Sabah haftanın tek tatil gününe uyanmasına şükrederek kalktı yatağından Kerem. Her allahın günü , sabah sabah kalkıp o ajansa gidiyor, seçme için gelen kızları tek tek eliyorlardı ama hala tek arpa boyu yol katedememişlerdi. Gelen kızların hiç birine "Aradığımız sensin!" diyememişlerdi. Kimi güzeldi ama yeteneksizdi, kimi yetenekliydi ama güzel değildi. Kimine de Kerem'in kanı kaynamamıştı. Sanki hepsi aradıkları kızdan küçük küçük parçalar saklıyor gibiydi, ama hiç biri "O" değildi. Aradıkları değildi. Oflayarak yerinden dogruldu ve banyoya ilerledi. Gözlerinde dün geceki uykusuzlugunun izlerini görünce afalladı, her Çarşamba sabahı oldugu gibi...
"Nesrin , kahvaltımı hazırla."
Nesrin... Annesinin giderken yanına bıraktığı sadık yardımcısı. Dırdırıyla kimi zaman başını ağrıtsada , o her zaman tatlı belası olacaktı.
Nesrinden gelen, "Peki Kerem bey." yanıtıyla suyu açtı ve sıcak suyu yüzüne çarpmaya başladı. Yüzünü duruladıktan sonra banyodan çıktı ve salona doğru ilerledi. Her zamanki gibi boğaz manzarasına karşı kurulmuş masasına oturup , kahvesini yudumlarken bir yandan da günlük gazetelere göz gezdiriyordu. Büyük fontta yazılmış, yeni tiyatro projesi hakkındaki habere takıldı gözleri ...
"ROMEO VE JULIET"
Tiyatro Festivalinin galasında sergilenmesi beklenen Romeo ve Juliet oyunu için hazırlıklar devam ediyor. Büyük galada sergilenecek olan oyunun kadın oyuncusunun yapılacak basın toplantısıyla kamu oyuna tanıtılması bekleniyor...
Hafif yüksek bir tonla gazetedeki yazıyı okudu Zeynep... Gözü Kerem'in fotoğrafına takıldığındaysa , nerden tanıyorum ben bu adamı diye düşündü. Ama sonra kendi kendini yanıtlarcasına söylendi.
"Gerizekalı, oyuncu o tabii ki tanıyacaksın."
Sonra adamı başka bir yerde görmüş olma ihtimalini düşündü. Evet evet yanlış hatırlamıyordu, daha önceden izlemek için gittiği tiyatro oyununda ona çarpan adamdı bu.
FLASHBACK
"Önüne baksana! Ayağımı ezdin!"
" Pardon, özür dilerim."
" Pardon çıkalı eşşeklerde çoğaldı zaten.." diye mırıldandı Zeynep gözlerini devirerek.
" Anlamadım ?"
" Önemli değil diyorum. Önemli değil!"
FLASHBACK SON
Bunu hatırlamasıyla , annesine haykırması bir oldu,
"Anneeeee! Koş geel!"
"Noldu kızım?"
"Bak geçen gün bana çarpan adam oyuncuymuş?"
"Kızım yine rüya mı gördün sen?"
"Anne valla o"
"Benzetmişsindir kızım."
Demet hanım hep böyleydi işte. Zeynep'e inanmazdı hiç. Zeynep'te bunu hep çocukken söylediği yalanlara yorardı... Eh yalancı çoban misali. Bir kere yalan söylemiş, sonra kimse inanmamış. Ama sorsanız, söylediği yalanlarda annesininde payı yok değildi. Arkadaşlarını Zeynep'in etrafına toplar, hadi ayağın acımış gibi yap , hadi onu yap , hadi bunu yap derdi. Sonrada arkadaşlarına,"Oyuncu gibi maşallah. Ne kadarda güzel rol yapıyor." derdi. Ama eskiden onu oyunculuğa teşvik eden annesi, şimdi söylediği hiç bir şeye inanmaz olmuştu.
***
Kerem kahvesini yudumlarken , bir anda telefonun titremesiyle elini cebine attı ve ekrandaki yazıyı görmesiyle yüzünün asılması bir oldu.
Tansal Bey - YAPIMCI.
İstemeyerekte olsa telefonu açtı ve kulağına götürdü.
" Günaydın Tansal Bey."
" Günaydın Kerem. Acilen buraya gelmen lazım. Çok önemli."
" Ama - "
" Aması yok Kerem. İmzalaman gereken belgelerle alakalı. Biliyorum bugün tatil ama başka güne erteleriz. Şimdi burda olman lazım."
" Peki, geliyorum."
***
Zeynep'se kahvaltısını bitirmiş ve köpeği Tarçın'ı alarak dışarıya çıkmıştı. Biraz yürümek , hava almak istiyordu. Oldu olası, yürümek ve denizin havasını içine çekmek ona iyi gelirdi. Apartmandan çıkar çıkmaz, Tarçın'ı yere koydu ve uyumlu adımlarla ilerlemeye başladılar. Günlerdir yağan yağmurun aksine, bugün parıldayan güneş vardı. Kim bilir belki içinin umutla dolmasını sağlayan buydu... Biraz sonra çalan telefonun sesiyle düşlerinden sıyrıldı. Annesiydi arayan.
"Zeynep."
"Efendim anne?"
"Modacıdayım, hemen buraya gel."
"Of anne, gelemem şimdi. Yürüyorum."
"Zeynep buraya gel. Çok güzel bir elbise var burda."
"Ama-"
"Aması yok , gel."
"Off. Peki tamam anne geliyorum.Neresi orası?"
"Nişantaşı'ndayım. Gelince ara ben tarif ederim sana."
"İyi,tamam. Görüşürüz." diyerek telefonu kapattı Zeynep ve geldiği yolu geri dönmeye başladı. Kaldırımın kenarına park ettiği arabasına bindi ve Nişantaşı'nın yolunu tuttu.
***
"Tansal bey , bunları daha önce konuşmuştuk ve size kabul etmeyeceğimi söylemiştim."
" Üzgünüm Kerem ama artık öyle bir lüksümüz yok. Oyun 5 ay sonra sahne alıcak ve hala başrolümüz belli değil. Bu ne demek biliyor musun? Zor durumdayız demek. Bu yüzden artık acilen bir kişi bulmamız lazım. Kim olursa olsun. Biraz güzel ve tabiki yetenekli olması yeterli. Sana kriterlerden tamamen vazgeçelim demiyorum ama azaltmamız laızm."
"Tansal bey, anlaşmada bunlar yoktu."
"Ama anlaşmada bir oyuncu bulmak için bu kadar zaman harcayacağımızda yoktu Kerem. Ayrıca 10 ay önceden provalara başlanacaktı , ama bak 5 ay kaldı ?"
"O halde anlaşmayı yenilememiz gerek."
" Yeni oyuncuyu alır almaz."
"Peki tamam o zaman. Bir an önce bulalım şu oyuncuyuda başlayalım provalara." dedi Kerem ve bıkkınlıkla kendini koltuğa bıraktı.
Tam o sırada elinde chivava cinsi bir köpek olan , kıvır kıvır saçlı bir kız içeriye girdi. Değişik bir havası vardı. Gözleri dışarıdaki ışığı içeriye taşımış gibiydi.Parlak , utangaç ama aynı zamanda cesur ve kendinden emin...
Yavaşça Tansal Bey'in yanına yaklaşıp " Pardon." dedi. Sesinde farklı bişeyler vardı. Sanki bir yerlerde gizlenmiş bir tını. Hem çocuk sesi gibiydi , hem koca bir kadın. Ama bir yandanda çılgın bir genç. Hangisi olduguna bir türlü karar veremediği bu ilginç kız konuşmasına devam etti.
Tansal Bey'se kız rol için geldiğini düşünmüş ve gözleri açılmıştı. Dış görünüş olarak rol için gelenlerin arasında aradıkları kişiye en çok benzeyen oydu. Ama sonra, genç kızın sorduklarıyla hayalleri yıkıldı.
"Modacı kaçıncı katta?"
Okuduğunuz için teşekkürler! :)
Not: Multimedya'da gördüğünüz köpek Zeynep'in köpeği Tarçın :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
FanficHayalleri olmayan insan yoktur derler. Herkes hayaller kurar. Kimi insanın hayalleri bir günlüğün sayfaları arasına sıkışıp kalır, kimisinin hayalleri bir ağacın kovuğunda. Kimisinin hayalleri kayan bir yıldızla birlikte yok olur, kimisinin hayaller...