Bölüm 39 | Aşkın sonuna kadar dans et benimle.

7.5K 410 111
                                    

Uzuunn zamandan sonra yeni bölüm. Umarım beğenirsiniz, seveceğiniz bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum bol bol bol. Bu arada, bu kadar beklettiğim için hepinizden özür dilerim. Kusura bakmayın.

Hikaye kapağını da değiştim, onun hakkındaki yorumlarınızı da bekliyorum :))

Bölüm şarkımızın multimedia'da olduğunu unutmayın. 

Bu bölümü @kahvemkitabimmuzigim'e ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin canım :)) 

İthaf isteyenler yorumlarda belirtebilirler. 

Sevgiler, iyi okumalar :*

4 HAFTA SONRA

Oyunun son sözlerinin söylenmesinin ardından ışıklar kapandı ve sahne sessizliğe büründü. Işıklar geri açıldığında, tüm oyuncular el ele tutuşarak sahnenin önüne doğru geldiler. Sahnenin ucuna ulaştıklarında tuttukları ellerini havaya kaldırdılar ve izleyicileri selamladılar.

Bugün, oyunun son günüydü ve bir ekip olarak seyirciyi son kez selamlıyorlardı. Romeo ve Juliet macerası buraya kadardı. Herşeyin bir sonu vardı, ve bu hikayenin de sonu bugündü. Tabi onlar için. Bu yüzlerce yıllık hikaye, yüzlerce hatta binlerce kişi tarafından daha canlandırılacaktı. Shakespeare’nin adı, yüzlerce kez daha anılacaktı. Romeo ve Juliet binlerce kez daha can bulacaklardı başka bedenlerde, ve yine yitireceklerdi o buldukları canlarını sonsuz ve ölümsüz aşkları uğruna. Binlerce kez daha, serenat yapacaktı Romeo Juliet’e. Binlerce kez daha Romeo’nun zehrini farkedip, dudaklarında bir parça zehir kalmıştır umuduyla artık eskisi kadar sıcak olmayan ve kendini ölümün soğukluğuna bırakmış Romeo’nun dudaklarına bastıracaktı dudaklarını Juliet. Farklı bedenlerde. Zeynep ve Kerem içinse, hep bir anı olarak kalacaktı. Zeynep’i Kerem’e, Kerem’i Zeynep’e getiren bir anı. Belki Romeo ve Juliet kadar ünlü değil ama, en az onlarınki kadar sıcak ve tutkulu bir aşkın başlangıcına şahit olan bir anı.

Seyirciler, oyuncuların selamıyla birlikte ayağa kalkarken, salon alkış sesleriyle dolup taştı. Coşku, soyut ortamdan somut ortama geçmişçesine gözle görülebilir bir hal aldı ve kocaman tiyatro salonunun her yanını sardı.

Birkaç dakika boyunca devam eden alkışlar, giderek yerini bir sessizliğe bırakırken, Zeynep sıranın kendine geldiğini hissediyordu. Konuşma sırası, son söz sırası. Yönetmen, bu son konuşmayı Zeynep’in yapmasını özellikle istemişti. Çünkü bu oyun özellikle onun için çok şey ifade ediyordu. Juliet’le birlikte büyümüştü, ve bu tam anlamıyla doğruydu. Ölümsüz bir aşkı olmamıştı, ama bir ölüm, ona yeni bir aşkı getirmişti. Acısıyla, tatlısıyla burada birçok şey yaşamıştı. Kimi zaman iki dakika önce ağlarken, Juliet kıyafetlerini giyip gülmek zorunda kaldığı olmuştu. Ve bunu çokta güzel başarmıştı.

Ekipten birisi Zeynep’e mikrofonu uzatırken, Zeynep Kerem’in elini iyice sıktı. Kerem de Zeynep’in elini hafifçe sıkarak ona karşılık verdi. Dönüp baktığında gülümsediğini gördü. Öyle güzel gülüyordu ki Kerem, Zeynep’in içi ısınıyordu. Ve öyle güzel bakıyordu ki, bakışları Zeynep’e cesaret veriyordu.

Salon iyice sessizleşirken, Zeynep gülümsedi. Söze başlamadan önce derin bir nefes aldı. Şu an herkesin gözü onun üstündeydi. Oyuncu ve ekip arkadaşları gururla, seyirciler meraklı gözlerle, gazetecilerse bir şahinin avını beklediği gibi Zeynep’i izliyor ve söyleyeceklerini bekliyorlardı. Gazeteciler için pekala birçok şey çıkabilecek bir konuşmaydı. Bu piyasanın uydurma kapasitesi göze alındığında, ufacık bir şey bile dağ kadar bir olay haline getirtilebilir, söylenmiş sözler söylenmemiş, söylenmemiş sözler söylenmiş sanılabilirdi. Belki de biraz da bundan tedirgindi Zeynep. Gazetecilerin varlığından. Yeniden bir nefes aldı. Tedirginliğini bastırmaya çalıştı. İçinden hiçbir şey kötü olmayacak diye geçirdikten sonra, “Öncelikle bugün buraya geldiğiniz, alkışlarınızla bize destek verdiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim” diye söze başladı. “Her güzel şeyin sonu vardır, ve bugün biz de ekip olarak Romeo ve Juliet maceramızın sonuna geldik. Bugünün geleceğini elbet biliyorduk, kimi zaman çok yorulduk, kimi zaman çok eğlendik ama her ne yaşanmış olursa olsun, biz burada bir aileydik. Aile dediğimde, bugünlerde öyle tüm ekiplerin diline dolanmış sahte bir aileden bahsetmiyorum. Biz gerçek bir aileydik. Tartışmadık mı? Tartıştık. Birlikte ağlamadık mı? Ağladık. Gülmedik mi? Güldük. Bir ailenin birlikte yaşayabileceği ne varsa, hep birlikte bunları yaşadık. Birbirimize sonuna kadar destek olduk. Her zaman birbirimizin arkasında olduk. Ve belki de özellikle ben bugün bu destekler sayesinde buradayım ve bu sahnede önce sizin karşınıza çıkma, sonra da bu konuşmayı yapma şansına sahip oldum. Ekibe girdiğimde, babamdan duyduklarım dışında bir oyuncu olmakla ilgili herhangi bir fikrim yoktu. Aslında ekibe girmem bile tamamen tesadüf eseri oldu. Ki o da çok uzun bir hikaye. Ben tesadüflere inanmazdım, tesadüflerin bir insanın hayatını değiştirebileceğine hiç inanmazdım. Bu ekiple birlikte tesadüflerin bir hayatı, hatta bir insanı da değiştirebileceğine şahit oldum. Kaybetmeyi ve kazanmayı öğrendim. Gerçek olacağına hiç inanılmayan hayallerin gerçek olacağını öğrendim. Her insanın içinde biraz da olsa iyilik olacağına, doğru gözle bakıldığında, her kömürün bir elmas olduğua inandım. Gülümsemenin düşündüğümüzden daha anlamlı olabileceğini gördüm, ve bazı gözyaşlarının hiç olmadığı kadar hüzünlü olduğunu. Hiç ağlamadığım kadar ağladım, hiç gülmediğim kadar güldüm. Şimdi diyeceksiniz ki, bu kız ne saçmalıyor, bunları bize neden anlatıyor. Sadece bu bir yılın benim için ne kadar özel olduğunu anlamanızı istedim. Ve bu yüzden tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. Her gün, her dakika yan yanımda olan ve koşulsuz bir destek sunan arkadaşlarıma. Ve özellikle de Kerem’e. Onunla öğrenmeme izin verdiği, kendi hayat yolunda bana da yer ayırdığı için. O olmasaydı, şu an gördüğünüz ben, ben olmazdım. ”

Bir Yaz Gecesi RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin