35. BÖLÜM:HASRETİN YANKISI|PART II

14K 638 138
                                    

10 gün sonra...

Göz bebeklerimin acıyla sızlamasını umursamadan, gözlerimi araladım ve sızlayan kemiklerimi rağmen yerimden doğruldum. Deniz yatağımın tam karşısında koltukta gözlerini halıya dikmiş, öylece uzanıyordu.

"Günaydın." Diye mırıldadım tatsız bir sesle. Kızarmış gözlerini telaşsız hareketlerle bana kaldırdı ve sakince mırıldandı. Elleri dairesel hareketlerle karnını okşuyordu.

"Günaydın." Sesi öylesine bitkindi ki, bir an istemsizce gözlerim doldu. Onu böyle görmek öylesine ağrıma gidiyordu ki; bağıra bağıra isyan etmek, kapılarına dayanıp Nevzat amcaya ağzıma geleni saydırmamak için zor duruyordum.

Sivas'a geldikten iki gün sonra Deniz ve Burak,  Deniz'in ailesinin karşısında çıkmış ve her şeyi bir bir anlatmışlardı. Deniz tek başına bu durumu annesine bile anlatmaya cesaret edemeyince pat diye söylemişlerdi. Sonrası tam bir kıyametti Deniz'in anlattığına göre. Hâlâ orada, onun yanında olmadığım için deli gibi pişmandım.

Nevzat amcadan uzun süre tek kelime çıkmamış. Emine teyze desen çöktüğü koltuktan bir süre kalkmaya bile cesaret edememiş. Sonunda Nevzat amca yerinden fırlamış ve Burak'ın üstüne saldırmış, okkalı bir tokat indirmiş. Allah'tan Burak'ın ailesi de oradaymış ve o sinir harbinden kan dökmeden kurtulmuşlar. Ne yaparlarsa yapsınlar Nevzat amcayı sakinleştirememişler ve en sonunda da pes etmişler. Burak önüne geçmeseymiş Deniz'e de saldıracakmış. Emine teyze o arbedede Deniz'i korumaya, Nevzat amcayı sakinleştirmeye çalışmış ama nafile. Adam Nuh demiş, peygamber dememiş. Sonunda da Deniz'i evden kovmuş ve 'bizim senin gibi bir kızımız yok. Ne ölüne ne ölüme' diyerek odayı terk etmiş. Ondan sonrasında Deniz perişan bir hâlde bizim yanımıza gelmişti. Babam Nevzat amcayla konuşmaya çalışmış ama dediğine göre sonunda iş kavgaya kadar gitmiş ve babamda en sonunda pes etmiş. Emine teyze birkaç kez gizli saklı buraya gelmiş, kızını görmüştü ama yanında olması mümkün değildi ona göre. Bunca yıllık kocasını silemezmiş. Deniz bir hata yapmış ve onları ele güne rezil etmiş, bir ton safsata.

Deniz o günden beri ölü gibiydi. Günlerden perşembeydi. Düğün tarihi almışlardı ve kesin olarak İstanbul'da nikâh kıyılacaktı. Nikâh cumartesi günüydü ve yarın nihayet İstanbul'a gidecektik. Annem ve babam da gelecekler ve pazar günü babamın işi dolayısıyla geri döneceklerdi. Bugün gelinlik bakmaya gidecektik. Burak'ın ablası defalarca eve gelmiş ve birlik olup Deniz'i ikna etmeye çalışmıştık ama ikna olmamıştı. Gelinlik falan istemiyordu. Ona göre gelinliği de hakketmiyordu. Yine de buna izin verecek hâlim yoktu. Allem etmiş, kallem etmiş hatta ortaya bebeği bile atmış Deniz'i ikna etmiştim. Her ne kadar hâlâ gönüllü olmasa bile gelinlik bakmaya gidecektik bugün. Damatlığı Burak halletmişti.

"Hadi kalk artık," dedim neşeli çıkmasına uğraştığım sesimle. "Çok işimiz var bugün."

Deniz bana yorgun bir bakış attıktan sonra hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı. Durgun adımlarla odadan çıktığında arkasından iç çekerek baktım ve beklemeden yataktan doğruldum. Ortalığı topladıktan sonra, üstümü giyinerek odadan çıktım. Deniz'de o sırada lavabodan çıkıyordu. Bana kısa bir bakış atarak odaya girdi. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra, mutfaktan gelen seslerle gülümseyerek mutfağa doğru ilerledim. Annem kahvaltıyı hazırlıyordu. Beni görünce gülümseyerek yüzüme baktı.

"Günaydın annem, Deniz nerede?" Yanına gidip anneme sıkıca sarılırken mırıldandım.

"Günaydın, odasından giyiniyor." Annemin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra elinde doğradığı salatalığı doğramaya başladım. Yarım saate kadar sofrayı hazırlamış, hepimiz masanın etrafına dizilmiştik. Son günlerde hâkim olan o gergin hava haklı olarak hâlâ dağılmamıştı. Babam kahvaltısını yaptıktan sonra 'afiyet olsun' diyerek masadan kalkmıştı. Biraz sonra kapıyı kapatma sesi evin içinde duyuldu. İşe gitmişti. Deniz'de öylece tabağındaki yiyecekleri karıştırıyordu.

BENİ KALBİNE HAPSET: GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin