Yazar Ağzından...
"Katil... Benim." Titreyerek sıktığı bir buket çiçeği düştü kollarından. Tutamadı. Umursamadı Nefes. Abisine yazdığı mektubu koyduğu şişe kırıldı. Parçaları etrafa saçıldı. Kalbi gibi... Yere baktı. Mektuba. 'Aşık olduğum adam, seni öldüren adamı bulacak.' demişti mektupta. 'O kişiyi bulduğunda cezasını çekecek. Eğer gebermediyse elimden gelen en ağır cezayı almasını sağlayacağım, sağlayacak.' demişti. Bilmezdi ki abisini öldüren kişinin, sevdiği adam olduğunu. Bilmezdi ki abisini öldüren katile ceza çektiremeyeceğini...
"İstediğini yap bana. Ya da gel. Polise gidelim beraber." Donmuştu. Araf'ın yüzüne baktı... Gözleri seğirmeye başladı Nefes'in. Daha yeni yeni kendine geliyor gibiydi. Nefesi hızlandı... Bir adım geri gitti. Dişlerini birbirine bastırdı... Bir adım daha geri gitti. Gözünden birkaç damla özgürlüğünü ilan etti... Kapı kolunu tuttu titreyen eliyle. Ağzından bir hıçkırık çıktı... Koşmaya başladı. Evden koşarak çıktı, koşarak kaçtı... Gerçeklerden kaçıyor gibiydi sanki. Sevdiği adamın güvendiği tek insanı öldürdüğü gerçeğinden kaçıyordu... Acılarından kaçıyordu birazda. Biraz da hayatından.
Koştu. Ne kadar koştuğu bilinmez. Dakikalarca koştu. Göz yaşları görüşünü engelledi... Koştu. Ciğerleri nefes kabul etmezken, hıçkırıkları biraz bile nefese izin vermezken koştu... Durmadı. Düştü, abisi için giydiği çiçekli elbisesi yırtıldı, yara bere içinde kaldı tüm vücudu... Yine durmadı. Engel olmadı vücudundaki acılar ona, kalbindeki acı daha büyükken...
Azra... Elindeki beyaz kağıdı katladı özenle. Eğik bir çizgi oluşturmadan... Kalp atışlarını gösteren cihazın önüne koydu sessiz tutmaya çalıştığı hıçkırıkları ağzından kaçarken. Yazmıştı o kağıda. Tüm hissettiklerini, bu zamanı ne kadar çok beklediğini... Dayanamıyordu... Ellerini göğüs bölgesine götürdü. Çekti aldı tüm bağlı kabloları. Cihaz artık düz bir ses çıkartmaya başladı. Gülümsedi göz yaşları yüzünü ıslatırken. Bir kere denemişti, başaramamıştı. İzin vermeyecekti ama bu sefer... Bakamıyordu sevdiği adamın yüzüne. Utanıyordu... Bakamıyordu sevdiği adamın yüzüne... görüyordu o gözlerdeki değişimi. Ya da kendisi öyle hissediyordu. Farklı bakıyor gibiydi Araf onun yüzüne. Olanlar onun suçuydu, olanlar yüzünden farklı bakıyordu sevdiği adam ona. İşte buna dayanamıyordu artık. Sevdiği adam ona farklı bakarken onun yüzüne utanarak bakmaya dayanamıyordu...
Uçurumun kenarına geldi Nefes. Azra'nın intihar ettiği, ağabeyinin öldürüldüğü o yere... Taşlar aşağıda, sertçe kayalara vuran denizin içine döküldü. Yuttu onları deniz. Affetmedi. Çıkarmadı dışarı. Bırakmadı taşları. Abisini yuttuğu gibi. İnanmak istemiyordu. Bağırıyordu. Abisine bağırıyordu. Söylemesini istiyordu. Şimdi çıkıp asıl katilin kim olduğunu söylemesini istiyordu. Bağırdı dakikalarca. Artık sesi çıkmamaya başlayınca sustu. Ağladı sadece. Hıçkırarak, öksürerek... Cesareti yoktu değil mi önceden? İntihar etmek için cesareti yoktu. Ancak şimdi nasıldı? Nefes, hiçbir zaman bu kadar cesaretli olmamıştı.
Azra... Beyaz giyinmek istemişti bugün. Beyazlar içerisinde yapmak istemişti yapacağı şeyi. Omuzlarındaki meleklerin yazdığı kara yazıların aksine, onlara inat olmasını ister gibi... Kıkırdadı hıçkırıkları arasından. Kafayı yediğini hissetti... Dışarı çıksın istemiyordu sesi. Sessiz olmaya çalışıyordu. Yavaşça kalktı ayağa. İlaçlarına baktı, vazgeçti. O işe yaramaz bir yöntemdi... Karşı duvara baktı. Araf ile evlendikleri gün çekindikleri resim vardı. Üç yıl önce bu gün çekilen resim... Yine beyazlar içerisindeydi Azra. Gülümsüyordu o zaman. Mutluydu... İlerledi o duvara doğru. Aldı eline çerçeveyi, yere koydu, ezdi ayağıyla. Beyaz gelinliğine damladı gözyaşı. Eğildi. Aldı bir parça camı eline. Özür diledi resimden. Araf'tan... Sevip de yüzüne bakamadığı adamdan...
Nefes açtı kollarını. Gözlerini kapatıp gülümsedi hıçkırırken. Yırtılan elbisesi dalgalanıyordu deniz gibi. Aklına geldi abisi ile yaşadığı o gün. Onu hiç bırakmayacağını söylediği o gün... O gün de deniz aynı böyle çarpıyordu, sinirle, öfkeyle. O gün de çiçekli elbisesi sallanıyordu böyle rüzgarda. Ama o gün mutluydu, çok mutluydu. Şimdi ise... Ölmek istiyordu. İlk defa gerçekten bu kadar ölmek istiyordu. Sevdiği adamın abisini öldürdüğü gerçeğinden kaçmak istiyordu... Abinin katilini bulacağım diyerek yanına alıp, onu kandırdığı gerçeğinden kaçmak istiyordu. Adam yalan söyleyerek kızın umutlarını, hayallerini çalmıştı. Peki kız ne yapmıştı? Umutlarını çalan adamı bilmese bile ona karşı nefret beslemişti. Yenebilir miydi ki o bu sevgisini? O nefreti çıkarabilir miydi gün yüzüne? Bilmiyordu. Bilinmezlikten kaçmak istiyordu. Kaçmak istiyordu artık her şeyden...
Tekrar yatağına ilerledi Azra. Bir yıl boyunca kalkamadan yattığı yatağına... Sarılmıştı Nefes'e. Veda etmişti ona kendi içinde... Satılmıştı Araf'a. Veda etmişti ona da kendi içinde. Bir annesi kalmıştı işte. Ona da mektupta etmişti vedasını. Şimdi sıra hayatına veda etmekteydi...
Derin bir nefes almaya çalıştı kolları açıkken. Son kez çekti içine derince havayı. Arkasını döndü gülerken. Cesaretliydi... Acısı cesur olmasını sağlıyordu. Oysa suya girmekten korkardı Nefes. Cesaret edemezdi... Biraz geriye yattı. Rüzgar saçlarından tutup atmak ister gibiydi onu denize...
Eline aldığı kırık cam parçasını bileğine dayadı Azra. Gülüyordu. Artık utanmak zorunda olmayacağı için gülüyordu. Artık yaşamak zorunda kalmayacağı için gülüyordu.
Kesti bileklerini Azra.
Attı kendini geriye Nefes.
Artık ikisi de olmak istedikleri konumdaydılar...
İntihar etmiş kız ve intihar etmiş kadın...
× × ×
Seviliyorsunuz ❤️🍒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...