20. BÖLÜM: "Sanrı"

10.8K 955 238
                                    

Multimedya;

3.GÖZ

Karşısında duran adamı, baştan aşağı inceledi Alaz. Adamları bir güzel benzetmişse de yüzündeki çizikler ve morluklarla dahi çoğu kadın için serseri ve çekici bulunurdu. Rüzgar, çoktan uyanmıştı ve hiçbir yerinde acı hissetmemesine rağmen bir gözü şişlikten kapanacak kadar dayak yemişti.

-Günaydın Acar Devran." Yüzüne attığı bir kova suyla aniden uyanan adamın refleksle kollarını hareket ettirmesine ve zincirlere bağlandığı için çırpınmaktan başka bir şey yapamamış olmasına güldü. "Oğlunla seni bekledik." Bulunduğu yeri inceledi adam. En son şirkette olduğunu hatırlıyordu.Üst dudağına gelen su damlasıyla karışık kanı yalarken, başını sallayarak saçlarındaki suyun birazını yere döktü.

-Bana aydı da, senin pek aymamış anlaşılan." Alaz'ın yüzündeki gülümseme karanlık bir ifadeye dönerken, keyifle güldü. "Biz buradayız sonuçta, Ece değil. Ah be Alaz, gerçekten öfken senden büyük. Bu yüzden zarar göreceksin." Acar'ın üzerine birkaç adım attı genç adam. Burun buruna geldiklerinde kaşları havalanmıştı. Mavi gözlerinde öyle büyük bir yangın vardı ki, ona üzülmeden edemedi Acar.

-Ece kendisi gelecek bana. Daha önce de olduğu gibi, evlilik teklifimi kabul ettiği zamanki gibi. Benim zarar göreceğimi söylerken, kaşından kan sızması... Ne dersiniz siz eski topraklar, ava giderken avlanmak?" Elalarını yukarı dikerken, sanki kaşından sızan kanı görmeye çalışıyor gibiydi Acar. Omuz silkti umursamaz bir çocukçasına...

-Ne kadar hasar aldığının bir önemi yoktur, sevdiklerini koruduğun müddet." Alaylı bir gülüş var oldu Alaz'ın biçimli dudaklarında.

-Koruyabileceğini düşünüyorsun? Beni, benim sevdiğimden?"

-Seven insan sevdiğinin gelmesini beklerken, geldiği zaman buna pişman etmez. Senin sevgi anlayışını sikeyim be delikanlı." Ellerini iki yana açtı genç, hodri meydan dercesine.

-Siksene Acar Devran. Ellerini çözsem, bana belamı bulduracak mısın?"

-Sana şuan elimi sürmeyeceğim. Eğer 25 sene önce gelseydin, gözümü kırpmadan seni öldürürdüm." Mavilere elalarını sıfır duyguyla dikerken, Rüzgar'a özellikle bakmıyordu. Kontrolü yitirmemek için. "Ama baba olduktan sonra, bir evlada el kaldırmak zor. Bir yetime, öksüze el kaldırmaksa zalimlik. Sen sadece öfkeli bir çocuksun Erdenay...Ellerimi bağlayıp, beni adamlarına dövdürecek kadar umursamaz, bencil ve öfkeli bir çocuk... Sana kızmıyorum. Çünkü sen kayıpsın. Sadece üzgünüm, seninle hayatında zalimliği seçtiğin yolda tanışsaydık, sana da babalık yapardım. Emin ol." Alaz'ın mavi gözlerinde gördüğü kırılganlığa karşılık kendi elalarında geçici bir şefkati doğurdu. "Ama yaptıkların affedilemez."

-Ben seni dövemezdim. Umursamaz olduğum için değil. Sen...İyi bir babasın." Boğazındaki düğümü gidermek, kendini toparlamak için boğazını temizleyerek geri adım attı. "Derdim seninle de değil. Oğullarınla."

-Keşke iyi bir babaya el kaldırmaman gerektiğini öğrenmeden önce, kadınlara el kalkmaması gerektiğini öğrenseydin." Rüzgar'ın nefes verir gibi gülmesi yankılandı eski evin duvarlarında. Çenesi kasıldı Alaz'ın. "Ve sana üzülerek söylüyorum ki, derdin aynı zamanda benimle. Çünkü onlar benden, Elvin'imden bir parça ve ben onları yıpratmana ölsem dahi izin vermeyeceğim. Ece'ye de öyle. Gerekirse seni öldürmekten ve zalim olmaktan kaçınmam." Cümlesinin sonunda tatlı tatlı gülümseyerek gencin sinirlerini bozmayı ihmal etmedi.

-Sen bilirsin Acar Devran." adam hala gülünce ekledi. "Seni ilk gördüğüm gün de bu neşeli halin yüzünden sevememiştim."

Kafasını çevirip, Rüzgar'a baktı. En çok ona öfkeliydi, üstelik öfkesi bir türlü geçmiyordu. Çünkü arkasındaki adam hak etmediği halde tonla dayak yiyip acısını çekiyorken, onu kandıran genç onca dayağa rağmen hiçbir şey hissetmediği için dik ve boş bakışlarını kendisine çevirmişti. "James. Ma old bro." (James. Eski kardeşim.) Rüzgar'a tamamen bedenini çevirerek döndü ve birkaç adım attı. "Eminim tanışmamızı babana bile anlatmamışsındır. Öyle değil mi Rüzgar?" Acar'a döndü, genç adamın tam da önüne geldiği sırada. "Sonuçta baban, oğlunun İstanbul'un en izbe sokaklarından birinde kurulan klübün başında..."

CANFEZA: "Kraliçeyi Kurtarmak" (THB-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin