Hayatım boyunca yazdığım en uzun bölüm. Gerçek anlamda. Hala nasıl bu kadar uzun yazabilmiş olduğumu da anlamış değilim. 3700+ kelime. Buna dayanarak usanacağınızı söyleyebilirim. Gerçekten şu an bundan korkuyorum. Umarım okurken offf, saçmaladı iyice demezsiniz. Bir de hatalar olduysa tekrardan özür dilerim. Tekrardan hem saat, hem de uzunlukla ilgili olabilir.
Uzun zamandan sonra gelen ilk bölüm. Bu yüzden uzun tutmak istedim biraz. Hepinize iyi okumalar. Bu arada yorumlarınızı bekliyorum. Önceki bölüme bayağı az yorum vardı. Yorumlarınızı gerçekten çok merak ediyorum ve hepsine değer veriyorum. Bu yüzden eksik etmezseniz çok sevinirim. Bölüm şarkısı multimedia'da.
Ya bu arada çok özür dileyerek ithaf listemle ilgili bir sorun oldu. Eski bilgisayarımdaydı ve malesef bilgisayarıma format atıldı. Anlayacağınız listem buhar oldu. İthaf isteyenler, daha önce istemiş ve alamamış olanlar belirtirlerse çok sevinirim.
Uzun süreli gecikme için de hepinizden özür dileyerek, sizi bu bölümle baş başa bırakıyorum.
Unutmadan, hikayenin kapağını değiştirdim. Onunla ilgili de yorumlarınızı bekliyorum :) Ve de bölüm şarkısı multimedia'da.
İyi okumalar :*
..
Zeynep duyduklarının şaşkınlığıyla suskun kalırken Kerem’se konuşmaya devam ediyordu. “Bildiğin bayağı kızmış yani. Daha önce böyle bir sorun yoktu halbuki, neden birden buna taktı anlamadım”
Derin bir nefes aldı Zeynep. Sonra ne diyeceğini düşünerek, “Sen ne dedin?” dedi Kerem’e.
“Hiç. Gelince konuşuruz dedim. Hadi hazırlan, seni almaya geliyim. Sonra ofise gidelim.”
“Gerek yok” dedi Zeynep’se. “Ben kendim gelirim”
“Tamam o zaman, ofiste görüşürüz güzelim” dedi Kerem.
Dalgın bir şekilde “Görüşürüz” dedikten sonra telefonu kapattı Zeynep . Ellerini buklelerinin arasından geçirdi ve aynada kendine baktı. Güne aksiyonla başlamak zorunda mıydı sanki? Dalgın adımlarla banyoya yürüdü ve suyu açtı. Bir süre öylece durduktan sonra avuçlarına doldurduğu suyu yüzüne çarptı. Kendine geliyor ve uyanıyordu. Üzerini de değiştikten sonra evden çıktı. Taksi aramamıştı. Taksi durağına kadar biraz yürümek istiyordu.
Durağa geldiğinde boş taksilerden birisine bindi. Off hava ne de sıcaktı böyle. Gelecek hafta Antalya’ya gittiklerinde ne yapacaklardı kim bilir. Sıcaktan bayılacaklardı, ya da buz torbalarıyla gezeceklerdi heralde. Taksi harekete geçtiğinde kendini klimanın serinliğine bıraktı ve başını cama yaslayarak dışarıdaki insanları izlemeye başladı. Koşanlar, yürüyenler, bir yere yetişmeye çalışanlar, gülüşenler, ağlayanlar... Herkes farklı bir şeyler yaşıyordu. Oldu olası bu düzen Zeynep’e garip gelirdi. Kendisi mutluyken ya da hüzünlüyken başka insanların neler düşündüğünü merak ederdi. Sokakta koşan adamın nereye yetişmeye çalıştığını merak ederdi, karşı masasında yemek yiyen insanların ne konuştuklarını merak ederdi. Herkesin aynı hayatta olması ama herkesin farklı olayların birleşiminden meydana gelmesi ona o kadar garip gelirdi ki.
Taksiden indiğinde Nişantaşı sokaklarında yürümeye başladı. Bir yandan da eliyle yelpaze yapıyordu. Tansal Bey’in ofisine girdiğinde yüzüne vuran klima sayesinde derin bir nefes aldı ve kapıyı kapatıp içeri girdi. Fakat içeri girmesiyle kahkahalara boğulması bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
FanfictionHayalleri olmayan insan yoktur derler. Herkes hayaller kurar. Kimi insanın hayalleri bir günlüğün sayfaları arasına sıkışıp kalır, kimisinin hayalleri bir ağacın kovuğunda. Kimisinin hayalleri kayan bir yıldızla birlikte yok olur, kimisinin hayaller...