"Yok ya. Kızın gerçekten insanların yanında gülümsemek gibi bir özelliği yok. Ne zaman baksam dalmış olarak bir şeyler düşünürken görüyorum."
"Anladım."
"Ya benim karnım acıktı aşağıya ineceğim. Sen de ister misin bir şeyler?"
"Yok. Odaya geçeyim ben. Daha okumam gereken kitaplarım var." Ben gülümserken Feyza ayağa kalktı.
"Peki kendin bilirsin. Görüşürüz o zaman."
"Tamam. Görüşürüz sonra." Ayağa kalkıp Araf'ın odasına ilerledim. Kapıyı tıklattım ama ses gelmesini beklemeden içeriye girdim. Araf burada yoktu. Umursamadan duvar yerine tamamen cam olan tarafa ilerledim.
Şirket fazla uzun olmadığı için her tarafı tamamiyle göremiyordum. Ama yine de çok güzeldi.
Derin bir nefes alarak kollarımı göğsümde birleştirdim. Araf babamın tedavisinin başladığını söylemişti bana. Umarım tedaviye olumlu etki verirdi. Belki o zaman... benim kim olduğumu hatırlardı.
"Ne düşünüyorsun?" İrkilerek arkamı döndüm. Araf hemen yanımda durmuş biraz önce benim yaptığım gibi dışarıyı izliyordu.
"Hiç." Tekrar cama doğru döndüm. Biraz önceki pozisyonumu alarak kollarımı tekrar göğsümde birleştirdim.
"Bir sıkıntın mı var?" Araf kaşlarını çatarak bana baktı.
"Nereden çıkardın bunu?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim.
"Bilmem. Bana öyle geldi de."
"Sıkıntım falan yok." Araf tersler gibi konuşunca susup dışarıyı izlemeye devam ettim ama bu sessizliğim fazla sürmedi.
"Bahsettiğin adamın hangi işe nankörlük yaptığını söylemeyecek misin?"
"Hayır."
"Neden?"
"Bir nedeni olması gerekmiyor."
"Merak etmiştim ama."
"Etme."
"Sen böyle deyince merakım geçmiyor."
"Neden bunu merak ediyorsun?" Gülümsedim.
"Bilmem... meraklıyım işte. Olur olmadık şeylere burnumu sokmayı severim." Araf kaşını çatarak bana baktı.
"Onu ben söylememiş miydim?"
"Söylemiştin." Tekrar dışarıyı seyretmek için cama döndü.
"Özenti olduğunu düşünmezdim."
"Bunun özentilikle ne alakası var?"
"Doğru. Bu direk kopyaya giriyor."
"Söylemeyecek misin yani?"
"Hayır."
"Peki." Fısıltı halinde konuşarak kollarımı çözdüm ve koltuğa ilerlemek için arkamı döndüm.
"Somurtma." Gözlerimi devirerek koltuğa oturdum. Küçük masanın üstündeki romanımı alarak kapağını açtım.
"Peki. Sadece şunu bil. Bahsettiğim adam diğer işimde yanımda çalışıyordu."
"Bir şey soracağım ama kızma."
"Sorduğun soruya bağlı."
"Mafya falan değilsin değil mi?" Kafasını telefonundan kaldırarak bana baktı. Kaşlarını çattıktan sonra ise kıkırdadı.
"Yok. Mafyayım. Böyle her önüme geleni öldürüyorum falan. Çok kitap okuma sen. O güzel beynine zarar." Kafasını olumsuzca sallayarak tekrar telefonuna döndüğünde kıkırdadım. Haklıydı sanırım. Bunlar hep kitapların yan etkileriydi.
"Yavaştan çalıştığım iş hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştığının farkındayım. Başka soru sorma. Cevaplamaya yetkim yok maalesef." Anlamayarak kaşlarımı çattım ama yine de gülümseyerek romanımı okumaya devam ettim. Bu aralar beni ilgilendirmeyen şeyleri merak eder olmuştum. Mavi Gözlü Dev'in işini merak etmem benim suçum değildi.
Bir süre sonra kapı tıklatıldı. İçeriye Sefa girdi. Bana göz kırparak Araf'ın masasının önünde bulunan koltuğa oturdu. Sefa ne iş yapıyordu acaba?
"Kaan."
"Hı?"
"Talha geldi. Çağırayım mı buraya?" Araf kaşlarını kaldırarak arkadaşına baktı.
"Buraya gelebilme gibi bir yeteneği var mıymış onun?"
"Ulan dalga geçme. Geldi adam işte ne yapsın?" Araf bana baktıktan sonra alayla gülümsedi.
"İş arkadaşımla olan görüşmem için dışarı çıkabilir misin?" Araf ilk ve son kelimelere özenle vurgu yapınca gözlerimi devirerek sinirle kaşlarımı çattım. Adamın şu an başka işi gücü yokmuş gibi dalga geçiyordu benimle.
"İş arkadaşınla rahat rahat görüşmen için tabii ki dışarı çıkarım. Sen rica edersin de ben yapmaz mıyım?" Kitabımı elime alarak yapmacık bir gülümseme eşliğinde odanın kapısını açtım ve çıktım. İçeriden Sefa'nın gülme sesinin gelmesinden sonra O da odadan çıkarak merdivenlere yöneldi.
"Böö" Yanımdan Feyza'nın sesi gelince bir an sıçrayarak elimi kalbime koydum. Gözüm merdivenlerin olduğu tarafta takılı kaldığı için dalmıştım.
"Ay Allah iyiliğini versin Feyza." Feyza kısık sesli kahkaha atarak yere düşürdüğüm kitabımı eline aldı.
"Ay nasıl korktun ya." Kıkırdayarak Feyza'nın uzattığı kitabımı aldım.
"Gerçekten çok komiksin ya!"
"Gülüyorsun ama." Feyza masasının başındaki sandalyesine oturunca yanına boş bulduğum bir sandalyeyi çektim.
"Neyse ya. Sen bana telefon numaranı versene." Yalandan öksürerek gülümsedim.
"Telefon numaramı mı?"
"Evet. Bunda anlamayarak soru sorulacak bir şey görmüyorum... Ya da neyse. Boşver." Feyza gülümseyerek önündeki kitaplara dönünce gülümsedim. Büyük ihtimal telefon numaramı ona vermek istemiyorum diye düşünerek yanlış anlamıştı beni.
"Şey ben telefon kullanmıyorum." Feyza kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Sen ciddi misin?"
"Evet. Ne var bunda... Uzaylı değilim." Feyza kafasını iki yana sallayarak kaşlarını düzeltti.
"Ne bileyim. Bu devirde, bu yaşta telefon kullanmamak... Küçücük bebelerin elinde bile telefon varken..." Feyza'nın 'bebe' demesine kısık sesle kahkaha attım.
"Bebe ha? İyiymiş." Feyza'da gülerek omzunu silkti.
"Evet." Nefesimi verdim. Başım dönmeye başlamıştı.
"Nefes, iyi misin?"
"Ha? Ha evet iyiyim." Gülümseyerek mutfaktan su almak için ayağa kalktım.
"Yardım ed-"
"Gerek yok Feyza. İyiyim. Gerçekten." Gülümsemeye çalışarak alnımı buruşturdum. İlerlemeye başladığım zaman ise önüme tam anlamıyla bakmadığım için bir bedene çarptım. Yere düşerken çarptığım adamın elinden düşen cüzdanının içindeki bir kaç kart dışarı saçılmıştı. Merakla çarptığım adam ile yerden duran kart arasında gözlerimle mekik dokurken dudaklarımın hafifçe yukarı kıvrılmasına engel olmadım...
× × ×
💐Araf'ın ikinci işi hakkında yeni fikirleriniz var mı?
💐Nefes'in gördüğü adam ve yerde gördüğü kart ne olabilir?
Seviliyorsunuz 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
RomanceHiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne iyiler göründüğü kadar iyi, ne kötüler göründüğü kadar kötü... × × × "Neden bu kadar sakinsin?" Gözlerime gelmeyen gözyaşlarıma teşekkür ederken omzumu silktim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp çağırmamı...