Yekta Sönmez
Mısra ve o piç şarkıyı birbirine bakarak sonlandırıp salondakiler onları alkışlayınca ben hızla salondan çıktım.Mısra o şeref yoksunu çocukla nasıl şarkı söyleyebilmişti? Bunca şey yaşamasına rağmen buna nasıl izin vermişti hala aklım almıyordu.Sinir bütün bedenimi hızla kaplarken okulun otoparkına gidip porscheme binip gazı kökledim.Hayır neden bu kadar sinirlendim onu da bilmemem daha çok delirmeme sebep oluyordu.Şarkının çoğunu Mısra bana bakarak söylemişti.Ve ben de bir dakika bile gözümü onun gözlerinden çekmemiştim,çekememiştim.Ses tınısı çok güzeldi.Huzur vardı sanki sesinde.Ama yanında ki piç bütün şarkının içine sıçtığı için bitmesini zor bekledim.Barın ve Bartu onu döverken-her ne kadar bende dövmek istesem de- böyle bir konumda bulunmadığım için bir şey yapamamıştım.Mısra ile ufak bir atışmamızdan sonra sınıftan çıktığı zamana kadar keyfim yerindeydi.Sınıfa hocaları ve arkasından bir çocuk,o çocuğun Ege olduğunu sonradan öğrenene kadar, her şey yolundaydı.Ta ki Barın,Bartu ve Kübra'nın yüz ifadesinin değişmesinden sonra ve Mısra'nın sınıfa girdiği zaman sürecinden sonra yaşananlara kadar.
Gaza bir kez daha yüklenince eve çoktan geldiğimi fark edince frene bastım.Hızla arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladım.
-Selam Yekta!
Yanımdan geçen kızları duymamazlığa verip hızla zili çalıp sabırsızlıkla beklemeye başladım.Kızların bana baktığını fark etsem de dönüp bakmadım hiç birine.İtici bir şekilde ismimi telaffuz etmeleri midemi bulandırıyordu artık.Sonunda kapı açılınca hizmetçinin yanından hızla geçip üst kata odama yöneldim.Üstümde kileri hızla çıkarıp duşa attım kendimi.Soğuk bir su ancak kendime getirirdi beni.Hayır amına koyayım neden bu kadar sinirlenmiştim ben? Ege'nin Alanya'ya gelmesine mi?,Mısra'ya hala deliler gibi aşık olduğunu anlamama mı?,yoksa ikisinin beraber şarkı söylemesine mi?
İyi de bundan sana ne Yekta! diye iç sesim beni kendime getirirken kafamı hızla iki yana salladım.Başıma güneş falan geçmiş olacak ki böyle saçma sapan düşüncelere kapılmıştım.Ben sadece Ege şerefsizinin Mısra'ya yaşattıklarını bir erkek olarak yediremiyordum o kadar.Hepsi bu kadardı evet!
Duştan çıkıp belimde havlu sarılıyken yatağımın üzerinde ki telefonu alıp Eymen'in numarasını çevirdim.Yine ulaşılamıyordu.O gün alışveriş merkezinden sonra ortadan kaybolmuştu.Büyük ihtimal Tuğçe ile bir şeyler olmuştu ve klasik Eymen yine kaçmayı tercih etmişti.Ama artık dönme vakti gelmişti kaçağın.Üstüme siyah bir kot,buz mavisi bir tişört geçirirken odamın kapısı hızla açıldı.
-Nereye?
Doruk balıklama odama girince biraz yatışmış olan sinirim tekrar gün yüzüne çıkmıştı.
-Lan benim odama böyle girme demedim mi sana?
-Ooo! Kaptan biraz sinirli anlaşılan.
-Doruk siktir git şuradan!
Arabamın anahtarını alırken Doruk susmaz bilmiyordu tabi.
-Bende geleyim mi seninle.Çok sıkıldım.
Onu duymamazlıktan gelip önünden geçip aşağı indim.İnatla arkamdan geliyordu.Annem kapı pervazında durmuş bize bakıyordu.
-Anne şu oğlun peşimi bıraksın artık! diye bağırdım.
Neden bağırmıştım şimdi ben?
-Yekta bağırmadan konuş.Doruk sende bırak abinin peşini.Çocuk musunuz siz.Teker teker yapma etme mi deyim size.
Sakinleşmeye çalışırken Doruk efendi hiç yardımcı olmuyordu.İnatla bir şeyleri ısrar etmesi sinirimi bozuyordu.
-Bir yere gidiyor yine anne.Bende geleyim dedim.Çok sıkıldım evde.