3.GÖZ
Geldiği apartmana kafasını kaldırarak baktı Ece. İçindeki sıkıntı her zerresini ele geçirirken, kot ceketinin cebindeki telefonun titrediğini hissetti. Eliyle çıkardığı telefon ekranında Tuna'nın resmi yanıp sönerken, sessize alıp tekrar cebine koydu.
Badeyle uzun bir konuşma yapmıştı önceki gece ve pek iyi hissetmiyordu.
Tuna'nın o gün devamında sergilediği davranışlar, eski Tunaydı ve sanki o lafları eden Tuna değil başka birisiymiş gibiydi genç kız için.
Bade, dün onunla konuşmak istediğinde iyi bir şeyler olmasını dilemişti ama yanılıyordu. Tuna, ilaçlarını almamak için ani bir karar vermişti ve bu durum onu olduğundan daha fazla yıpratmıştı. Tedavisi için dürüst olması ve kendi kafasına göre ilaçları bırakmaması çok önemliydi, her hastalıkta olduğu gibi... Ama öyle yapmamıştı.
Bu yüzden kadın, Tuna'nın Eceyle konuştuğu an "mani" döneminde, yani aşırı coşkulu olduğu dönemde olduğunu belirtmişti. Oysa şu günlerde yaşadığı ise tam bir depresyon belirtisiydi.
Ece'nin Bade'nin yaptığı tüm o güzel ve nazik konuşmadan çıkardığı iki sonuç vardı.
İyileşmeye çalıştığı için Tuna'yı suçlamaması gerektiği,
Kendisine öyle ani ve ortada bir cevap vermesinin hastalığıyla ilgili olabileceği.
Aslında bu aklına gelmişti. Hadi ama, onu kardeşi gibi gördüğünü söyleyen birisi neden sonrasında göğüslerine iltifat edip, odada o kadar yakınlaşsın; o lafları edip, o günden beri sürekli onu incelesindi ki? Tuna, sadece duygusal açıdan, sinirleri hastalığı yüzünden fazlasıyla yıpranmış bir genç adamdı hepsi bu.
Ona kızamıyordu bile. Sadece biraz düşünmeye ihtiyacı vardı ve Tuna geldiğinden beri Alazla uzun süredir konuşmadığı düşünülürse kötü bir arkadaştı da. Geldiği apartman kapısından içeri girerken binayı silen kapıcıya gülümsedi.
-Şey...Efendim kolay gelsin. Ben bir arkadaşıma gelmiştim." Yerleri silerken bir yandan da derin derin nefeslenen başörtülü kadın, tepesindeki güler yüzlü kıza döndü.
-Kime gelmiştiniz?" Bakışları binada gezinirken, kadının kalkacağını anlayarak kolundan tuttu Ece. Dizlerindeki ağrı yüzünden inleyerek ayaklanan kadına, içi acımıştı.
-Alaz'a. Birkaç gündür ulaşamıyorum, rica etsem evinin anahtarını alabilir miyim?" Telefondan aradığını ve açmadığını göz önünde bulundurursa, hasta olma ihtimali yüksekti. Yoksa Alaz'ın onun telefonunu açmadığı bir an olmamıştı.
-Arkadaşı mıydınız? Yanlış anlamayın gizliliğe çok önem verir de...Evini bile temizlemişliğim yok misal..." gülümsedi Ece, çantanın kulbunu iyice omzuna yerleştirirken.
-Arkadaşıyım evet, bana kızmaz siz merak etmeyin." Karşısındaki kızın sevimliliğine dayanamadı kadın, bir koşuda zemin altındaki evine gitti ve anahtarlıktan getirdiği anahtarı aynı hızla dönerek, onu bekleyen kıza uzattı.
-Buyrun. Ama mutlaka geri getirin." Ece kafasını aşağı yukarı sallarken asansörün düğmesine bastı ve elindeki anahtarı havaya kaldırdı.
-Getiririm, teşekkürler. Kolay gelsin." Binadaki soğuk insanlardan sonra bu kızın cana yakınlığı çok hoşuna gitmişti Hatice'nin. Keşke böyle insanları hep görebilseydi.
-Teşekkürler.." dedi sadece kapanan asansör kapılarıyla gözden kaybolan kızın arkasından.
Ece, elindeki anahtarın üzerinde yazan numaraya baktı ve önüne geldiği yer yer ahşap demir dış kapının kilidine yerleştirdi anahtarı. Kapıyı yavaşça itekleyerek açarken, içeri girdiği an yaz sıcağıyla birleşen yoğun hava onu öksürttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANFEZA: "Kraliçeyi Kurtarmak" (THB-2)
RomanceDeli dolu, öfkeli, ihtiraslı, kuralsız, korumacı. Tuna DEVRAN. Naif, kırılgan, sessiz, güçlü. Yıllarca taşıdığı aşkın yüküyle, yorulmuş bir kız. Ece ÇETİN. Tuna, hayatını son derece hızlı ve dolu geçiren, sevgilisiyle gününü gün eden bir genç ad...