"Ayh nefesim bitti." Soluklanarak henüz şişirdiğim dördüncü balonu Azra'ya uzattım.
"Ya tamam... boşver Nefes. Gerek yok... yeter." Zorlanan ciğerlerime derin bir nefes çekerek poşetin içerisinde bulunan başka bir balona uzandım.
"Dört tane balon mu yeter? İyiyim ben. Sen bağlamaya devam et. Bak havası kaçıyor." Gülerek elimdeki balonu şişirmeye devam ettim.
"Hiç yaşamak... istemediğin zamanlar oldu mu?" İçime çektiğim nefesi balona üflerken duraksadım.
"Ölmek istediğin, bu... bu dünyada artık olmamak istediğin zamanlar... Oldu mu?" Yutkunarak ağzımdaki balonu indirdim.
"Evet. Hemen hemen her saniye, bu dünyada olmak istemiyorum. Hemen hemen her saniye... ölmek istiyorum. En azından, abimin yanına gitmek istiyorum... Ama cesaretim yok. Ne yaparsın?" Sonlara doğru sesimi keyifli çıkarmaya çalışarak yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.
"Neden sordun ki bunu?" Azra hafif bir şekilde gülümsedi.
"Eğer intihar edecek olsaydın, yakınlarınla vedalaşır mıydın?.. sevdiklerinle."
"Azra, bunları neden soruyorsun?"
"Merak."
"Peki... Eğer intihar etmek birden içimden gelmediyse, çok önceden planladıysam evet. Onlara farkettirmeden vedalaşırdım sanırım... Neyse ya. Saçma saçma konulardan bahsetmeyelim. Ne benim kendimi öldürmeye cesaretim var, ne de senin kendini öldürmen için sebebin. Yani o nedenle, boşverelim bunları." Gülümseyerek poşette kalan balonları şişirmeye devam ettim...
× × ×
"Ya nasıl yapsak?" Etrafıma bakınarak herhangi bir bez parçası aradım.
"Neyi? Nefes artık ne olduğunu söyleyecek misin?"
"Ya beklesene biraz... Çok mutlu olacaksın." Yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirerek bulamadığım bez parçası için pes ederek Dev'e baktım.
"Biraz eğilir misin? Bacaklarını kırarak, çömelsene birazcık." Araf sabır diler gibi derin bir şekilde soluklanarak dediğimi yaptı. Onun hafif çömelmesi ile arkasına geçerek ellerim ile gözlerini kapattım.
"Nefes yine nasıl bir çocukluk peşindesin?" Yavaş yavaş onu ilerletirken yüzümdeki ufak tebessüm hâlâ solmamıştı.
"Çocukluk değil bu. Ufak bir sürpriz... Ufak mı dedim? Şu zamana kadar yapılan en güzel sürprizin bile olabilir."
"Bak sen... Azra'nın odasına mı geldik?" Açık olan kapıdan Azra bizim halimizi görünce hafifçe kıkırdadı. Araf hafif çömelmiş, nereye geldiğimizi anlamaya çalışıyor, benim ellerim Araf'ın gözlerinde... Komik görünüyor olmalıydık.
"Öhm öhm. Açıyorum, hazır mısın?"
"Nefes hadi ama!" Ellerimi hafifçe çeker çekmez Araf gözlerini açarak ayağa kalktı. Gördüğü görüntü ile gözleri yavaş yavaş büyürken ağzı açılmıştı. Gülümsedim... Sevdiğim adam, sevdiği kadına şaşkınlıkla, mutlulukla bakarken, onun mutlu olmasına gülümsedim.
"Selam." Azra konuştu, Araf'ın nefes alış verişleri hızlandı... Göğsü hızla inip kalktı.
"Nefes ile... hazırladık." Azra yutkundu, Araf'ın şaşkınlığını belli eden dudakları titremeye başladı.
"Sürpriz." Azra gülümsedi, Araf'ın tüm bedeni titremeye başladı. Mutluluktan, heyecandan, şaşkınlıktan... Sevdiği kadını, özlediği kadınını özlemini çektiği şekilde gördüğü için.
