Göz bebeklerimin ardında bir yıkım vardı. Kafamı geriye atmış, arka koltukta gözlerimi kapatarak Deniz'i dinlerken ne dediğini anlamıyordum bile. Aklımda; bilincim de, kulaklarım da, onun güzel sesi vardı.
Beni beğenmediğini ima etmişti. En azından benim yetersiz algılarım öyle idrak etmişti.
Kızım, sana ne? Daha nişanı atmadan başka adamları düşünüyorsun!
Bilmiş iç sesimin haklı isyanıyla yüzüm kızardı. Berat; bana ne yapmış olursa olsun, başka bir adamı düşünmem, ona ihanetti. İhanet ise kimseye yakışmayacak kadar çirkin bir şeydi. Ayrıca basit bir etkilenmeyi bu derece abartmam aptallıktı. Berat'tan şu an nefret etsem de bir geçmişimiz olduğunu değiştiremezdim. O geçmişten nefret etsem de. İlk sevgilimdi. Hayatıma aldığım ilk erkekti. Bana sevgili sıfatıyla ilk sarılan saçlarımı okşayan ilk adamdı. İlk onu kıskanmıştım. İlk onun tarafından kıskanılmıştım. Bunlar fiziksel bakımdan ilklerdem çok başkaydı. Bunları kolay kolay unutulacak şeyler değildi.
Berat'la bunları yaşamış olsanız da asla ona aşık olmadın. Berat'la en uç yakınlaşmanızda bile o adamın tek bir bakışı kadar heyecanlanmadın!
İçimdeki mantıklı Ecrin doğru bildiklerini acımasızca yüzüme kusarken üşüdüğümü hissettim. Aklımdan gecen doğrular bana bir kova dolusu soğuk su etkisi yaratmıştı.
"İyi misin, canım? Titredin birden. Hasta mı olacaksın acaba?" Deniz anne şevkatiyle sorduğu soruya, ateşim var mı diye eliyle alnımı yoklamasına istemsizce gülümsedim.
"Yok, canım. İyiyim." bana sıcak bir tebessüm sunup anlattığı şeye devam etti. Okulla ilgili bir şeyleri anlatıyordu ama kafamı bir türlü anlattığı şeye veremiyordum. Bir kulağıma giriyor anında geri dönüyordu.
Taksi evin önünde durduğunda, Burak ücreti verdikten sonra taksiden indik. Apartmana girdikten sonra ağrıyan bacaklarımla zar zor üçüncü kata çıktım. Bu apartmanda en büyük sorun asansör olmamasıydı. Deniz önüme geçip kapıyı açtığında ben ve Burak da onun arkasından içeriye girdik.
Ben direkt mutfağa girip kendime bir bardak soğuk su doldurdum. Suyu kafama dikerken yan gözle de Deniz'e baktım. Tam bir şey söylemek için ağzını açtığında elimi kaldırıp onu durdurdum. Boşalan bardağı tezgahın üstüne koyarken;
"Sonra kanka. Bir duş almam lazım. Enişte, sen gitmeyecek misin?" dedim. Bir yandan da Burak'a seslendim. 5-10 saniye sonra mutfak kapısın da belirdi.
"Ne?" dedi üzerine şaşkınlık serpiştirilmiş sesiyle. İstemsizce kırkırdadım.
"Diyorum ki, işin varsa biz seni tutmayalım." Bir süre boş boş yüzüme baktıktan sonra kafa salladı.
"Tamam, cadı. İşim vardı zaten. Dikkat edin kendinize." dediğin de sırıttım. Kafasını iki yana sallayıp Deniz'e döndü. Alnına derin öpücük kondurup kapıya doğru yürüdü. Burak gittikten sonra hızlı adımlarla banyoya girip arkamdan kapıyı kapattım. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Hem gerilen kaslarımın hem de saçma sapan düşüncelerimin. Üstümü çıkarıp, kendimi duşa attım. Suyu olabilecek en sıcak seviyeye ayarlayıp saçlarımı şampuanlamaya başladım. Köpükler vücudumdan aktıkça kendimi arınmış gibi hissediyordum. Ama aklımdaki düşünceler beni daha fazla çıkmaza sokuyordu. Daha fazla düşünmeden kendimi sıcak suyun rahatlığına bıraktım.
Duştan çıkınca direkt odama girip üstüme geceliklerimi geçirdim. Saçımı tararken Deniz odaya girdi. Yatağıma oturup bağdaş kurduğunu gördüm aynadan. Ben de saçımı örüp yanına iliştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: GECE
Romance"Biz; seninle, neyiz biliyor musun, Hediye?" Diye mırıldandı, kirpiklerine geceyi astığım adam. Omurgasının altında ruhumun zevahirini taşıyan, ihtilâlim. Sertçe yutkunup, biraz daha sokuldum gecemin sıcak sinesine. Hemen sardı bedenimi sanki bunu b...