Başım çok ağrıyordu. Kafamı kaldırıp etrafıma bakındım. Pek güzel bir yerde değildim. Aslına bakarsanız ıssız ormanın ortasındaydım. Ancak büyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bir anda paniklemeye başladım. Kim olduğumu nasıl unutabilirdim? Bu tür şeylerin sadece filmlerde olabileceğini düşünürdüm ama şimdi benim başıma gelmişti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Bu karma karışık gir durumdu. Aklıma ilk gelen yerden kalkıp etrafa bakılmak oldu. Ayağa kalktığımda bir süre dengem bozuk olarak yürüdüm. Buraya her nasılsa gelmişsem bir kavga olmalıydı çünkü ayağa kalktığımda kolumda ve yüzümün bir kısmında derin çizikler olduğunu fark ettim. Bunun nasıl olduğunu bilmiyordum ve kuşku beni yiyip bitiriyordu. Ayağa kalktım ve etrafıma bakındım. Normal, ıssız bir ormana benziyordu. Etrafı keşfe çıkmaya başladığımda bir süre sonra otobana çıktım.
Birkaç saat otobanda bekledikten sonra kimsenin buradan gelip geçmeyeceğini anladım. Aslında insanlar olsa bile onlara ne diyecektim ki? "Hey bakar mısınız acaba? Kayboldum ve kim olduğumu bilmiyorum, acaba ne yapmalıyım?" Gibi bir şey söylesem herhalde beni deli sanırlardı. Otobandan aşağıya yürümeye devam ettim. Kaç saat boyunca yürüdüğümü bilmiyorum ama on dakika bile olsa bana bir ömür gibi gelmişti. Bir süre sonra havanın kararmaya başladığını fark ettim. Barınmam için bir yer gerekiyordu ama neresi olabilirdi ki! Ormanın ortasında kalamayacağını biliyordum çünkü birkaç defa kurt ulumaları duymuştum. Bir süre daha yürümeye karar verdim. Bir süre sonra keskin bir ışık gözümü kamaştırdı. Gözlerimi açtığımda hava çoktan kararmıştı. Her yer zikiri karanlıktı. Yürümeye devam etmem gerekiyordu. Bir süre sonra gözüm karanlığa alıştı. O sırada gözümü kamaştıran şeyin ne olduğunu merak ettim. Sanki birisi daha doğrusu bir şey beni izliyordu ve bunun sorumlusu oydu. Tam böyle düşünürken karşıma küçük bir mağara çıktı. İçeriyi kontrol ettikten sonra hiçbir canlı türü olmadığına karar verdim ve uyumak için çalılardan bir yastık yapıp gözlerimi yumdum.
Arkamdan biri bana bağırıyordu ama ona bakacak zamanım olmuyordu. Koşuyordum,koşuyordum, koşuyordum... Arkadaki dipsiz karanlık beni esir almasına izin vermemek için koşuyordum...
Bir anda çığlık çığlığa uyandım. Kafamı kaldırdığımda ilk nerede olduğumu tam olarak anlayamadım sonradan fark ettim ki mağaranın içindeydim. Çalıların üstünde doğrulduktan sonra rüyanın ne anlama geldiğini düşünmeye başladım. Aynı rüyayı vaydın halde yatarken de görmüştüm. Çok nadiren başka rüyalar gördüğümü bir an anımsar gibi oldum ama sanki onlarda bir yapbozun parçalarından ibaretti.
Mağaradan bir çırpıda çıktım. Temiz havayla ciğerlerimi doldurduktan sonra, karnımın acıktığını far ettim. Bir sincap falan avlamam iyi olurdu ama avlanmak hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Ya da bildiklerimi hatırlayamayordum. Bir anda aklıma yakınlarda bir göl olup olmadığı geldi. Eğer bir göl varsa sopayla balık avlayabilirim. Bir süre yürüdükten sonra karşıma bir göl çıktı. Gölü şimdiye kadar gördüğüm en temiz, en saf göldü. Sanki karşımda bir göl değilde bir ayna vardı. Yakınlarda bir dal bulup çakıl yazıyla ucunu sivrileştirdim. Gölün kenarına gittim ve balıkları avlamak için bir süre bekledim. Neyse ki şanslıydım da hemencecik bir balık yakalayabilmiştim. Balığı nasıl pişireceğimi düşünürken aklıma çakıl taşlarını çok hızlıca sürmek geldi. Ateşi de yaktıktan sonra sıra yemeye geldi. Tam balığım keyfine varacaktım ki beklenmedik bir misafir belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadan Gelenler (#Wattys2015)
FanficBüyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bükücülük kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum.