Bir insan mutlu olduğunda ne hisseder? İçi içine sığmaz mesela. Nefes almak bile çok güzeldir onun için. Hayata bambaşka bir pencereden bakar. Mutsuz insanların aksine pencerenin kirini değil, manzaranın güzelliğini düşünür. Bazısı mutluyken sürekli konuşmak, neşeyle cıvıldamak ister. Bazısı sessizliği sırtına geçirir, mutluluğun parıltısını gözlerine yansıtmayı tercih eder.
İnsan mutluyken kendini bulutların üstünde hisseder mesela. Etraf onun için gökyüzü maviliğinin verdiği huzur kadar muhteşemdir. Yüzünde istemsizce aptal bir gülümseme vardır. Dudakları iki yandan gerilmiş, elmacık kemikleri yüzünde hoş bir çıkıntı yapmıştır. Aslında işin aslı: İnsan mutluyken yaşadığını hisseder.
Ve ben şimdi yaşadığımı hissediyordum. Sevdiğim adamın kollarının arasında benden mutlusu yoktu. Yüzümde aptal bir gülümseme, içimde benim bile şaşırdığım garip bir enerji vardı. Araf'ın sırtı kanepeye yaslıydı ve ben de sırtımı onun sıcacık göğsüne yaslamış, kafamı geriye atarak dünyanın en muhteşem yastığına -omzuna- koymuştum. Kolları sıkıca belime sarılmış, ellerini karnımda birleştirmişti. Benimde iki elim, onun karnında birleştirdiği ellerinin üzerindeydi. Yüzünü boynuma gömmüş, orada derin derin soluyor, ara sıra yumuşak dudaklarını boynuma bastırıyordu. Allah'ım bu ne güzel bir histi! Dünyadaki cennet ayaklarımın altına serilmişti sanki.
Başımı hafifçe sola çevirip, onun boynumda hafifçe görünen kirli sakallı yanağına dudaklarımı bastırdım. Sadece sokak lambasının aydınlattığı karanlık oadada belli belirsiz elmacık kemikleri belirginleştiğini gördüm ve kısık sesli gülüşü doldu kulaklarıma. Ben de gülümseyerek başımı tekrar omzuna yasladım. Bir ömür böyle kalsam asla şikâyetçi olmazdım. Nasıl olurdum? Gece'min koynuna sığınmış, onun kokusunu soluyordum.
"Hediye?" Dedi boğuk sesiyle. Kıpırdanan dudakları tenimi huylandırsada başımı geri çekmedim.
"Hı?" Dedim huzurdan mayışmış sesimle.
"Sen, neden o piç içeriye girdi diye bana o kadar bağırdın ki?" Derken, sesine tekrar yansımış olan kırgınlık bedenimi bir ölü toprağı gibi soğuttu. Sıkıntılı bir nefes verirken, rahatlamak amacıyla sıcak sinesine daha çok sokuldum. Kolları beni daha sıkı kafeslediğinde, Yüreğimi sıkan yumruğun biraz olsun gevşediğini hissettim.
"Araf," diye soludum sıkıntıyla. "O içeriye girdi diye değil, onu sen içeriye aldın diye kızdım. O pislik benim umurumda bile değil, neden inanmak istemiyorsun?" Sözlerim bittiğinde boynuma gömdüğü yüzünü bir anda çekti oradan. Orayı sıcacık eden nefesi birdenbire söküp gittiğinde, titrememek için kendimi zor tuttum. Çenemi kavrayan parmakları, kafamı biraz geri çekerek ona bakmamı sağladı. Kafamı omzuna tamamen yaslayıp alttan ona baktım. Yüzüne vuran sarı ışık daha da güzelleştirmişti onu. Onun aksine benim yüzüm daha belirsiz olduğunu biliyordum. Yine de gözlerimiz buluştu. Gözlerimiz buluştuğunda aramızdan yüzlerce beyaz sayfa döküldü. Gözlerimizin buluştuğu noktadan birbirimize satırlarca şey anlattık. Sayfalarda anlam birikti göz bebeklerimizin dipsiz kuyusunda. Ben onun karanlık kuyusuna düşmüş çaresiz, kanadı kırık bir kuştum. Onun kapkaranlık dipsiz kuyusu, gözleri benim kendimi bile isteye bıraktığım müphemdi. Düşmeye devam ediyordum. Havada savruluyor, yara alıyordum ama umurumda bile değildi. Belki düşüşüm çok sert olacaktı, belki onun kollarının arasına düşecektim aniden ama sonuç yine umurumda bile değildi. Çünkü düşmekte olduğum her an, yine onun yanındaydım. Onun kollarının arasındayken ne kadar zarar gördüğüm önemsizdi.
"Neden bana bir şey olsun ki?" Dedi kaşlarını kaldırarak. Sonra aklına ani bir şey gelmiş gibi kaşları keskin bir çizgiyle çatıldı. "Hem, sen nereden öğrendin onun sorguya alındığını? Ecrin..." Sonra aniden sustu. Söyleyecekleri aramıza düşecek ve bizi yerle bir edecek bir bombaymış gibi dudaklarını birbirine bastırarak sustu. Yine de sesinin dalgaları arasında süzülen şüphenin pis kokusu genzimi yakmıştı. Kaşları çatarak ondan uzaklaştım. Bir an kollarını karnıma bastırarak engel olmak istese de, direnince çaresizce kollarının baskısını azalttı. Ondan uzaklaşıp, bedenimi tamamen ona döndürdüm. Bedenlerimiz birbirine temas ediyordu ama aramıza aniden çekilen şefaf duvarların soğukluğu içimi dondurmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/135963002-288-k207159.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: GECE
Romance"Biz; seninle, neyiz biliyor musun, Hediye?" Diye mırıldandı, kirpiklerine geceyi astığım adam. Omurgasının altında ruhumun zevahirini taşıyan, ihtilâlim. Sertçe yutkunup, biraz daha sokuldum gecemin sıcak sinesine. Hemen sardı bedenimi sanki bunu b...