"Uygar bana tuzu uzatır mısın?"
"Tabii ki." Uygar gülümseyerek masanın diğer ucunda bulunan tuzu alarak bana uzattı.
"Ya Nefes bu gün bir şeyler mi yapsak birlikte?" Ağzıma attığım lokmayı çiğnerken gülümseyerek omzumu yukarı kaldırıp indirdim.
"Ben de geleyim mi sizinle ne yapacaksınız?" Kardelen heyecanla masaya doğru eğildiğinde biraz daha gülümsedim.
"Olu-"
"Biz seninle bir ara abi kardeş vakit geçiririz olur mu?" Uygar eğilip kardeşinin elini, gönlünü almak için öptüğünde hepimizin ağzından hafif gülme sesleri çıkmıştı. Çok tatlı görünüyorlardı.
"Tamam. Ama o zaman Nefes abla da bizimle olacak."
"Tamam prenses." Uygar kafasını olumlu anlamda sallarken biraz geri çekildi.
"Hadi ben doydum. Nefes kahvaltını bitirdiğin zaman aşağıya gel. Kapıda seni bekliyor olacağım."
"Hey, bu gün bir şeyler yapmak istediğimi kim söyledi?"
"Nefes en sonunda geleceğini bile bile uzatma." Uygar kapıdan çıkarken arkasından gülümseyerek ben de ayağa kalktım. Arkalarından sırasıyla Kardelen'in ve Canan Teyze'nin yanaklarını öptüm.
"Ben de doydum teyzem. Eline sağlık. Görüşürüz sonra." Elimi sallayarak askıda duran hırkamı ve çantamı alarak aşağıya indim.
"Ee ne yapıyoruz?"
"Uzun zamandır yapmadığımız bir şeyi."
"Neyi?"
"Gidelim, görürsün." Uygar yürümeye başladığında peşinden onu takip ettim.
"Çok mu uzaktı gideceğimiz yer?" Uygar bindiği dolmuşta ayakta duran onca insana rağmen bir umut oturulacak yer ararken kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Keşke yürüyerek gitseydik o zaman."
"Yürümeyi sevdiğini biliyorum ama ameliyatının üzerinden fazla zaman geçmedi. Hoş burada da oturulacak bir yer yok ama..." Gülümsedim. Başka konuşmadık. Cam kenarında duran demirden destek alarak ayakta dururken dışarıda yürüyen insanlara baktım. Yüzlerini inceledim. İnsanların duygularını anlamakta fazla iyi değildim ama oyalanmak için baktım gördüğüm insanların yüzüne. Kimi gülüyor, kimi üzgün, kimi ifadesizdi. Kimi elindeki telefonla ilgileniyor, kimi kulağındaki kulaklıktan müzik dinliyordu. Herkes soyutlamıştı sanki kendini bu dünyadan. Herkes kendi yoluna bakıyordu. Kimse kimsenin umurunda değildi. Mesela yoldan geçerken, dolmuşun içinden birkaç dakika önce gördüğüm bankta gözü yaşlı kızı umursamıyordu kimse. Yanından geçen hiçkimse dönüp neyin var diye sormuyordu. Merak etmiştim ama ben. Yanında giderek neyi olduğunu sormak isterdim.
Aradan geçen az bir zamanın ardından dolmuştan indik. Uygar'ın yanından onu takip ederek ulaştığımız yere gülümseyerek baktım.
"Ne yani? Canın biraz yenilgi istiyor sanırım ha?" Uygar hafif bir kahkaha attıktan sonra ücreti ödeyip ayakkabıları aldı.
"Kendine biraz fazla mı güveniyorsun sen?"
"Yanii, rakibim düzgün oynamayı beceremeyen birisi olunca."
"Bak sen. Var mısın iddiaya?" Ayağıma ayakkabıları geçirip ayağa kalktım.
"Neyine?"
"Hm..." Uygar etrafına bakarak düşünürken gülümseyerek ilerledim ve bowling toplarından hafif olanını elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...