Bölüm 59 /.

1.7K 99 75
                                    

"Ne zaman dersin var?" Uygar eliyle elimi sıkıca kavramış, benimle beraber yürürken gözlerime bakarak gülümsedi.

"İki saat sonra. Benimle birlikte girer misin?"

"Alırlar mı ki beni?"

"Bilmem, denemekten zarar gelmez." Gülümsedim. Yürürken bir yandan da sağ elimde tuttuğum çikolatamdan büyük ısırıklar alıyordum. Neden bilmiyorum ama, bu tür tatlı şeyleri yavaş yiyemiyordum, farkına varmadan bitiyorlardı.

"Nereyi görmek istersin?"

"Bilmem, daha önce hiç üniversite görmemiş birisi olarak üniversitelerde görülmeye değecek nerelerin olduğunu bilmiyorum."

"Hmm, ilk önce kantine giderek kahvaltı yapalım mı?"

"Fazla olmadı ki ben kahvaltı yapalı."

"Olsun, birer kahve içeriz o zaman. Hem, bitirdiğin çikolatanı yenilersin." Uygar gülerken kafamı hafife aşağı yukarı salladım.

Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından girdiğimiz kantinde Uygar beni bir masada bırakarak sıraya girdi. Biraz sonra elinde bir tepsi ile tekrar dönünce gülümsedim.

"Bir şey diyeceğim, ben senin hemen hemen her şeyini biliyorum ancak henüz hangi çikolatayı en çok sevdiğini öğrenmemişim." Kıkırdarken tepside duran farklı içerikli birkaç çikolata paketine baktım.

"Farkettim. Beyaz çikolatalı, en sevdiğim." Uzanarak beyaz çikolatalı olanını alarak açtım ve yemeye başladım.

"Hm, pekala." Uygar da gofretli olanından alarak yemeye başladı.

"Sana kitap okuyayım mı? Dışarıda, çimlerin üzerinde. Sen hastahanedeyken, uyanmamışken sana gelip sormuştum ama, o zaman verememiştin bana cevap." Gülümserken kafamı hafifce salladım onaylar bir biçimde.

"Ne okuyacaksın?"

"Hmm..." Uygar etrafına bakınarak düşünmeye başladı. Ne okuyacağını etrafından yola çıkarak çıkaracakmış gibi.

"Buldum! Senin okumak istediğin kitaplarının listesini ben gizlice çekmiştim."

"Ne? Ne ara bulup çektin ya?" Kıkırdadı.

"Her neyse, işte şey, biraz ileride kitabevi var. Oradan istediğin bir kitabı alırız."

"Peki, olur." Birkaç yudum aldığım kahvemi elime alarak ayağa kalktım.

"Hadi gidelim, yürürken içeriz kahvemizi." Uygar gülümseyerek başıyla beni onayladı ve kendi kahvesini ve tepside duran üç çikolatayı daha alarak ayaklandı.

"Al, yersin sen." Hafif bir kahkaha atarak elinden aldığım çikolataları sırt çantama attım.

Okul binasından çıkarak tekrar yürümeye başladık büyük taşlarla döşenmiş yolda. Elimdeki kahve sıcaktı ve elimi hafifce yakıyor hissi veriyordu. Seviyordum bu hissi, güzel hissettiriyordu.

"Şu durmadan bir yerlere dalma huyun sende tek sevmediğim şey." Gözlerimi kırpıştırırken bana yönelik konuşan Uygar'a bir bakış attım.

"Pardon Uygar. Aklımı çoğu zaman toparlayamıyorum."

"Bana her zaman ismimle mi sesleneceksin?"

"Nasıl sesleneyim ki?" Dolmuş zihnim ilk başta sorduğu soruyu kavrayamamış, saçma bir cevap vermeme neden olmuştu.

"Her neyse, işte geldik." Hafif çatılan kaşlarım derince verdiğim nefesim ile birlikte biraz düzelirken karşımdaki kitapçıya baktım. İçeride bir sürü raf, raflarda sürüsüyle test kitapları, konu anlatımları vardı. Bir taraf ise romanlara ayrılmıştı.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin