Bölüm 61 / Arkadaş

1.6K 103 85
                                    

Üzerimdeki kırık beyaz rengi tişörtün eteklerinden tutarak aşağıya çekiştirirken aynadaki yansımama baktım. Göz altlarım gece geç uyumamdan morarmıştı. Yorgunluğumu her şekilde belli eden mutsuz yüz hatlarım ise bana biraz daha uyumam için yalvarıyor gibiydiler. Ama hayır, uyuyamıyordum. Yatakta dönüp durmak canımı fazlasıyla sıkıyor ve aklımdan bir türlü silinmeyen düşünceler içimde, kafamı bir yerlere vurup parçalama isteği oluşturuyordu.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes verdim dışarıya. Çantamda duran mektubu elde etmek için fazlasıyla uğraşmıştım ancak onu elde ettiğim zaman okumaktan korkacağım aklıma gelmemişti. Sahi, neden bir an önce açıp okumuyorum onu? Mektubu yazan kişinin artık hayatta olmamasından dolayı mı, yoksa içinde yazan şeyler sanki canımı yakacakmış gibi hissettiğimden dolayı mı?

Dün gece aldığım duş, bedenimdeki yorgunluğu atmam için yeterli olmamıştı. Banyoda kaldığım saatler, sadece zihnimin daha fazla bulanmasına neden olmuştu. Mahkeme sadece iki gün sonraydı. Onu şikayet eden bendim, değil mi? Mahkemesine bu nedenle gitmem gerekmez miydi? Sonucun ne olacağını zamanında, o ortamda bulunarak öğrenmem gerekirdi. Ama istemiyordum. Ne onu, ziyarette bana 'sakın bir daha gelme' demesinden sonra görmeyi, ne de mahkeme sonucunu öğrenmeyi istemiyordum.

Araladığım gözlerimle aynadaki yansımama bir kez daha baktım. Üzerimdekileri teker teker çıkartmaya başlarken hava henüz yeni yeni aydınlanıyor gibiydi. Evet, her gün yeniden doğuyordu güneş, her gün yeniden kayboluyordu karanlık ancak, benim içimdeki karanlık bir türlü yok olmuyordu.

Odamdaki kapının kolunu aşağıya indirerek çıplak ayağımla buz gibi fayansa bastım. Ayaklarımdan içime işleyen soğuk, iyi hissertirmişti. Bu nedenle tekrardan duş alacağım suyu sıcak kullanmayacaktım. Düşüncelerimi, zihnimi, bedenimdeki soğuk suya verecek ve biraz da olsun rahatlamaya çalışacaktım.

Dün gece iyi geçmişti. Eğlenmiştim. Ve biraz da olsa aklımdan çıkmayan düşüncelerin saklanmasına neden olmuşlardı ancak mahkemenin yaklaştığını hatırladıkça içimdeki, kalbimdeki sıkıntı biraz daha büyüyordu. Ve asıl sorun, mahkemenin yaklaştığı düşüncesi aklımdan bir türlü çıkmıyordu.

Dudaklarımdan dökülen hafif sesli melodiyle beraber bedenime değen soğuk su, ilk başta buz kesmeme neden olmuştu. Daha sonra ise soğuğa alışan bedenim bu soğukluktan hoşnut olmaya başlamıştı. İnsanın zihni, duyguları da böyleydi değil mi? İlk başta buz kesmesine neden olan şeyler bir süre sonra alışkanlığa dönüşüyor, hatta bazıları garip bir şekilde mutluluk bile veriyordu.

Bir süre sonra saçlarımdan suların damlamasına izin vererek yavaş adımlarla çıktım banyodan. Halsizdim. Normal hızda yürümek bile içimden gelmiyordu. Hava aydınlanmıştı. Gözüm duvarda duran saate kaydığında banyoda düşündüğümden de fazla kaldığımı fark ettim. Yaz aylarına girecektik ancak hava ve banyoda soğuk suyun altında geçirdiğim zaman hesaba katıldığında hasta olacağımı hissetmiştim. Umursamadan yine yavaş hareketlerle üzerimi giyinmeye başladım. Şimdi soğuk suyun altında olduğundan daha fazla titreyen bedenimi biraz da olsun ısıtmak için tekrar ilerledim yatağıma. Kendimi yorgana sararak duvardaki saatin akrep ve yelkovanlarını takip etmeye başladım.

"Uyandın mı?" Kapının ardından gelen, babamın boğuk ve kısık sesi ile gözlerimi daldığım saatten ayırarak o tarafa yönelttim.

"Evet baba. Gelebilirsin." Kapı yavaşça aralanırken babamın gülümseyerek içeriye girdiğini izledim.

"Üşüyor musun?"

"Biraz."

"Ya, o zaman ben doğalgazın derecesini yükseltirken sen de üzerine daha kalın bir şeyler giyerek aşağıya gel. Bu gün kahvaltıyı ben hazırlamak istedim." Babam son kez daha bana bakarak tebessüm ettikten sonra kapıyı arkasından kapatarak odamdan çıktı. Ben de dediğini yaparak yataktan kalktım ancak üzerime daha kalın bir şeyler geçirmemiştim. Şu an manyak gibi hasta olmayı istiyordum.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin