Bölüm 31 | Biz kanatları olmayan, uçmak için çırpınan iki zavallı kuştuk..

16.9K 563 108
                                    

Bu bölüme yorumlarınızı nasıl merak ettiğimi anlatamam, açıkçası pek içime sinmedi ama bakalım siz ne düşüneceksiniz. Eğer gerek bölüm, gerek hikayenin genel gidişatıyla ilgili yorum ya da eleştirilerinizi eksik etmezseniz çok mutlu olurum :) 

Bölüm şarkımız her zamanki gibi multimediada, onu belirteyim. Çok sevdiğim bir şarkıdır. Aslında bu bölüm için çok daha farklı bir şarkı planım vardı ama gelecek bölüme saklamaya karar verdim onu:) Tam Kerem'i anlatıyor tüyo vermek gerekirse 

Bölümü @ElifKublay'a ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin canım :))) 

İthaf isteyenler yorumlarda belirtebilirler. 

Umarım bölümü seversiniz, herkese İYİ OKUMALAR :*

..

Zeynep başının döndüğünü hissettiğinde hemen yanındaki koltuğun kenarına tutundu. "Hayati tehlikesi var.." kelimesi beyninde yankılanıyordu. 

Hayati tehlikesi var...

Hayati tehlikesi var...

Hayati tehlikesi var...

İkinci kez mi yaşayacaktı aynı şeyleri? İkinci kez çok sevdiği birini kayıp mı edecekti sonsuza kadar? Gözlerine hücum eden gözyaşları nedeniyle görüşü giderek bulanıklaşırken, yavaşça  koltuğa oturdu. Gözlerini kapattı. Kendini bir dejavunun içinde buldu. Gelen bir telefon ve çok sevdiği birini kaybettiğini ya da kaybetmek üzere olduğunu söyleyen bir ses. Beklenen ama gelmeyen telefonlar, çalmayan kapılar. Sonsuz bir yalnızlık. En ama en acıtanı yalnızlıkların. Gelmeyeceğini bile bile bekleteni, her kapıya koşturtanı. Alışması en zor olanı. Varken, aniden yok olanı... 

Hani vardır ya o çok sevdiğiniz insan, ama tek bir telefonla yok oluvermiştir işte. Şimdi değil belki ama kaybedecekti belki Kerem'i de. Neden kimi çok sevse hep sonsuz oluyordu? Neden kime bu kadar bağlansa, kalbini kanata kanata çözülüyordu o bağ yüreğinin derinliklerinden? Gözyaşları sel olup boşanırken gözlerinden, ani bir kararla yerinden kalktı. Yardımcıları Esra'nın şaşkın bakışları arasında hemen kapının girişinde duran çantasını aldı ve kendini dışarı attı. İlk geçen taksiye kendini atarken tek dileği, çok geç kalmamış olmasıydı. 

Son bir kez görebilmek için onu ve son kez hissedebilmek için kalbini.

**

Hastanenin önünde indiğinde hala gözlerinden boşanan yaşlarla birlikte kapıdan girdi ve danışmaya ulaştı. 

İlk konuşamayacağını düşündü, soramayacağını. Daha sonra derin bir nefes aldı ama. Elinin tersiyle gözünden akan yaşları sildi ve sakinleşmeye çalıştı. "K-Kerem Sa-Sayer.." dedi. "Kerem Sayer için gelmiştim ben" Titriyordu sesi. 

"Bir dakika efendim, hemen bakıyorum" dedi görevli kadın ve bilgisayara verilen ismi girdi. Ama yüzünde garip bir ifade vardı, boş bakışlarını Zeynep'e çevirirken "O isimde bir hastamız yok" dedi. 

"N-nasıl?" dedi Zeynep. Aklına gelen ihtimalle gözyaşları daha da şiddetlenirken, "Ö-" Derin bir nefes aldı sonra. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. "Öldü mü?" dedi. 

Kadın bakışlarını yeniden bakmak için bilgisayara çevirirken beklemedi bile. Koşmaya başladı insanların arasında. Kimine çarpıyor, kiminin şaşkın bakışlarına maruz kalıyordu. Umrunda bile değildi ama, dönüp arkasını bakmıyordu bile. Şu an umurunda olan tek şey, O'ydu. Belki de ona hiç söyleyemeyecekti. Onu ne kadar çok sevdiğini.

Bir Yaz Gecesi RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin