Her şeyin tekrar normale dönmesi bana bir saniye gibi gelmişti ama gerçekte çok daha fazlaydı. Artık sedyede yatmıyordum. Aynı laboratuvarda yerde yatıyordum. Benden birkaç adım ötede de Lea duruyordu ve bana neredeyse dehşetle ve hayranlıkla bakıyordu. Bunu garip bir karışım olduğunu fark ettim. Yavaşça kafamı çevirdim. Birkaç metre ötedeki sedye artık kullanılamaz haldeydi. Ayak ve el bileklerimin bağlandığı yerler yırtılmıştı. Kemerler yerlere atılmıştı. Ayağa kalktım ve Lea’ya döndüm. O ise bana garip bakmaya devam ediyordu. O sırada neler olduğunu anladım.
‘’ Düşüncelerime giremedin, öyle değil mi?’’ Sesimde kendimi suçlayan bir ton vardı. Lea büzüldüğü köşeden kalktı ve burnunun üstündeki yamulmuş gözlüğü düzeltti. ‘’ Açıkçası daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Kendin hakkında fazla korumacı bir şey var içinde…’’ Asıl yaptıklarıma baktım. ‘’ Avatar Formu’nda saldırmaya çalıştım mı?’’ Lea bana cevap verip üzmek istemiyordu ama ‘’Belki!’’ diye düşünmesini hissedebiliyordum. ‘’ Ben.. ben çok üzgünüm. Kendimden nefret ediyorum… Bana canavar demekte çok haklılar.’’ Olduğum yerde yere çöktüm ve bacaklarımı kollarımla sardım. Lea yavaşça yanıma geldi. Bana sarılmaya çalışarak konuştu. ‘’ Lütfen saçmalama! Bunlar senin suçun değil ki, sadece içgüdün.’’ Birkaç dakika birbirimize sarıldık. Ardından hemen kendime geldim ve onun yüzünü ellerimin arasına aldım ve ‘’ Yaralı değilsin değil mi?’’ diye sordum. Kafasını ‘’ Hayır’’ anlamında salladı ve o da benimle ayağa kalktı. ‘’Çok üzgünüm.’’ Sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. ‘’Sorun değil.’’ Birkaç saniye sonra bir de ek getirdi. ‘’ Buna alışkınım.’’ Ya da ben eklediğini düşündüm. Kafam o kadar allak bullaktı ki… Neyse ki yemek zamanı gelmişti.
Yemekhane düşündüğümden çok farklıydı. Yemek almak için sekiz farklı yer vardı. Birisinde sıraya giriyordun. Programını bir okuyucuya okutuyordun. Birkaç dakika içinde yandaki bölmede yemeğin geliyordu. Ben Lea yemeklerimi alırken o bana herkesin yemeklerinin günlük kalori ve enerji ihtiyaçlarına göre ayarlandığı anlattı. Masaya doğru giderken içime tanıdık bir his doldu. Yine izleniyordum. Burada olması normaldi, aralarında yeni bir kişi vaRDI. Hem de daha önce ihanet etmiş biri. Masaya oturmamızla bir uğursuzluk hissetmem bir oldu. Bir şeyler olacaktı. Uzaktan birileri geliyordu. Lea ben daha onları görür görmez bana ‘’ Anita ne olursa olsun onlara cevap verme.’’ diye uyarıda bulundu. Bense şimdiden sinirlenmiştim. ‘’ Söz veremem.’’ diye mırıldandım. Lea ellerini kafasının içine aldı. Bir dakika içinde masanın etrafında üç kişi belirdi. Biri dibime kadar girdi ve ‘’ Bakın yem gelmiş.’’ dedi. Bu söz oldukça mantıksız geldi o nedenle cevap verme ihtiyacı duymadım. Yemeğimi yemeye devam ettim ama çocukta konuşmaya devam etti. ‘’ General H neden seni bu kadar çok buraya getirtmek istedi hiçbir fikrim yok ama buraya geldiğine pişman olacaksın.’’ Sadece tepsimin ucundaki ağzı açık su şişesine odaklanmıştım. Diğer iki çocuk sadece Lea ile eğleniyorlardı. benimle konuşan çocuk sanki onu dinlememe yardımcı olacakmış gibi ellerini hızla masaya vurdu. Biraz daha yaklaştı. Masadaki suya bir kere daha baktım. Cevap verme zamanı şimdi gelmişti. Kısık ama kendimden emin bir sesle… ‘’Yerinde olsam bana patronluk taslamazdım. Şu anda sensini üstün zannediyorsun ama bilmiyorsun ben kimim. Belki üstün olan benim. Neler yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrin bile yok.’’ Masadan kalktım. Beni Lea takip etti. Tepsimi bırakmaya gittiğimde sadece arkamdan gelen bağırışları duyuyordum. Artık elleri donuk bir şekilde masaya yapışmış biri beni korkutamazdı. Zaten çok şey kaybetmiştim ve kaybedecek daha fazla şeyim de yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/12847846-288-k659114.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadan Gelenler (#Wattys2015)
FanfictieBüyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bükücülük kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum.