Bölüm 26 / Kanser?

3.2K 177 179
                                    

"Ah çok pardon." Araf'ın iş arkadaşı özür dileyerek aceleyle yerdeki eşyalarını toplayarak uzaklaştı. Gülümsedim. Sanırım... Araf gerçekten canavar değildi.

"Sen iyi değilsin." Feyza telaşla yanıma gelerek bileğimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı.

"Hastahaneye falan gidelim mi?"

"Sorun ne?" Araf yanımıza gelince daha çok gülümsedim.

"Hiç bir şey. Çoğu zaman olduğu gibi başım döndü sadece biraz."

"Seni hastahaneye götürmeyi düşünüyordum zaten. Baksınlar şu beynine. Bir yerde düşüp kalacaksın." Ben gözlerimi devirdiğimde Feyza daha bir çatmıştı sanki kaşlarını.

"Hastahaneleri sevmem. Gerek yok. Ve Feyza. Büyütülecek bir şey de yok."

"Hastahaneleri kimse sevmez. Ama ölmeden önce mecbursun oraya gitmeye. Uzatmıyorsun. Yarın... hayır, şimdi gidiyoruz. "

"Bir kaç saçma baş dönmesi yüzünden insanın öldüğü nerede görülmüş." Kendi kendime konuştuktan sonra Araf bana bakarak kaşını çattı.

"Cahil misin?! O senin bir kaç saçma baş dönmesi dediğin bir çok hastalığın belirtisi! Beni daha sinir etmeden hızlı ol. Arabada bekliyorum." Kaşlarımı çatarken Araf öfkeyle arkasını dönerek merdivenlere ilerledi. Hâlâ yanımda duran Feyza'ya baktığımda ise o da kaşlarını çatmıştı.

"Neyse. En iyisi gideyim ben. Sonra görüşürüz." Feyza'nın cevap vermesini beklemeden Araf'ın peşinden aşağıya indim.

Arabanın yanına geldiğimde yolcu tarafının kapısını açarak bindim. Araf arabayı çalıştırdığında nefesimi vererek ona baktım.

"Hiçbir şey çıkmayacak. Boşuna zamanından kaybediyorsun." Araf aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çatıp bir saniyeliğine bana baktı.

"Sende nefes darlığı da oluyordu. Değil mi?" Omzumu silktim.

"Arada. Nefes darlığımın nedeni bardaki havayı çok fazla solumam."

"Bunu sana herhangi bir doktor mu söyledi?"

"Hayır." Araf dişlerini sıkarak kafasını salladı.

"Başka neler var sende?" Kaşlarımı çattım.

"Hiçbir şey." Araf hafif güldü. Ama gerçek değildi bu gülümseme.

"Öksürük. Üşütmediğin halde gereğinden fazla öksürüyorsun."

"Yorgunluk." Araf konuşmam ile bana baktı.

"Normalden daha çabuk yoruluyorum."

"Doğru ya." Neydi bütün bunlar? Birbirinden bağımsız ve ufak nedenler gibi görünen bu rahatsızlıklar başka, büyük bir rahatsızlığın belirtileri olamazdı değil mi?

Hastahane binasının önünde durduğumuzda arabadan inerek Araf'ın aracı park ederek gelmesini bekledim. Bütün enerjim çekilmişti sanki. Mutluluğumun yerini korku almıştı. Korkuyordum... Bütün bu küçük şeylerin bir hastalık olmasından korkuyordum.

Araf yanıma gelerek bana baktı. Kaşlarını fazlasıyla çatmıştı. Ne düşünüyordu? Büyük ihtimal hastalanıp da onun başına kalabilme ihtimalime sinirlenmişti bu kadar.

Araf nefesini vererek gözlerini kapattı. Bir kaç saniye sonra açtığında ise şaşıracağım bir şey yaptı. Elimi tuttu. Elimi tuttu ve hastahaneye ilerledi. Güç vermek istercesine sıkıyordu sanki sol elimi. Hafif aldığım kilodan dolayı elim elinin içinde tam anlamıyla kaybolmuyordu. Ama yine de görüntü güzeldi.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin