38. BÖLÜM|FİNAL: KANA BULANAN CENNET

22.3K 676 146
                                    

Bölüm sonundaki notu mutlaka okuyun, ikinci seri hakkında bilgi verdim:-)

Keyifli okumalar 🌹

⚛⚛⚛

Merak bazen insana verilen ceza, bazen de bir ödüldür. Bazen, ölüme de götürür bazen de yeni bir yaşam verir ama merak her zaman insanın hayatındadır. Her zaman merakına yenik düşen bir tarafı vardır.

Belki de sırf bu yüzden birkaç dakika içine kararımı verip evden çıkmıştım. Korku tüm benliğimi sarmıştı ama bünyem de olan deli cesareti etkisini gösteriyordu. Belki de sırf bu yüzden Araf'ın koltuğun üstüne ne ara bıraktığını bilmediğim siyah silahını montumun cebine sıkıştırmıştım. Önceden çağırdığım taksiye kendimi attığım da ve adresi söylediğimde 40’lı yaşlardaki, temiz yüzlü adam beni şöyle bir süzmüş hemen ardından:

"Emin misin, kızım? Bu saatte orada tek başına çok tehlikelidir." Dediğinde az kalsın vazgeçecek ve taksiden inecek oldum ama son anda her şeyi öğrenme isteği beni kıskıvrak yakaladı.

Taksi İstanbul'un sokaklarından hızla giderken,  aklımda hep hata mı yapıyorum düşüncesi dolaşıp durdu ama kendime engel olamıyordum. Ya da merakıma engel olamıyordum.

Yol bir saat kadar uzadığında, daha fazla endişelensem bile geri dönmek hakkında bir şey söylemedim. Şehirden çoktan uzaklaşmıştık ve ormanlık bir alana girmiştik. Sonunda taksi durduğunda şoför bana baktı ve temkinli bir sesle sordu.

"Kızım, emin misin? İstersene geri döneyim." Kafamı iki yana sallayarak kısık sesle cevap verdim.

"Yok, sağ olun. Nişanlım çağırdı, galiba sürpriz yapacak," dedim aklıma gelen ilk yalanı söyleyerek. "Borcum ne kadar?" Adam ikna olmamış gibi dursa da bir şey söylemedi ve önüne döndü.

"70 TL versen yeter kızım." Dediğinde kafamı sallayarak çantamdan parayı çıkarttım ve taksiden indim. Taksi uzaklaştığında derin bir nefes aldım. Şimdi neredeydi? Nasıl bulacaktım onu?

Telefonum aniden çaldığında irkilerek elimi cebime daldırdım. Semih'in bana mesaj attığında numaraydı. Telefonu açarak titreyen ellerimle kulağıma götürdüm.

"Neredesin?" Tiksindiğim sesi kulaklarıma dolduğunda yüzümü buruşturdum.

"Ormanın önündeyim. Neredesin?"

"Demek geldin, ha!" Dedi alaylı bir sesle. "Ormana gir ben sana tarif edeceğim. Giriş kapısını görüyor musun?" Biraz ileride tellerle yapılan duvarı ikiye ayıran tahta kapıyı gördüğümde hızla oraya ilerledim. Tahta kapıyı iterek ormandan içeriye girdim.

"Tamam, girdim." Dedim sabit tutmaya çalıştığım sesimle. Kâbusu birebir yaşıyor gibiydim sanki ve bu her an kaçma isteğimi kamçılıyordu.

"O düz yoldan 200 metre kadar ilerle. Arabanın farları açık. Göreceksin zaten." Dedikten sonra telefonu kapattı. Telefonu cebime koyduktan  sonra, içimi ürperten hislere inat ormanın içinde ilerledim. Dediği gibi yaklaşık 200 metre sonra arabanın aydınlattığı alana ulaştım. Semih, arabanın önünde duruyordu. Benim geldiğimi gördüğümde elinde bitmek üzere olan sigarasını yere attı ve kocaman gülümsedi.

"Vaaay, güzel gelimin gelmiş! Seni görmek ne güzel, sence de öyle değil mi?" Dediğinde boğazıma acı bir tat oluştu. Yüzümü buruşturarak gözlerine baktım ve birkaç adım daha ona yaklaştım. O da arabanın önünden ayrılarak, tam karşımda durdu. Aramızda iki metreye yakın mesafe vardı.

BENİ KALBİNE HAPSET: GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin