Evvet! Yeni bölümle karşınızdayım! Bu bölümü bayağı seviyorum ben. Bakalım siz ne düşüneceksiniz, iyi okumalar! :)
Yaşadığı ufak çaplı şokların ardından , yüzündeki şaşkınlığı gizlemeye çalışıyor Zeynep. Elleri Kerem'i itmek içinKerem'in üzerine gidiyor ama yapamıyor. Yüzüne oturttuğu , 'herşey normal' gülümsemesiyle geri çekiliyor. Ama aslında hiç bişey normal değil. Hesabını sorması gereken çok şey var!
**
Bir yıl kadar uzun süren birkaç dakikadan sonra koşar adımlarla kulise atıyor kendini Zeynep.
"Sen ," diyor Kerem'e. " Sen ne yaptığını sanıyosun?"
"İşimi."
"Senin işin gerizekalılık mı?"
" Laflarına dikkat et. Sen bana gerizekalı falan diyemezsin."
"Ama öylesin."
"Bence esas gerizekalı sensin. Senin o ucuz hayallerindeki süslü dünya değil burası kızım , dersini almışsındır umarım."
"Ben kimden ders alacağımıda , kime ders vereceğimide çok iyi bilirim. Ve bildiğim birşey daha varsa sen ders alacağım son kişisin!"
"Zeynep" diyor Tansal Beyse , iki başrol oyuncusu arasındaki bu tatsız tartışmadan hiç memnun değil ama Zeynep duymuyor sanki , her zamanki sinir hallerinde duymamazlıktan gelerek sinirle kaçıyor ordan. Sessiz kalacağı kafasını toplayacağı bir yere.
**
"Kerem sen de ayıp ettin kıza." diyor Tansal Bey , Zeynep'in ne kadar sinirlendiğinin farkında , Kerem'in yanlışınında.
" Hadi ya ? O bana gerizekalı diyor ayıp olmuyor , ben ona gerçeklerden bahsedince ayıp oluyor öyle mi?"
"Lafı çevirmesene sen. Neden bahsettiğimi gayet iyi biliyosun."
"Neden ?"
"Nasıl bir öpüşmeydi o dışardaki?"
"Normal."
"Hadi ya. Bu normalse anormali merak etmeye başladım. Kerem gerçekten amacını merak ediyorum doğrusu."
"Tiyatroya daha çok ilgi çekmek."
" Oyuna başrol oyuncularımın sevgili olması haberiyle mi ilgi çekicem ? Nasıl bir düşünce tarzıdır bu."
" Gayette iyi bir düşünce tarzı."
" Seninle tartışmak istemiyorum Kerem."
"İyi o zaman , uzatmayalım. Yarın gazetelerde çıkan haberlerden sonra konuşuruz. Kerem kaçar. Çaaav."
**
Kalabalıklar arasında yanlız olmak. Ne kadar komik. Ama tamda böyle hissediyordu Zeynep. Kaç kişi olursa olsun etrafında , bir tek o kalıverirdi dünyada. Ve her böyle hissettiğinde olduğu yerdeydi şimdi. Fenerin altında.
Ayağını acıtan topuklularını çıkarıp , bir kenara koyduğunda ne kadar yorulduğunu daha iyi hissediyordu. Suyun sogugundan korkmadan , çıplak ayaklarını denize dogru sarkıttı. Dalga ayagına her çarptığında , içindeki sinirden , yanlızlıklarından dahada arınıyordu sanki.
Ama Kerem'in söyledikleri kulağında yankılandıkça, kat ve kat artıyordu siniri. Her zaman iyi gelen dalgalar , ruhunu dizginlemeye yetmiyordu.
Senin o ucuz hayallerindeki süslü dünya değil burası kızım , dersini almışsındır umarım.
Ucuz hayaller. Kendi kendine güldü Zeynep. Artık hayallere bile ucuz pahalı diye bir damga yapıştırılıyordu demek. Ama kimin hakkı vardı ki buna? Birinin özenle inşa ettiği hayallerine ucuz demeye kimin hakkı olabilirdi ?
Kimsenin hakkı yoktu , olamazdı. Ama onlara bu hakkı Zeynep vermişti ve şimdi verdiği bu hakkı ellerinden almanın zamanı gelip geçiyordu bile. Soğuktan giderek dondugunu hissettiği ayaklarını hırçın dalgaların arasından çekti ve elinde topuklularıyla bir taksi çevirdi...
"Nişantaşı'na.."
***
"Tansal Bey?"
"Aa Zeynep, sen mi geldin? Bişey mi vardı?"
"Üzgünüm ama ben bu oyunda olamayacağımı söylemek için geldim. Ben bu koşullarda çalışamam."
" Saçmalama Zeynep."
"Yo saçmalamıyorum, gayet ciddiyim.Provalara başlamadan yollarımızı ayırsak çok iyi olur."
"Hahaha Zeynep'cim. bu işlerin bu kadar kolay olduğunu düşünmüyorsun heralde?"
"Bu kadar kolay olduğunu düşünüyorum." der Zeynep, kendinden gayet emindir. Yüzünde umursamaz bir gülümseme vardır. Zeynep son sözlerini söylemeyi planlarken , kapıdan gülümseyerek giren Kerem'le , Zeynep için herşey dahada keyifli bir hal alır.
"Sen mi burdaydın?"
"Kerem gel gel. Zeynep oyundan ayrılmak istediğini söylüyor." diye Zeynep'le dalga geçiyor Tansal Bey.
Tansal Bey'in sözleriyle birlikte Kerem'in gülme krizine girmesi bir oluyor.
"Hahah , hemen çıkabileceğini söyledin umarım. 2 milyon dolar TAZMİNAT'ı ödedikten sonra.. Tabi ödeyebilirse.. Hahah."
" Gülün siz gülün gülün." diyor Zeynep'se , yüzündeki gülümseme giderek belirginleşiyor.
" Anlamadım?" diyor Tansal Beyse , hala gülmeye devam ediyorken. "Zeynep yanlış anlama gülüyoruz ama sen bu oyundan çıkamazsın. Yani en azından tazminatı ödemeden çıkamazsın. E onu da ödeyemeyeceğine göre?"
"Pardon ama ödeyemeyeceğimi nerden çıkardığınızı çok merak ediyorum."
"Zeynep güldürme beni. O kadar para. Ödeyebilir misin?"
"Ödeyemez miyim?"
" Dalga geçiyorsun heralde ? Pardon ama sen ömründe o kadar parayı bir arada gördün mü ki , havaya saçar gibi provasına bile başlamadığın oyunun tazminatı için vereceksin?"
" Yani biraz enayilik olucak galiba ama provasına bile başlamadığım oyun için 2 milyon dolarcık veriyorum." diyor Zeynep ve çantasından çıkardığı çek defterine bişeyler karaladıktan sonra kendinden emin bir şekilde Tansal Bey'e uzatıyor. "Buyrun bu da paranız"
"2 milyon dolarcık.."
Ardından Tansal Bey'in değişen yüz ifadesini , Kerem'in donan gülümsemesini keyifle seyrediyor.
"Bu arada siz benimle ilgili hiç bir bilgi sahibi değilsiniz sanırım , yani birkaç gün önceki karşılaşma dışında daha önce burda karşılaşmadık galiba ama ben Zeynep Yılmaz. "
"Cihan Yılmaz?"
"Kendileri babam olur. Yani anlayacağınız ben burasının sahibiyim."
İnsan kendisinden küçük gördüklerinden nefret etmez. Sadece kendisine eşit veya üstün gördüklerinden nefret eder.
Okuduğunuz için teşekkürler, yorumlarınızı bekliyorum! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
FanfictionHayalleri olmayan insan yoktur derler. Herkes hayaller kurar. Kimi insanın hayalleri bir günlüğün sayfaları arasına sıkışıp kalır, kimisinin hayalleri bir ağacın kovuğunda. Kimisinin hayalleri kayan bir yıldızla birlikte yok olur, kimisinin hayaller...