ALINTI

14.5K 307 6
                                    

Yanımda hissettiğim hareketlenme ile hızla kafamı çevirdim lâkin daha ne olduğunu idrak edemeden sıcacık kolların arasına çekildim ve başım huzur kokulu sıcak sineye yaslandı. Ona direnmedim. Bu gün olanlar çok fazlaydı. Artık daha fazla olay kaldıracak hâlde değildim. Bacaklarımı kalçamın altına doğru kıvrıp, göğsüne iyice yerleştim. Kollarım beline dolanırken sevdiğim adama sıkıca sarıldım. Araf'ın da kolları sıkıca belime sarıldı ve yüzünü saçlarımın arasına gömdü. Orada derin bir nefes aldığında, parmak uçlarıma kadar ürperdim. Onun yanında böyle hissetmek öyle güzel bir duyguydu ki, her seferinde içimden sevginin kat ve kat büyüyordu.

"Özür dilerim, Hediye'm," diye mırıldandı kısık sesle. "Ama sen de beni anla. Bir an ne yapacağımı bilemedim işte." Sıkıntılı bir nefes aldım lâkin burnuma dolan kokusu gerilen vücudumu tamamen gevşetti. O sıkıntılı nefes huzurlu bir soluğa dönüşürken mayışmış bir sesle karşılık verdim.

"Ben de özür dilerim, Araf." Diye mırıldandım. Belki saniyeler, belki dakikalar,  belki de saatlerce sessizlik sıcacık bir battaniye gibi üstümüze örtüldü ve bizi tüm dünyadaki her şeyden soyutladı. Onun kokusu zihnimi puslandırırken uykuya yenilemek için kendimle savaşıyordum. O kadar güzeldi ki onun yanında, yakınında olmak; paha biçilemezdi. Hayatımda belki de ilk defa bütünleşmiş hissediyordum. İlk defa tam gibiydim. Hiçbir sıkıntım, derdim yok gibiydi. Hayatımın orta yerine yerleştirilmiş buğulu cam, Araf'ın elinin hamlesiyle temizlenmiş, her şeyi netleştirmişti sanki. Bir günlüğün sayfaları huzur kokan bir kalemin hamlesiyle tamamlanmış, bir kitap mutlu sonla bitmişti sanki. Onu yanında, birlikte sessizliği paylaştığımız anda her şey çok güzel, çok kusursuzdu.

"Güzelim?" Araf'ın  sakin sesiyle gözlerimi kısıkça aralayıp, karanlıkla göz göze geldim.

"Hı?"

"Uyuyalım mı, prensesim?" Onunla biraz daha bu şekilde kalmak istesem de, dile dökmedim. Sadece yorgunca kafa sallamakla yetindim. Araf bir süre hareket etmedi. Sanki bu huzurlu andan bir parça daha koparabilmek, aniden söküp gitmemek için biraz daha bekledi. Sonra derin bir nefes alıp, yüzünü saçlarımın arasından çekip aldı. Onunla beraber ben de sinesinden başımı kaldırdım. Baygın gözlerle onun yüzüne bakarken, bana gülümsediğini hissettim. Karanlık da görmesem bile yüzüme bakarak gülümsediğini hissettim zira o benim yüzümü az önceye nazaran görebiliyordu,  çünkü; bu sefer yüzü pencereye dönük olan bendim. Kavga ederken şükrettiğim karanlığa onun gülümsemesini yuttuğu için lânet ettim. Onun güzel gülümsemesini bir saniye bile kaçırmak istemezken, şimdi görmemek somurtmama sebep oldu. Ancak birden alnımda dudaklarını hissettim. Oraya derin bir öpücük kondurduktan sonra, ellerini belimden çekip ayaklandı. Onunla birlikte ben de ayaklandığımda, elinin içine elimi alarak parmaklarımızı kenetledi. Salondan çıkarken az önce düşen yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyi görmemişti. Onun peşinden giderken, karanlıktan dolayı nereyi gittiğimizi göremiyordum. Yine de bu umurumda bile değildi. Onunla gittiğim yol karanlık bile olsa bu benim için önemli değildi. Yeterki o şimdi gibi yanımda olsun, elimi tutsundu. Gerisi benim için içi boş bir sayfaydı.

BENİ KALBİNE HAPSET: GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin