Korkuyordum. Korkuyordum ama içimdeki korku başka bir şey içindi sanki. Sanki Berat'tan değil bambaşka birinden korkuyordum veyahut bambaşka bir şeyden. İçimdeki o garip his silinmiyordu. Onu içimden atmak için her şeyi yapardım ama olmuyordu. Aslı'yı o hâlde gördüğümde enseme dayanan namlu umurumda bile olmamıştı. Arabaya binmeyi aklımdan bile getirmezken Berat'ın namluyu Aslı'ya doğrultması ile çaresizlik içinde kıvranarak kendimi arabanın içinde bulmuştum. Kapılar kilitliydi ve son hız arabayı kullanıyordu. Elim kolum bağlı vaziyetteydi.
"Berat, ne yaptığını sanıyorsun sen?! Bırak beni, durdur ineceğim."
"Sus," dedi sakin bir tınıda. "Bak, sana zarar vermek istemiyorum. Sadece konuşmak istiyorum, sadece konuşmak. Sikik bir saat sadece benimle konuşacaksın. Bu, bu kadar zor olmamalı."
"Ya sen ne saçmalıyorsun be?! Neyi konuşacağız? Aslı'yı o hâlde bıraktım, sen delirdin mi? Durdur arabayı!" Haykırışım arabanın içinde acı dolu bir iniltiyle kaybolduğunda, Berat sözlerimi duymamış gibi arabayı kullanmaya devam etti. Yemyeşil gözlerinden akan oluk oluk zehir arabanın camını eritecek kadar kudretliydi sanki. Feci sinirliydi ama bu benim umurumda bile değildi. Yine de onu tanıyordum ve ne olursa olsun beni bu arabadan indirmeyeceğini biliyordum. Bir yerde durmasını beklemekten başka çarem yoktu.
Fazlasıyla zayıflamış görünüyordu. Gözlerinin altında halka halka morarmalar, sararmış yüzü ve fazlasıyla uzamış kumral renginde ki sakalları ona hastalıklı bir görüntü veriyordu. Dışarıdan bakan biri için tam anlamıyla bitik ve acınacak bir hâldeydi ama ben ona zerre kadar acımıyordum. O benim içimde koca bir zemheri yaratmıştı ve ona karşı olan az da olsa duygularım buz kırağlarının altında kalarak taşlaşmıştı.
Araba onun evinin olduğu rezidansın önünde durduğunda, hemen kapıya uzandım ama kapı kilitli olduğu için, hâliyle açılmadı. Hemen ardından onun zehirle sarmalanan lanetli sesi doldu kulaklarıma.
"Seninle bir anlaşma yapalım, Ecrin," dedi kan donduran sakin sesiyle. "O eve birlikte gireceğiz ve sen tek bir sorun dâhi çıkartmayacaksın. Aksi hâlde, şu an adamlarımın elinde olan Aslı, tek bir telefon görüşmemle tahtalı köyü boylar." Şok içinde ona bakarken içimi zorlayan haykırış kulaklarımı uğuldatıyordu.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?" Dedim şok içinde bağırırken. "Senin derdin ne Allah'ın cezası, bırak artık peşimi! Ne istiyorsun daha benden?" Gözleri bana döndüğünde, göz bebeklerine ekilen acı, yeşil gözlerinin ardından dur durak bilmeden filizlendi. Gözlerinden akan yoğun acı afallamama sebep olmuştu.
"Benden korkuyorsun," dedi kısık sesle. Bu asla bir soru değildi, bu acıyla harmanlanan bir tespitti. "Yemin ederim sana, sadece konuşacağım seninle. Başka bir şey değil, yemin ederim. Beni zorlama, Ecrin. Zorluk çıkartmadan in arabadan..." Bir an duraksadı ve sertçe yutkunarak devam etti. "Yoksa dediğimi yaparım. Aslı ölür." Yapar mıydı? Bunun hakkında zerre kadar bir fikrim yoktu. Belki de tamamen blöftü ama asla Aslı'yı tehlikeye atamazdım. O eve girmekten başka bir çarem yoktu. Lânet olsun bile bile uçurumdan atlamakla eş değerdi belki ama o eve girmekten başka çarem yoktu.
Berat'la beraber arabadan indiğimde eli bileğime sarıldı ve tenime değen tenini hissettiğim de ellerini hırsla ittim ellerimin arasından.
"Bana sakın dokunma, anladın mı? Eğer bana dokunursa Aslı'nın öleceğini bilsem bile arkama bile bakmadan giderim."
Berat yüzüme bile bakmadan suratını buruşturdu ve kafasını sallayarak ilerlemeye devam etti. Binaya girdikten sonra, birkaç kişiyle göz göze geldim ama Berat daha fazlasına izin vermeden geniş holü geçerek beni sırtımdan itekleyerek asansörün içine soktu. Onunla aynı ortamdan tek başına kaldığımda, bedenim eski anıları hatırlayarak korkuyla ürperiyordu. Çantamı veya telefonumu alma bir girişimde bulunmamıştı ama alsa bile fark etmezdi zira şarjım yoktu ve kimseye haber verecek hâlde değildim. Bu elimi kolumu tamamen hareketsiz bırakıyordu. Buradan nasıl çıkacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu ama Berat'ın gözlerinde gördüğüm ifadeye sığınmaktan başka çarem yoktu. Belki de dediği gibi sadece konuşmak istiyordu. Yine de ona güvenmek, şeytana güvenmekle eş değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: GECE
Romance"Biz; seninle, neyiz biliyor musun, Hediye?" Diye mırıldandı, kirpiklerine geceyi astığım adam. Omurgasının altında ruhumun zevahirini taşıyan, ihtilâlim. Sertçe yutkunup, biraz daha sokuldum gecemin sıcak sinesine. Hemen sardı bedenimi sanki bunu b...