Bölüm bitince dayanamayıp erkenden atayım dedim. 2. Part da en yakın zaman da sizlerle olacak.
Keyifli okumalar...
⚛⚛⚛
İnsanoğlu bardağın hep boş tarafıyla ilgilenir. Kötü bir durum karşısında asla iyi olan yönünü düşünmeyiz. O hep kötüdür. Asla hayırlı bir tarafı yoktur. Bir de başımıza gelen en kötü şeydir deriz daha kötüsünü düşünmeye gerek duymadan. Oysa en kötü olayın içinde bile çıkacak onlarca iyi hadiseyi çok sonradan fark eder, çok sonradan gözlemleriz. Bu yüzden belki de hayata çoğu zaman geriden başlarız zira kötü şeyleri görmek her zaman huyumuz olmuştur.
Deniz'in hamile olduğunu ilk öğrendiğim tek bir iyi noktasını düşünememiştim oysa zamansız ve belki de genele göre uygunsuz olmasını dışında muhteşem bir şeydi. Deniz resmen anne oluyor, Burak baba oluyordu. Belki de binlerce insanın isteyip de bir türlü kavuşamadığı şeye, evlada kavuşacaklardı. Karnında bir can büyüyordu. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki?
Ailesinin tepkisi en çok çekindiğimiz mesele olsa da, Burak ve Deniz'in bunun üstesinden geleceklerinden emindim. Elbette her şey istenilen gibi olamazdı ve bir yer de sorun çıkması zorunluluktu. Onların bununla baş etmekten başka çareleri yoktu.
"Dalgınsın?" Araf'ın keyifsiz sesiyle irkilerek ona döndüm. Yüzü donuk olsa da içinde fırtınalar koptuğunu biliyordum zira aynı durumdaydım. Otogara gidiyorduk. Bu bir hafta boyunca elimizden geldiğince bol bol vakit geçirmeye niyetlenmiştik ama maalesef hiç de hesap ettiğimiz gibi olmamıştı. Onun eline geçen yeni bir soruşturma; benim de bir yandan finallerim, -ki başımı kaldıracak vaktim olmamıştı ama Allah'tan kaldığım ders olmamıştı- bir yandan da Deniz derken pek fazla bir araya gelememiştik ve şimdi de Sivas'a gidiyordum. Sadece dün gece onda kalmış, biraz da olsa vakit geçirmiştik ama bize yetmesine imkân yoktu elbette. Bu 3 hafta nasıl geçecekti veyahut bizi neler bekliyordu hiçbir fikrim yoktu. İnşallah her şey çok güzel olur demekten başka bir şey elimizden gelmiyordu elbette.
"Bilmem, farkında değilim." Cevap vermedi. Onun yerine bacağımdaki elimi alarak sağ avucunun içine alarak hafifçe sıktı.
"Kendine dikkat et orada, aradığım zaman açmamazlık yapıp beni çıldırtma kaç kilometre öteden. Sık sık arayacağım, ona göre telefonunu yanından ayırma." Bilmem kaçıncı kez söylediği sözlerler gözlerimi ona çaktırmadan devirdim ve onaylar bir mırıltı döktüm dudaklarımdan. Günlerdir aynı şeyleri söylüyordu ve hiç de sıkılacak gibi değildi.
Çantamdan gelen sesle, ellerimi istemeden de olsa Araf'ın sıcak avuçları arasından çekip, ayağımın dibine bıraktığım çantamı alarak içinden telefonumu çıkarttım. Deniz mesaj atmıştı ve evden çıktıklarını söylüyordu. Ben de ona birazdan otogarda olacağımızı söyleyerek telefonu çantama koydum.
"Kim?"
"Deniz," diye mırıldandım arkama yaslanırken. "Evden çıkmışlar." Araf cevap vermedi ve sadece sıkıntılı bir nefes vererek direksiyondaki parmaklarını sıkılaştırdı. Gerçekten daha gitmeden bu haldeysek birkaç gün sonraki hâlimizi hayal etmek dâhi istemiyordum. Birbirimize bu derece bağlı olmamız hem çok güzel, hem de fazlaca korkutucuydu. Sanki benim aldığım nefes onun dudaklarının arasından havaya karışıyordu. O kadar garip bir histi ki, onsuz bir hayat düşünmek bile imkânsızdı. Onsuz bir hayat koskocaman karanlık bir boşluktu. Benimse o boşlukta nefes almam imkânsızdı. Onun da böyle düşündüğünü biliyordum. Şimdi böyleyse ilerleyen zamanlar için durumumuzdan korkmadan edemiyordum.
Otogara geldiğimiz de, Araf bagajdan valizimi çıkartmıştı. Araf ilk beş dakika uçak konusunda huysuzluk yapmış, daha sonra boş bir bank bularak oturmuştuk. Açıkçası ben de saatler süren bir yolculuk istemiyordum ama benim az da olsa kapalı alan korkum, Deniz'in hamilelik meselesi ve uçak biletlerlerinin fiyatı sebebiyle otobüsü tercih etmiştik. Elbette Deniz henüz çok yeniydi ama onda olan az da olsa panik atak bebeği öğrendiğinden beri daha da ağırlaşmış, Burak'da kesinlikle riske atmak istememişti. Haberi yeni öğrenmesine rağmen onun ileride muhteşem bir baba olacağına emindim. Önceden de Deniz'in üstüne titresede, bebekle beraber bu ilgi üst seviyeye çıkmıştı. Deniz'in babası konusunda da herhangi bir çekincesi yoktu. O bebeğine de, Deniz'e de her türlü sahip çıkacaktı ve ona göre Nevzat amca er ya da geç onları affedecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/135963002-288-k207159.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: GECE
Roman d'amour"Biz; seninle, neyiz biliyor musun, Hediye?" Diye mırıldandı, kirpiklerine geceyi astığım adam. Omurgasının altında ruhumun zevahirini taşıyan, ihtilâlim. Sertçe yutkunup, biraz daha sokuldum gecemin sıcak sinesine. Hemen sardı bedenimi sanki bunu b...