Bölüm 33 | Asabi şirine..

15.7K 559 147
                                    

Merhaba! Şimdiye kadar yazdığım en uzun bölümle karşınızdayım. Ve belki en 'hüzünsüz'ü de olabilir. Elimden geleni yapmaya çalıştım. Umarım hoşunuza giden bir bölüm olur. 

Bu upuzun bölümün hatırına sizden de bol bol yorum bekliyorum, gerçekten #motivasyon oluyor çünkü gerek yorumlarınız gerek eleştirileriniz. Ayrıca da özellikle bu bölüm için çok merak ediyorum. 

Bölüm şarkımız multimedia'da. Çok sevdiğim bir şarkıdır. Dinlemenizi tavsiye ederim. 

Bölümü @ZeyKermasal'a ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin canım. :) İthaf isteyenler yorumlarda belirtebilirler. 

İyi okumalar :*

..

Odasının penceresini açıp mis gibi Bahar serinliğinin odasına dolmasına izin verdi Zeynep. Hafif bir rüzgar vardı ve bu odasının tül perdelerini oradan oraya savuruyordu. Zeynep Ipod'unu hoparlöre bağladı. Hafif bir müzik odada yankılanmaya başlamıştı.

Az önce hazırladığı kahvesini eline aldı ve pencereden balkona çıktı. İlkbahar tazeleği vardı her yerde. Derin bir nefes aldı. Çiçek kokuları ciğerlerini doldururken, kendini fazlasıyla mutlu hissediyordu.

Odasının balkonundaki sehpaya kahvesini bıraktıktan sonra odasına döndü ve komodininden günlüğünü çıkardı. Balkona geri döndüğünde yumuşacık koltuğa kendini bıraktı ve ayaklarını demir parmaklıklara uzattı.

Günlüğünün kapağını açtıktan sonra, içinde onca eski ve yeni anılar saklı defterin en son sayfasına geldi. Kalemini eline aldı ve bomboş sayfanın sağ köşesine günün tarihini attı.

Sonra gözlerini kapadı, başını koltukta yasladı. Bazen kelimeler bile anlatmakta yetersiz kalıyordu hisleri.

Gözlerini yeniden açtığında doğruldu ve kalemini kağıtla buluşturdu. Kelimelerin kalbinden kağıda süzülmesine izin veriyordu.

Hayat ne garip...diye başladı yazmaya.

Bizim aklımızın ucundan bile geçmeyecek yüzlerce planı var bizim için. Hazır ve sadece sahneye koyulmayı bekleyen. Aslında tiyatro gibi. Önceden yazılmış bir oyunun parçalarıyız hepimiz. Belirli rolllerimiz var, belli repliklerimiz. Hepimizin bir varoluş amacı var bu oyunda. Ve hepimizin önünde hayat tarafından konulmuş aşılmaz engeller var. Perde açıldığında ve oyun gerçeğe dönüştüğünde artık durdurmak ne mümkün! Mecbur, boyun eğiyoruz. Elimizden bir tek bu geliyor. Canımız yana yana, içimiz acıya acıya kabul ediyoruz.

Öyle ya... Bu hayat denen tiyatroda bazen peri masalları bile mutsuz sonla bitiyor.

Bazen insan hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği bir darbeyle seriliyor yere. Karşı durmanın mümkün olmadığını bile bile, umutsuz bir savaş veriyor kadere karşı. Sendeliyor, düşüyor. Kalkmaya çalıştıkça daha da sert darbeler alıyor. Yeniden düşüyor. 

Kayıpların, acıların, üzüntülerin en büyüklerini yaşıyor. Herşey bitti diyor hatta, vazgeçiyor hayatından bile. Kalmamış çünkü bu dünyada olmanın bir anlamı. Herşey anlamını yitirmiş, bulutlar kapkara. Ağaçlar solmuş, çiçekler açmaz olmuş. Renkler bile buharlaşıp uçup gitmişler. Doğan güneşin bile anlamı kalmamış. Yağmur bile alıp götürmez olmuş kalbinin karanlığını.

Bir Yaz Gecesi RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin