Bölüm 69/ Bir Varmış Bir Yokmuş

1.5K 85 76
                                    

Zihnimin içinde dönüp duran düşünceler vardı. Canımı sıkıyorlardı. Canımı yakıyorlardı. Bedenimdeki acıların hiçbiri umrumda değildi benim. Hiçbiri, zihnimin bıraktığı yaralar kadar etki etmiyordu.

Gözlerimin önünde canlanan görüntüler vardı. Onu görüyordum. Onları görüyordum. Canımı en çok yakan insanlar bırakmıyorlardı peşimi. Canımı en çok acıtan insanlar, iyileşmeme izin vermiyorlardı.

İçimde solmuş hayallerim vardı. Bir yara olarak iz bırakarak ölmüşlerdi bütün o hayallerim. Bedenimden akan her bir damla kan, hayallerimin göz yaşları olmuşlardı. Bedenimden damlayan her bir damla kan, hayallerimin intiharı olmuşlardı.

Kalbime gömdüğüm umutlarım vardı. Bedenimdeki kalbe gömülmüş umutlar... Ölü bir bedenden, tekrar atmak için alınmıştı bu kalp ancak şu anda o ölü bedenle birlikte toprağın altında olmasından bir farkı yoktu. Sadece görevini yapmaya çalışıyordu ancak, yorulmuştu. O ölü bedende çürümeye mahkum bırakılmış olmayı istiyordu.

Yorulmuştum. Solan hayallerim, gömdüğüm umutlarım, düşüncelerim yormuştu beni. Şimdi fark ediyorum da ben, kendimi o uçurumdan bırakırken bile daha mutluydum. Hayallerim yerindeydi. İçimde hâlâ sağ kalan o ufak mutluluğum canlıydı. Şimdi ise, tekrardan kendimi o uçurumdan aşağıya atmaya bile mecalim kalmamıştı.

Gözlerim yavaşça açılırken ilk gördüğüm beyazlık olmuştu. Beyaz tavana bayık gözlerle bakarken ellerimde ve diz kapaklarımda bir şeylerin olduğunu hissetmiştim. Ve kolumda da artık acısını ezbere bildiğim o minik sızı vardı.

Derin bir nefes verirken başımı hafif sağa yatırdım. Ufak bir odadaydım. Bir muayene odası gibiydi. Büyük ihtimal bir revirdi burası.

Bakışlarım ellerime kaydığında ellerimin sarılmış olduğunu gördüm. Kurumuş kan lekeleri yoktu. Yaralarım açıkta değildi ve o derin kesiklere pansuman yapıldığını hissetmiştim.

Odayı aydınlatan loş bir ışık vardı. Odada pencere yoktu ve o ışık odayı tam anlamıyla aydınlatmıyor gibiydi. Karakoldaydım. Bayılmıştım ve revire getirilmiştim. Revir bile buranın suçlular için yapıldığını belli ediyordu. İç karartıcıydı. İnsanın daralmasına sebebiyet veriyordu.

Yattığım yerden doğrulmaya çalıştığımda başıma giren ağrı, inleyerek tekrardan uzanmama neden oldu. Gözlerim, etrafı puslu görürken kendime gelmem için biraz zaman öldürmeye karar verdim. Ne de olsa burada uzun bir süre kalacaktım. Acele etmeme gerek yoktu.

Ne kadar oldu, ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bu zaman zarfında tek yaptığım yattığım yerden beyaz olan tavanı izlemek olmuştu. Beyaz tavanda canlandırdığım, zihnimdeki tozlu rafların arasına şıkışan anılarım artık yüzümde tebessüm oluşturmuyorlardı.

"Öyle başlayan masallardan çok sıkıldım."

Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar çok mutlu olan bir kız çocuğu varmış.

"Neden? Dikkatini çekmiyorlar mı artık?"

Bu kız çocuğu, başını sevdiği adamın dizine yaslar, hayaller kurarmış.

"Çok dinledim. Başka bir şeyler bulmalısın. Hem, gerçek olmayan şeylere inanmayacak kadar da büyüdüğümü düşünüyorum."

Başı, ağabeyinin dizine dayalı, yüzündeki tebessümle başka birini düşünürmüş. Henüz karşısına çıkmamış, simasını gözlerinin önünde canlandıramadığı o adamı düşünürmüş. İnanırmış, o zamankinden bile mutlu olacağına inanırmış.

"Hmm, hadi ama. Alışmalısın. İnsanlar sana durmadan aynı masalı anlatmaya bayılırlar."

Dinlemiş. Her seferinde aynı masalı baştan defalarca dinlemiş. Her bir kelimesini aklına kazımış o kız çocuğu, inanmayacağını sandığı her bir kelime imlek imlek işlemiş kalbine.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin