11. BÖLÜM: TELEFON

30.9K 1K 115
                                    

Tam şahdamarımın üstünde, bedenini boynuma dolamış bir yılan dolaşıyor. Çatallı dilini sürtüyor nabzımın üstüne. Oynuyor sanki benimle. Ya da öldürüp, öldürmemek arasında kalmış gibi. Zehrini, damarımda akan kana bulaştırıp bulaştırmamak arasında kalmış gibi. Tam nabzımın üstünde duruyor çatallı dili. Yavaşça akıtıyor zehrini şahdamarıma. Kanıma karışıyor zehir. Dört odacıklı evime hücum ediyor. Orada fokurduyor. Hissediyorum. Orada, büyük bir yangın başlatıyor. Etimi eritip, kemiğimi küle çevirebilecek bir yangın. Yine de nefes alıyorum. Ölmüyorum. Zehir kalbimde taht kuruyor. Öldürmüyor. Zehir kalbime şifa oluyor. Zehirli bir şifa.

Şu an da için de bulunduğum müphemi hiç bir izahı olamazdı. İliğime kadar taht kurmuştu şaşkınlık. Yeni evimizin salonun da oturan, annem ve babamın burada ne işi olduklarını düşünemeyecek kadar kendimi dolu hissediyordum. Ayrıca tam karşılarında bana sırıtarak bakan eski nişanlımın amacını anlayabilmiş değildim. Bir şeyler planladığı yahut sinsi bir oyuna beni dahil etmek isteyeceği o kadar açıktı ki gözlerinde. Kafamın içinde bir ordu dolusu fil tepiniyordu. Babam, bana tekrar "Kızım!" diye seslenice gözlerimi Berat'ın yeşil gözlerinden alıp babamın benim aksime gök mavi gözlerine baktım. Kanıma karışan özlem acıyla dalgalandı. Kurumuş gözlerim tekrar yaşarmasıyla sızladı.

"Niye kapı da dikiliyorsun babacığım? Gelmemize sevinmedin mi yoksa?" dedikten sonra gülünce yüzüme kırık bir gülümseme kondurdum. Bu olayları daha sonra düşünebilirdim. Babamın yanına gidip, sıkıca sarıldım. Anın da gözlerim dolmaya başladı. Vücudum bu apansız huzura hazırlıksız yakalanmıştı. Gözlerimi sıkıca kapatıp göz yaşlarımın daha çoğalmasını önledim. Babam beni kendinden uzaklaştırıp anlıma derin bir öpücük kondurdu.

"Güzel kızım, benim." diye boğuk sesiyle mırıldandı. O da özlemişti belli ki. Duygulanmıştı. Sıcacık gülümsedim. Bizi dolu gözleriyle izleyen anneme dönüp hemen ona da sıkıca sarıldım. Mis gibi anne kokusunu içime çekerken bu sefer gözümden akan yaşları durduramıştım. Annem beni içine hapsetmek istercesine sarılırken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı ama annemim siyah saçlarına yüzümü gömdüğüm için sesim boğuk çıkmıştı. Galiba sadece annem duymuştu bunu bana daha sıkı sarıldığında anladım. En sonun da ayrıldığımız da annemin de gözlerinin kızardığını fark ettim. Bana sıcacık gülümseyip, yüzümü sildi.

"Ah, kuzum benim. Sen zayıflamışsın vallahi! Süzülmüşsün annem." Annemin telaşlı sesine ister istemez kıkırdadım. Her anne gibi gelir gelmez direkt kiloma dikkat etmişti. Annemin elini sıkıca kavrayıp, aklımdaki soruyu sordum.

"Anne ne işiniz var burada? Yani, geleceğinizden haberim yoktu." dedim. Annem tekrar gülümseyip koltuğa oturdu. Beni de babamla arasında ki boşluğa çekince hiç itiraz etmeden aralarına sokuldum.

"Seni özledik gelelim dedik işte. Ama sen yoktun geldiğimiz de. Okul da proje mi ne varmış? Deniz bir şeyler dedi ama anlamadım ben. Aman dikkat et, kızım. Bu saate kalma bir daha! Gece yarısı olmuş." dedi azarlar gibi. Ne uyduracağımı düşünürken aklıma ilk geleni söyleyiverdim.

"Trafik vardı, anne. Ondan bu kadar geç kaldım. Siz evi nasıl buldunuz?" dedim aklımda dolaşan soruyu dile dökerek.

"Ha, ben de onu diyecektim. Başta evi bulamadık. Taşınmışsınız, kızım. Allah'tan Deniz'i aradık da o bize adresi verdi." dedi. Bunun ardından neden taşındığımız hakkında bizi soru bombardımanına tutacağını biliyordum. Ona gülümseyip, başımı kapının önün de dikilip bana endişeli gözlerle bakan Deniz'e çevirdim. Endişeli gözlerini es geçip sinirli bir bakış attım. Ona çok fazla kızgındım. Şu an hesap sormamak içimde ki siniri katmerliyordu. Gözlerim Berat'a döndüğünde kaşlarım çoktan çatılmıştı. Hâlâ bana bakarak gülüyordu. Bu adamın derdi neydi? Ona ters ters bakmamı aldırmadı. Babamgilin yanın da beni zor durumda düşürmekdi amacı. Belki de bunu bir kaçış yolu olarak görmüştü. Babama durduk yere ayrıldık diyemezdim. Aldattı desem babam Berat'ı gözünü bile kırpmadan öldürürdü. Eminim. Babam da biraz (!) psikopatlık olduğu doğrudur. Berat'a zerre acımazdım ama babama kıyamazdım. Ayrıca onca yoldan beni beni görmeye gelmişlerdi. Onları kendi sorunlarımla sıkamazdım. Hele ki böyle bir sorun! Kaşlarımı daha da çatıp dik dik Berat'a baktım.

BENİ KALBİNE HAPSET: GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin