23. BÖLÜM: BEYAZ LEKE

19.6K 780 59
                                    

Siz hiçbir şeye sahip olmadan, onu kaybetmekle yüz yüze geldiniz mi? Kavuşamadan, hasret kaldınız mı? Doya doya sevemeden, veda ettiniz mi? İçiniz parçalana parçalana gitmesine göz yummak zorunda kaldınız mı? Daha sevginizi haykıramamışken, kaybet...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Siz hiçbir şeye sahip olmadan, onu kaybetmekle yüz yüze geldiniz mi? Kavuşamadan, hasret kaldınız mı? Doya doya sevemeden, veda ettiniz mi? İçiniz parçalana parçalana gitmesine göz yummak zorunda kaldınız mı? Daha sevginizi haykıramamışken, kaybetme ihtimâiyle başbaşa kaldınız mı?

Şu an yaşadığım tam olarak buydu. Ben daha ona, onu ne kadar çok sevdiğimi söylemeden onu kaybetme ihtimalinin acısıyla kavruluyordum. Ona kısacık bir zamanda âşık olmuşken, onsuz bir ömrü nasıl geçireceğimi düşünüyordum. Kalbime hapsettiğim Gecemin yıldızları tek tek göğüs kafesime düşüyordu. Göğüs kafesimi dağılıyor, oraya bir ömür geçmeyecek bir yara bırakıyordu. Ben daha Gece'm de kaybolmadan, onsuz kalmakla sınanıyordum.

Allah'ım bu nasıl bir histi? İçim cayır cayır yanıyordu. Damarlarımda kan değil, kezzap akıyordu sanki.

"Ecrin, abim sakin ol! Ne oldu?" Göz yaşlarım yanaklarından hiç durmadan akıp giderken, akan her damla bir benzin gibi yüreğime damlıyordu. O olmamalıydı. Ona zarar gelmiş olamazdı. Ona daha kavuşamadan, beni bırakıp gidemezdi.

"Araf!" Diyebildim hıçkırıklarımın arasından. Gerisi gelmedi, gelemedi. Kelimeler boğazıma bir kurşun gibi saplandı. Nabzım parçalandı, kanım damla damla yere aktı.

"Ne oldu Araf'a?" Diye soran bu kez Deniz'di. Endişeyle bana bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İkisi de ayaklarımın dibine çökmüştü. Nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. Sakin olmalı, onlara anlatmalıydım. Şu an mantıklı düşünemem mümkün değildi ama onlar bana yardımcı olurdu.

"Ar-af oradaydı! Çat-ışmaya giren polis muhteme-len... O ve ekibi!" Dedikten sonra tekrar hıçkırıklara boğuldum. Ölen veya yaralanan o kişi Araf olabilirdi. Belki de onu çoktan kaybetmiştim. Belki de bedenimi yeşerten nefesi çoktan kesilmişti.

"Tamam," dedi Burak şaşkınlığından sıyrılıp. "Sakin ol abiciğim. Bak, dinle! O herife bir şey olmaz. Eminim buna. Sen de sakin ol! Hadi ara onu." Dediğinde bir anlık yüzüne boş boş baksam da, hemen telefonuma uzanıp, titreyen ellerimle Araf'ın numarasını çevirdim. Yanaklarımdan boynuma akan göz yaşları tenimi küle çeviriyordu sanki. Kulağıma götürdüğüm telefondan beklediğim ses bir türlü gelmedi. Çaldı, çaldı, çaldı ve en sonunda açan olmadı.

"Açmıyor!" Dedim acı içinde. Hıçkırıklarım tekrar başlarken, aklımı kaybedeceğimi düşündüm. Onsuz aklımı kaybederdim. Hiç ona bulamadan benden giderse, ölü bedenimi toprak bile kabul etmezdi.

"Tamam, Ecrin. Burada böyle oturmakla olmaz! Fatih, Topkapı Sarayı'nın orada çıkmış çatışma. Muhtemelen oraya en yakın hastaneye gitmişlerdir. Hadi Burak! Kalkın, gidiyoruz." Daha ne olduğunu anlamadan kolumdan tutulup kaldırıldım. Ancak bacaklarım beni taşıyamadı. Diz kapağımdan bükülen dizlerimle yeri boylayacakken, son anda kolumu tutan ele tutundum. Hemen ardından iki el birden koluma sarılıp beni sarstı. Sonra Deniz'in sert sesi doldu kulaklarıma.

BENİ KALBİNE HAPSET: GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin