"Nefes, hazır mısın?" Ayağıma kutudan çıkan topuklu ayakkabıları geçirip kapıya yöneldim.
"Evet." Kapıyı açıp çıktım. Araf bir şey demeden ilerlemeye başlayınca arkasından gitmem gerektiğini anlayıp bende ilerledim.
Merdivenlerden inerken oflayarak kalem eteğin boyunu biraz daha aşağıya çekmeye çalıştım.
"Ya bu çok kısa." Her ne kadar altımda ince siyah çorap olsa da rahatsız olmuştum.
"Bana ne?" Araf''ın tepkisine nefesimi verip gözlerimi devirdim.
Tam kapıdan çıkacakken Araf durdu ve eliyle dolabı işaret etti.
"Şu uzun hırkayı da al. İşimize yarayacak." Askıda duran hırkayı görünce gülümseyip aldım ve üzerime geçirdim.
"Peki bu kıyafeti çalışmam için mi giydirdin?"
"Evet." Arabaya gelince o şoför koltuğuna oturunca bende öndeki yolcu koltuğuna oturdum.
"Ciddi misin? Eğer ciddiysen yanlış kişiyi seçtin."
"Ciddiyim ve kimi seçip seçmeyeceğimi senden öğrenecek değilim." Araba çalışıp yolda ilerlemeye başlayınca yanağımı sıvazladım.
"Ben garsonluktan gram anlamam. Elime verilen şeyleri insanların üzerine falan dökerim."
"Garsonluk yapacağını söylemedim zaten." Kaşlarım çatılırlen anlamayan gözlerle ona baktım.
"İyi de bunu çalışmam için mi giydirdiğini sorduğumda evet demiştin."
"Evet. Çalışman için giydirdim ama garsonluk yapmayacaksın."
"O zaman niye garson kıyafeti giydim ki?" Araf oflayıp kısa bir an bana baktı ve sonra tekrar yola döndü.
"Biraz bekleseydin anlatacaktım zaten. Sana verilen siparişi bir odaya çıkaracaksın." Önüme eğilip torpido gözünü açtı ve küçük kare bir şey aldı. Tekrar aracı çalıştırıp elindeki siyah şeyi bana uzattı.
"Siparişi odaya çıkardıktan sonra oradaki adama çaktırmadan bu böceği bilgisayar olan çalışma masasının altına yapıştıracaksın. Bak iki tane masa var bilgisayarı olan çalışma masasının altına yapıştırmanı istiyorum. Hemen ucuna yapıştırma. Belli olmayacak bir yere yapıştır. Ve dediğim gibi dikkat et adam seni yakalamasın. Yoksa ölümünü engellemem. Eğer benim adımı verirsen de seninle birlikte o Uygar denen salak ve kardeşini de öldürürüm." Dediği şey ile ağzım ve gözlerim aynı anda açıldı ve korkuyla elimdeki alete baktım. Eğer yakalanır da onun ismini söylersem dediğini yapıp Uygar ve Kardelen'i öldüreceği kesindi. Beni araştırdığı gibi Uygar'ı falan da araştırmış olmalıydı ki Kardelen'i biliyordu.
"Başka birisine verseydin olmaz mıydı bu görevi?" Sonuçta -gördüğüm kadarıyla- sürüsüyle paraya sahipti ve para için canını tehlikeye atacak, bu işi benden daha iyi yapacak bir çok insan vardı.
"Maalesef. Elimde zorla tuttuğum başka bir insan yok." Alayla ve artık susmamı söylercesine sarf ettiği cümleden sonra nefesimi verip bakışlarımı camdan dışarı çevirdim.
Arabanın içindeki saat yediyi bir kaç dakika geçerken Araf arabayı bir otelin önünde durdurdu. Arabadan inmeden etrafa bakındım ama bina ve ağaç dışında bir şey yoktu. Üstelik buraya gelmemiz iki saatimizi almıştı. Hangi akılsız bir oteli şehir merkezinden uzağa yaptırırdı ki?
Kapım açılınca irkilip geçmem için bekleyen adama baktım. Arabadan inince adam şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Büyük ihtimalle arabayı park etmeye götürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...