Mediadaki şarkıyı açıp dinlerseniz bölümün etkisinde daha fazla kalıcağınıza eminim:) LÜTFEN OKUDUKTAN SONRA OY VERMEYI UNUTMAYIN:)
Hayat hiç bir zaman adil değildi değil mi? Hak etmeyen insanlar hak etmediği hayatlar yaşaması bir yana hayatında yalan dolan eksik olmayan insanlar şuan gayet mutlu şekilde etrafına gülücükler saçıyor.Kimisi şuan sevdiğine sarılırken kimisi sevdiğinin mezarında toprağına sarılmış canı çıkana kadar ağlıyor.Demiştim ya hayat hiç bir zaman adil değil.Kendimi bir uçurumdan atlamış da ölmeyip o her kırılan kemiğin,kaburganın acısını çekiyor gibi hissediyordum.Hani cam kırılır da derini sıyırıp yırtar.Sonra bir anda acısını hissedersin.Yada en basit örnek olarak küçük bebeklerin bir yerleri ağrıyordur ve ağlamak dışında seslerini duyuramazlar.İşte öyle.
Ekrana göz yaşlarım birer birer düşerken ellerim titremeye başlamıştı.Ege kızı altına almaya çalışırken kanım çekilmiş gibi hissediyordum.Telefon elimden yavaş yavaş yere düşerken Kübra'nın bağırışlarını duyuyor ama anlamıyordum.Ege...Ege? Ege ne yaptın sen? Sen nasıl yaptın bunu diye içimden geçirirken vücudumu titreme sararken yavaş adımlarla ayağa kalktım.Kübra kolumu tutunca istemsiz bir şekilde yerimde durdum.
-M..mısra ne o..olur dur.S..sakin ol.Mısra kendine gel güzelim.
Kübra'nın sesinden ağladığını fark edince yaşlı gözlerimi ona çevirdim.Yüzüne bakıyordum ama gözümün önünden Ege'nin kucağında ki kızı nasıl soyduğu,boynunu dudaklarını öptüğü aklımdan gitmiyordu.Ege ne yapmıştı öyle? Artık kendimi bırakıp yere oturdum.Bacaklarımı iki yana açıp ağlamama devam ettim.Ama işin garibi şuan hıçkıra hıçkıra ağlamam gerekirken sadece gözlerimden yaş akıyordu.Ben öylece otururken Kübra yanıma gelip benimle konuşmaya çalışıyordu.
-Mısra bana bak.Lütfen Mısra! diye bağırdıktan sonra sesli bir şekilde ağlamasına devam etti.Bir kaç dakika sonra kapı yumruklanmaya başlayınca Kübra koşarak kapıyı açmaya gitti.Ben hala hareketsiz otururken karşıma iki kişinin çöküp beni dürtmesiyle gözlerimi onların yüzüne çevirdim.Bartu ve Barın..Can dostlarım.Yüzlerinde korku ve endişeyle bana bakarken benimle konuşma çabalarına girmişlerdi.
-Mısra.Güzelim cevap ver ne olur.Mısra sana diyorum Mısra diye kükreyen Barın'a tepki veremiyordum.Çünkü şuan ne yaptığımı ben bile bilmiyordum.Ne hissettiğimi bilmiyordum.Neden içimin boş olduğunu bilmiyordum.Neden böyle salak gibi ifadesiz olduğumu bilmiyordum.Allah kahretsin ki bilmiyordum.
-Mısra bana bak. Geçecek tamam mı? Sakin ol.Titreme Allah kahretsin titreme.
-Bar..barın yüzü bembeyaz oldu.Bir şey yapın ne olur bir şey yapın diyen Kübra daha çok ağlamaya başlarken ben hala Barın'ın yüzüne ifadesiz bakıyordum.
-Kübra kes ağlamayı.Git kolonya getir çabuk.
Kübra Bartu'nun dediğini yapıp çantasını karıştırıp kolonyayı Bartu'ya verdi.Bartu eline döküp bana koklatmaya başladı.
-Has siktir.Lan Mısra limon kolonyasını sevmez.Yüzünü bile buruşturmadı.Barın kız kriz geçiriyor.Çabuk hastaneye gidelim.
-Kesin sesinizi lan.Mısra bak.Bana bak tamam mı güzelim.Derin nefes al.Hadi.
Barın'ın dediklerini anlamıyordum çünkü beynim bana şuan çok büyük bir oyun oynuyordu.Nefes almak? Bir kaç dakikadır tuttuğum şey miydi nefes? Ege beni nasıl aldatırdı? Ege bana "Seni seviyorum" deyip nasıl başka kızın dudağını sömürür gibi öperdi.Nasıl yapardı nasıl? Nasıl yaptın Ege? Ben bunları düşünürken sağ yanağımda hissettiğim baskıyla yüzüm yana kaydı.Barın'ın tokadıyla az çok kendime gelmiştim.Odada tiz bir çığlık yankılanınca Kübra'nın iç çekişleri dışında kimseden ses çıkmıyordu.Yavaşça ayağa kalktım.Önüme gelen saçlarımı elimle arkaya attım.