremsi ruhun üstüne atlamaya çalıştı. Hemen faremsi ruhun önüne atladım ve yanımda taşıdığım bıçak ile ruhu ortadan ikiye böldüm ama bu bir işe yaramamıştı. Bir iki saniyeliğine Sam'den yana baktım. O da aynı durumdaydı. Silahıyla vurduğu ruh ikiye ya da üçe ayrılıyordu. Bu ruhların böule ölmeyeceğini anladım. Onlara silahla saldırmak sadece bizim işimizi zorlaştırırdı. O sırada aklıma geldi. Ruhlar Dünya'sına adım atmama yardım eden neydiyese, orada hayatta kalmama da yardım edecekti. Bükücülüğüm, Avatar olmam. Tam başka bir Gölge Ruhu daha faremsi ruha saldıracakken ona doğru kocaman bir ateş topu gönderdim. Bunu gören diğer Gölge Ruhları bir saniyeliğini bana baktı ve üstüme üstüme gelmeye başladılar. Ne yapmam gerektiği çok açıktı. Bükücülüğümü kullanmam gerekiyordu. Ayaklarımla yerde bir çizgi çizdim ve ellerimi yavaş yavaş yerden yukarıya doğru çıkardım. Bu sayede etrafımda bir duvar ördüm. Bu düşündüğümden çok daha kolay olmuştu. Ama ne fayda duvara tırmana biliyorlardı. Hemen ardından duvarı ateşe verdim. İşte bu işe yaramıştı. Birkaç tanesi geriye kalmıştı. Diğerleri ise ateşe verdiğim duvarda yanmışlardı. Onlar yanarken garip bir ses çıkarmışlardı, ardından da üstlerinde kara bir bulut belirip yok olmuştu. Geriye kalanlar bana temkinli bir bakış attıktan sonra oradan hızlıca uzaklaştılar. Ben de hemen yerde yatmakta olan faremsi ruha doğru koştum ve onu kaldırmaya çalıştım. Fakat o ise bana kocaman açtığı gözleriyle bakıyordu. '' Ne oldu?'' dememle onun '' Olamaz sen Avatarsın!!! Çok özür dilerim, sizin böyle büyük bir güce sahip olduğunuzu bilmiyordum.'' diye bağırması bir oldu. Ona elimi uzattım ve onu yerden kaldırdım. '' Sorun değil, önemli olan şu anda sana zarar gelmemiş olması.'' dedim. O ise beni dinlemeden konuşmaya devam ediyordu. '' Çok özür dilerim efendim, size öyle davranmamlıydım.'' Bu sözler ise bana çok gereksiz gözüküyordu. '' Tamam, cidden sorun değil.'' diye onu sakinleştirmeye çalıştım. '' Size nasıl yardım edebilirim Efendim?'' dedi. Biraz yardım iyi olabilirdi. '' Adın nedir?'' diye sordum. '' Fause, Efendim.'' dedi. '' Tamam Fause, bize ormanın nerede olduğunu söylersen çok mutlu oluruz. Arkadaşımızın Ruh Gölü'nde olduğunu biliyoruz ve onu bulmamız gerekiyor.'' dedim. Bunun üzerine Fause bize ormanın yerini tarif etti. Açıkçası biraz uzaktaydı. Ayrıca oraya geçmek için bir de uzun bir nehirden geçmemiz gerekiyordu. Bu bilgiler üzerine Fause'a çok teşekkür ettik. Tam arkamızı dönmüş gidiyorduk ki Fause '' Hayatımı kurtardığınız için çok teşekkürler Avatar.'' dedi. Bunun üzerine ben de '' Fause, benim görevim bu iki dünya arasındaki köprü. Şimdi lütfen evine dikkatlice git.'' dedim. Fause elbette anlamında kafasını salladı ve hızlıca yürümeye başladı. Bir de arkamızdan '' Yolunuz açık olsun Avatar!!!'' diye ekledi.
![](https://img.wattpad.com/cover/12847846-288-k659114.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadan Gelenler (#Wattys2015)
FanfictionBüyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bükücülük kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum.