Gözlerimi kırpıştırıp tekrar korumaların olduğu tarafa duvar kenarından baktım. Araf bana arkasını dönük duruyordu. Onun ön tarafında ne olduğunu göremiyordum ama elinde bir silah olduğunu gayet net görüyordum.
Ben kenarda bağırmamak için ellerimi ağzıma bastırmış, titreyerek olanları izlerken Araf'ın gözleri yavaş hareketler ile beni buldu. Zaten çatık olan kaşları sanki mümkünmüş gibi daha da çatılırken benim olduğum tarafa doğru gelmeye başladı. Zihnim sanki yeni kendine gelmiş gibi birden irkilip arkamı döndüm ve eve doğru koşmaya başladım.
Ağlayarak kaldığım odaya girip kapıyı kilitledim ve önüne çöktüm. Bedenim deli gibi titriyordu. Bir 'katil' ile aynı evdeydim. Bir insanı öldürebilen adam ile aynı evde. O ölen adamın suçu ne kadar büyük olursa olsun cezası ölüm olmamalıydı. Hiç kimsenin hiç bir sebeple canı alınmamalıydı. Belki o adamın ailesi vardı. Evinde onu bekleyen eşi ve çocukları yada bir kardeşi... Belki de onu çok seven bir kız kardeşi vardı. Ona bağlı olan, onu kahramanı gibi gören bir kız kardeşi...Bir insanı öldürerek bir çok insanı üzmeyi nasıl göze alıyorlar bunlar? Ölen kişinin arkasından üzülen belkide birçok insanın yükünü sırtlarında taşımak hiç mi ağır gelmiyor ruhlarına? Hiç mi acı vermiyor kalplerine? O kadar insanın beddualarını almayı hiç mi umursamıyorlar? Hiç mi girmiyor o öldürdükleri adam kabuslarına? Peki ya hiç mi düşünmüyorlar bu dünyadan sonraki dünyayı? Cehennemde çekecekleri acıları? Hiç bir suç tüm bunlara sebep olacak kadar büyük olmamalıydı.
"Nefes?" Kapının tıklatılması ile irkilip sürünerek geri geri gittim. Hıçkırıklarım hala dinmemişti ve büyük ihtimalle kapının arkasındaki Araf'a da ulaşıyordu.
"Aç şu kapıyı." Sesi sakin çıksa da her an patlamaya hazır gibi duruyordu.
"Nefes son kez söylüyorum. Aç şu kapıyı!" Doğru ya dediklerinin ikiletilmesinden hoşlanmıyordu. Ama şu anda umrumda değildi. Tek umrumda olan şu lanet evden bir an önce çıkıp gitmekti.
"Nefes 3!... 2..." geriye doğru saymaya başladı. Ne yapacaktı ki? Ben burada ağlarken umursamayıp beni de mi öldürecekti?
"1..." Ve kapı hareket etti. Araf dışarıdan kapıya baskı uyguluyordu.
Yerde otururken sırtım yatağa yaslıydı. Kapı bir kez daha sarsılınca menteşelerden biri koptu ve kapı duvara çarparak açıldı.
Hıçkırıklarım nefes almamı engellerken gidebileceğim yer olmamasına rağmen geriye doğru gitmeye çalışıyordum. Bu sırada elimi yüzüme siper etmiştim.
"O adamı öldürdün!"
"Sen ne saçmalıyorsun!?" Sinirli gelen sesin ardından yüzüme siper ettiğim elimi bir kuvvet çekiştirdi.
"Bırak! Lütfen bırak beni!" Araf beni dinlemeden kolumdan tutup hızla ayağa kaldırdı ve sırtımı duvara yasladı.
"Gözlerini aç." Hıçkırıklarım hala nefesimi engellerken sımsıkı kapattığım gözlerimi açmadım.
"Nefes. Gözlerini aç!" Sakin tutmaya çalıştığı sesini engelleyemeyip hafif bağırmıştı. Yavaşça gözlerimi araladım. Araf hızla nefes alıp vermesi ile bana öfkeli bakıyordu. Ama o gözlerde başka bir şey daha vardı sanki. Neydi bu?.. acıma mı?
"Ağlama! Anladın mı?" Ağladığım zaman tam ağlardım. Nefesimi kesecek kadar güçlü hıçkırıklarım, gözümden hiç bitmeyecek gibi akan göz yaşlarım ve hasta olmasam bile burnumdan çıkmaya çalışan o sıvı ile...
Araf hıçkırıklarımın yavaşlaması ile geri çekildi ve yatağa oturdu. Başını ellerinin arasına alıp kolunu dizine dayadı. Ben ise duvarın dibine çöküp hıçkırıklarımın geçmesi için başka şeyler düşünmeye çalıştım.
Kardelen... meraklı ufak kız. Beni nasıl öz ablası gibi gördüğünü hiç anlayamıyorum. Tamam elimden geldiğince ona abla gibi davranmaya çalışıyorum ama o bazen beni Uygar'dan bile üstün tutuyor.
Uygar... kim bilir nasıl endişelendi. Belki de şimdi polisler beni arıyordur. Kaçırılmış, kayıp kız olarak. Bana hem arkadaşlık, hem de ağabeyimin acısını biraz da olsa hafifletmek için ağabeyilik yapmıştı.
Ağabeyim... bu konu aklıma geldiği an başımı iki yana salladım. Ben ağlamamdan kurtulmaya çalışıyordum, daha fazla ağlamaya değil.
Hıçkırıklarım iç çekişlere dönünce farkında olmadan kapattığım gözlerimi aralayıp Araf'a baktım. Hala aynı şekilde oturuyordu ve sanki ona baktığımı fark etmiş gibi kafasını kaldırıp o da bana baktı. Ağlamamın geçtiğini görünce ayağa kalktı. Ben ona korkulu gözlerle bakarken nefesini dışarı verip kafasını iki yana salladı. Sonra yanıma gelip beni nazikçe yerden kaldırdı.
"Bana sanki karşında canavar varmış gibi bakma." Bir şey demedim ve evet, şu anda onu canavar olarak görüyor olabilirdim.
Tekrar nefesini verip elini saçlarından geçirdi.
"Ağlayan kızlardan nefret ederim. Anladın mı beni? Ağlayan bir kızdan çıkan o hüzünlü seslerden... Bir daha sakın ama sakın benim yanımda ağlama." Beni kaldırmak için tuttuğu kolumu bırakıp kapıya yöneldi.
Kırılan kapıya bir bakış atıp kafasını olumsuz şekilde salladıktan sonra bana baktı.
"Kapıyı yarın söylerim değiştirirler. Bu günlük idare et. Zaten saat geç oldu. Uyursun." Başka bir şey söylemeden odadan çıktı. Görüş açımdan da çıkınca farkında olmadan tuttuğum nefesimi dışarı verdim ve gözlerimi kapattım. Ağlayan kızlardan nefret mi ediyordu? Acaba ezik gibi, acınası görndüğümüz için mi nefret ediyordu yoksa altında başka sebepler mi vardı? Ya da nefret etmek yerine ağlayan bir kız gördüğü zaman dayanamıyor muydu? Ama bir katilden bir kızın ağlamasına dayanamaması beklenemezdi. Yani en azından ben beklemezdim.
Yavaş hareketler ile banyoya ilerledim. Yüzümü yıkayıp biraz da olsa açılmaya ihtiyacım vardı.
Lavabonun başına geldiğimde aynada kendime baktım. Gözlerim kızarmış ve göz altı torbalarım belirginleşmişti. Görmeyi beklemediğim bir görüntü değildi bu. Aksine alıştığım bir görüntüydü. Hemen hemen her gün gizlice de olsa ağlayan biri olarak alışmıştım bu görüntüme. Acınası, ezik görüntüme...
Kafamı sallayıp musluğu açtım ve yüzüme su çarpıp geri kapattım. Ama hiçbir işe yaramamıştı. Açılamamıştım. Umursamadan havlu ile yüzümü kurulayıp odaya geri geçtim. Banyo yapmaya ihtiyacım vardı ama halim yoktu. Şu anda istediğim tek şey karşımda duran rahat yatağa girip uyumak ve mümkünse uzun süre uyanmamaktı.
Üzerimdeki kıyafetleri değiştirmeden pikeyi kaldırdım ve altına girdim. Uyumak kısmını hemen gerçekleştirmiştim ama uzun süre uyanamama kısmı gerçekleşir miydi, odasından emin değilim...
× × ×
Seviliyorsunuz 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...