"Tuğkan" dedim gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek. Burdaydı- yoksa değil miydi? Aklım oyun mu oynuyordu bana? Özlemim çıldırtıyor muydu beni?
Kafamı iki yana salladım. Hala burdaydı. Yoo...olamazdı. O ölmüştü, sonsuza dek kaybetmiştim onu. Gözlerimi kapadım. Nefes alış verişlerim hızlanmıştı. İçimden 10'a kadar saydım. Gözlerimi açtığımda bu kez karşımda değildi. Sevinmeli miydim, üzülmeli miydim? Ben de bilmiyordum.
Oturduğum yerden kalktım. Sahil boyunca yürüyerek, sondaki durağa geldim. Bir taksiye binerek evimin adresini söyledim. Biraz daha dışarıda kalamazdım.
Eve geldiğimde etraf yine Tuğkan kokuyordu, her zamanki gibi. Onunla yaşadığım anıların hayaletleri dolaşıyordu etrafımda, gizliden gizliye insanı boğan bir duman gibiydiler.
Birlikte film izlediğimiz koltuğa oturdum yavaşça, gözlerimi kapattım. Mutfaktaki, salondaki, aylar önceki, yıllar önceki anılar doluyordu gözlerime. Gözlerime dolan anılardan kaçmak istercesine gözlerimi açtım.Birden sıçradım yerimde.Karşımda Tuğkan vardı. YİNE.
Bir gün içinde ikinci kez onu görmenin korkusuyla ayağa kalktım birden. Ellerim titriyordu, konuşamaz durumdaydım. Korkuyla "Tuğkan?" dedim yine geri geri giderek. O da bana yaklaşıyordu sanki. Olağanüstü bir hızla atan kalbimi yavaşlatmak istercesine ellerimi kalbimin üzerine koydum. "Tuğkan?" dedim o hala bana doğru gelirken.
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. "Korkuyorum" dedim sanki birisi duyacakmış gibi. Sahi ben gerçekten deliriyor muydum? Sabah yaptığım gibi gözlerimi kapatıp açtım kaybolması ümidiyle. Ama hala burdaydı. "Tuğkan, korkuyorum."
O "Zeynep" derken, ben çoktan kapıyı kapatıp dışarı çıkmıştım bile. Yapamazdım, daha fazla burda kalırsam gerçekten delirecektim. Koşarak basamakları açtım, ama aşşağıya indiğimde telefonumu yukarıda unuttuğumu farkettim. Gidemezdim oraya, yapamazdım. Param olmamasına rağmen, nereye gideceğimi bilmeden ilk geçen taksiyi çevirdim.
**
Eve gidemezdim. Annemle tartışmak, beni buralardan alıp götürme fikirleriyle çatışmak istemiyordum. O unutmam için uzaklara gitmemi istiyordu, ben hatırlamak için burda kalmak istiyordum.
Yağmur? Ona da gidemezdim. Bu hafta sonu ailesiyle tatile gidiyordu.
Başka kime gidebilirdim? Kerem! Ama evde miydi ki? Başka çarem yoktu, hizmetci falan mutlaka evde olurdu. Umarım Esra cadısı yoktur diyerek "Bebek'e"dedim nereye diyerek bana bakan şöföre.
**
Kerem'in evine geldiğimde adamdan kartını alarak ve daha sonra ücreti ödeyeceğimi söyleyerek taksiden indim. Neyse ki adam halden anlayan birisi çıkmıştı. Yavaş adımlarla kapıya giderek kapıyı çaldım. Birkaç dakika bekledikten sonra bu kez zile bastım. Açan yoktu. Kerem evde yoktu tamamda hizmetçi de mi yoktu?
Yapacak başka bişey yoktu, kapının önüne oturarak beklemeye başladım. Telefon olsa aradım ama o da yoktu. Hava iyice soğumuştu. Üşümemek için iyice küçülerek beklemeye başladım. Umarım çok gecikmez.
Hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı ve ben kapının önünde bekliyordum. Umarım Kerem erken gelir diye geçirdim içimden. Ceketime iyice sarınırken, yeniden hayaller görme olasılığım korkutuyordu beni.
Kır evinin verandasında
Bir rüzgar gülüne rastladım
İnsanmışcasına konuşmaya başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
FanfictionHayalleri olmayan insan yoktur derler. Herkes hayaller kurar. Kimi insanın hayalleri bir günlüğün sayfaları arasına sıkışıp kalır, kimisinin hayalleri bir ağacın kovuğunda. Kimisinin hayalleri kayan bir yıldızla birlikte yok olur, kimisinin hayaller...