"A..." İnanamadı, kalbim ezildi.
"A-Azra." Konuşamadı, gözlerim doldu.
"Azra'm!" Bağırdı, öldüm. Öyle bir bağırdı ki... O zamana kadar ilk defa öldüğümü hissettim. İlk defa... Öncekiler hiçbir şeydi. Ne ağabeyimin öldüğü zaman hissettiğim, ne de babamın beni sevmediğini bağırdığı zamanlar... Şimdi karşımda Araf'ın sağ gözünden düşen bir damla kurşun oldu, kalbimi deldi. Böyle olmamalıydı. Böyle hissetmemeliydim... Mutluydum, ama o mutlu olduğu içindi... Ölmüştüm, sevdiğim adam sevdiği kadına sarıldığı için değildi ama, öyle bir sahiplenişi vardı ki... dayanamadım. Kendini dışarı çıkarmaya çalışan hıçkırıklarım ile karşımda, beyaz bir elbise giyinerek yatağında oturan Azra'ya sarılan Araf'ı izlemeyi bıraktım. Merdivenlere koştum. Hızla... Bahçeye attım kendimi. Serbest kaldı hıçkırıklarım. Diz üstü düştüm, göz yaşlarım doldurdu yüzümü. Böyle olmamalıydı. Ben... ben böyle hissetmemeliydim...
× × ×
"Araf ımm şey... rahatsız ediyorum ama ben bir şey diyecektim." Araf ona seslenmem ile gülümseyerek baktı bana.
"Tabii, söyle." Araf Azra'nın elini tutunca Azra geri çekti. Umursamamaya çalıştım.
"Uçuruma... gidebilir miyim?"
"Araf, ben... biraz dinlenmek istiyorum." Araf kafasını sallayarak sevdiği kadına sevgiyle baktı.
"Tamam. Seni seviyorum..." Ne güzel çıktı o iki kelime ağzından. Seni seviyorum... bu iki kelime daha önce bu kadar güzel gelmemişti kulağıma. Seni seviyorum... bu iki kelime daha önce bu kadar anlamlı gelmemişti kulağıma. Seni seviyorum... Seni seviyorum...
Araf ayağa kalkarak önce Azra'nın alnından öptü. Daha sonra yanıma gelerek son kez baktı sevdiği kadına. Gülümsedi, kapıyı kapattı.
"Konuşalım mı biraz?"
"Ne konuda?" Araf derin bir nefes alarak merdivenleri gösterdi.
"İnelim. Konuşalım." Araf ilerlemeye başlayınca arkasından ben de hareketlendim. Salona gelince kucağımda tuttuğum çiçeği biraz daha sıktım.
"Öncelikle, teşekkür ederim." Tebessüm ettim.
"Sorun değil. Rica ederim... Evet? Bunu mu söyleyecektin?" Araf kafasını olumsuz anlamda salladı. Gülümserken...
"Şunu bil. Ben kötü bir insan değilim."
"Biliyorum." Derin bir nefes aldı. Söyleyeceği şeyi söylemek için hazırlanıyormuş gibi.
"Hani anlaşmamız vardı... Katili bulacaktım." Kalbim hızlandı. Nefes alış verişlerim, nefesim yetmedi sanki ciğerlerime.
"E... evet. B-buldun mu?" Kafasını olumlu anlamda salladı.
"İstediğini yapmakta serbestsin o katile. Şikayetçi falan olmayacak senden. İster zarar ver, ister şikayet et, teslim et polise." Yutkundum. Tüm bedenim titremeye başladı yavaşça.
"Kim?.. O kim? Nerede şimdi?! Burada mı?" Titreyerek etrafa bakındım.
"Kim o katil?! Araf kim göstersene! Lütfen kim o?!" Tekrar gülümsedi Araf.
"Araf saçma saçma gülümseme! Lütfen nerede olduğunu söyle!"
"Karşında." Duraksadım. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kafamı hafifçe iki yana sallamaya çalıştım. Anlamaya çalıştım. Ne olduğunu, ne dediğini anlamaya çalıştım.
"Katil... Benim."
× × ×
Seviliyorsunuz 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...