Multi- TUĞÇE ÇORU-
Mısra AkbulutHayat bana bir oyun oynuyordu sanki ve ben bu oyunu kaybetmek üzereydim.Alanya'ya geldiğim günden beri bir günün normal geçmiyordu.Her şey üst üste gelir miydi? Hayatımda inşallah yaşamam dediğim anları burada mı yaşamak zorundaydım? Yada yaşamak zorunda mıydım?
Ben titreyen bedenimle hareketsiz dururken ekrandaki tebessüm eden Egeden gözlerimi çekip duvara sabitledim.Kübra yanıma gelip elini koluma koyunca ondan destek aldım.
-Mısra dedi o tanıdığım ses.Bir zamanlar o tını hoşuma giderken şimdiyse duymaya tahammülüm yoktu.Ege ısrarla ismimi söylediği halde cevap veremiyordum.Barın en sonunda ekranın karşısına geçip sahte bir gülüşle Egeye baktı.
-Naber kardeşim? derken sesindeki o kızgınlığı hocalarımız dışında hepimiz anlamıştık.
-Mısraya seslenmiştim Barın.
-Mısra şuan da boş işlerle uğraşamaz kusura bakma kardeşim.Biliyorum bizi çok özledin ama sen hiç merak etme.En kısa zamanda İstanbul'a gelip uzun uzun hasret gideririz.Bundan hiç şüphen olmasın.Şimdi derse başlamamız lazım.Haydi eyvallah.
Barın sohbeti kapatınca hocalar şaşkın şaşkın Barın'a bakıyordu.
-Barın ne yapıyorsun oğlum sen?
-Bir şey yapmıyorum hocam.Ders başlayalı on dakika oldu.Haydi başlayalım deyip yanıma geldi.Gözlerinde ki endişeyi görebiliyordum ve şuan bunca kişinin önünde ağlamayı pek düşünmüyordum.Kendime hakim olarak titrememi durdurup Kübra'nın kolundan çıktım.
-Her neyse arkadaşlar.Hepimiz yerlerimize geçelim,başlayalım derse diyen Murat hoca Volkan hocanın sınıftan çıkmasıyla Yekta'yı da yerine gönderip derse başladı.Allah'tan pek soru sormamıştı bana yada dalgınlığımı fark etmemişti.Cam kenarında durup dışarıyı izlemiştim bütün gün.Teneffüslerde Yekta'nın ve bizim çocukların yanımdan ayrılmaması bir yandan iyi gelse de başımın ağrısını durduramıyordum.Başımı öne eğip ellerimle saçlarımı geriye atarken artık kulaklarım uğulduyordu.
-Gamzeli kız iyi misin? diyen Yekta'nın sesiyle kafamı yavaşça iki yana sallarken Bartu yanıma gelip kafamı yukarı kaldırdı.
-Tamam gamzeli bak şimdi kafanı yere doğru çevirme ve dik tutmaya gayret göster tamam mı.Ben hemen bir ağrı kesici bulup geliyorum deyip sınıftan çıkarken Eymen ortaya atladı.
-Bende var abi.Aramana gerek yok.
Arka sırasına gidip çantasından ilaç kutusu getirirken Kübra da su şişesini Bartu'ya uzatmıştı.İlacı ağzıma atıp iki yudum su yardımıyla mideme gönderdim.Herkes pür dikkat beni izlerken endişelendiklerinin farkındaydım ama elimde olan bir şey değildi bu.
-Piç.Ulan dua etsin yanımda değildi.Ben ona gösterirdim pişkin pişkin gülmeyi.
Bartu'nun söylenmesine kimse cevap vermezken ellerimi başıma sarınca ağrıdan istemsizce inledim.
-Hastaneye gitmek ister misin?
Yekta'nın sorusuna kafamı sallayarak reddettim.
-Geçer birazdan dedim.
-Biraz hava almak ister misin?
Ayağa kalkıp açık olan pencerenin önünde dururken temiz havayı içime çektim.Arkadaşlarım arkamda sessizce dururken onları da üzdüğümün farkındaydım.Daha tanışalı bir hafta olmasına rağmen Yekta ve Eymen de beni yalnız bırakmamışlardı.Ve hiç bir zaman sıkılmamışlardı.Yani en azından ben öyle biliyordum.Bir süre kendime izin verip gözlerimi kapatırken ağrının yavaş yavaş yok olduğunu fark ettim.Şimdi daha iyi hissediyordum işte.Arkamı dönüp arkadaşlarıma teker teker baktığımda onlarında bana baktıklarını gördüm.