"Merve ben bitti demeden bitmez bu ilişki bunu o salak kafana sok! Ayrıca biraz daha kızmamı emin ol istemezsin. Şimdi her zamanki buluştuğumuz yere gel bekliyorum." Dedi. "Kızarsan n'olur şerefsiz!" diye kükredim. Artık sinirlerim bozulmayı geçmiş delirme noktasına gelmiştim.
"Aha! Ne mi olur Merve? Annen ve baban beni öğrense n'olursa o olur! Delirtme beni ve hemen gel!" dedi. Delirecektim. Annem asla bir kız arkadaşım beni evden almazsa izin vermezdi ki evden çıkmama. "Çıkamam evden." diye sindim. "Düşündük heralde salak! Mustafa gelip zilinize basacak sen Melike geldi diye fırla evden. Ama cidden fırla Merve beklemekten nefret ederim!" dedi. Arkadaşı zilime basacaktı. Bir erkek ilk defa evime bu kadar yakın olacaktı. Ben şaşkınlıktan suskun kalınca "Kaçıncı zil?" diye sordu. Zar zor "En üst." diyebildim.
Telefonu bir şey demeden kapattı. Daha şaşkınlığı atamadan Mustafa zile bastı. Balkona koşup Mustafa'ya baktım. Sanki o değilmiş gibi çaktırmadan yürüdü ve gitti. Annem "Kim o Merve?" diye sorunca zorlukla "Melike anne biraz gezelim istiyor!" diye bağırdım salona sesim gitsin diye. "İyi git ama geç kalma sakın!" dedi uyarıcı bir tonla. Hemen balkonun yanındaki odama girip üzerimde olan siyah pantolonun üstündeki salaş tshirtümü çıkartıp siyah beyaz kareli gömleğimi, onun üzerine de siyah kapşonlu hırkamı giydim. Siyah puma ayakkabılarımıda giyip tam bir yas havasında evden çıktım. Buluşacağımız yer uzak değildi ama hava buz gibiydi hırkamın fermuarını çektim ve yola koyuldum. Orman tipi tasarlanmış büyük bir bahçenin içindeki kafedeydi biliyordum. Hızla o minyatür ormandaki yokuşu tırmanıp kafeye geldim. Her zamanki yerimizde oturuyordu. Benim aksime yas havasında değildi sanki. Uçuk mavi gömleğinin antına koyu kot çokta dar olmayan bir pantolon giymişti. Dışarısı soğuk olabilir ancak içerisi sıcak olduğundan siyah deri cekeri koltuğun üzerinde öylesine atışmış bir şekilde duruyordu. Oturduğu masa kafenin kapısından girdiğinizde sol en köşede duruyordu. Beyaz L biçimde deri koltuğun önünde ahşap, diğerlerine göre büyük bir masa vardı. Ömer bir bacağını diğer bacağının üstüne atmış, üstte olan bacağı sinirden sallanırken veya titrerken demeliyim elindeki telefonu baş parmağı ve işaret parmağı arasına yatay bir şekilde almış çeviriyordu. Beni görünce eli durdu telefonu yavaşça masaya bırakıp bana bakmaya başladı. Bu 'Gel!' demekti. Ürkerek masaların arasından geçip yanına gittim. Gözüyle yanını gösterip oturmamı işaret etti. Derin bir nefes alıp yanına oturdum. Oldukça yayvan bir şekilde oturuyordu oda.
"Evet Merve Hanım. İstenince dışarı çıkılabiliyormuş demekki değil mi?" dedi gayet imalı bir şekilde. Bizimkiler izin vermediğinden onlarca buluşmamızı iptal etmiştik. Bu durumda onu çileden çıkartırdı hep. "Hâla istemiyorum Ömer her zamanki gibi sen beni bir şeylere zorluyorsun" dedim. Her zaman bir şeylere zorlardı beni. Buluşmaya, aramaya, sarılmaya her şeye... İnsanın içinden gelmiyorsa zorla neden yaptırıyorsun bunları değil mi düşün biraz!
"Ne oluyor Merve? Ne kadar iyiydik ne oluyor sana?" dedi. Tam hiddetle cevap verecekken garson geldi. "Ne istersiniz efendim?" diye sordu. Hep buraya gelirdik. Benim adıma siparişi hep Ömer verirdi zatan ya türk kahvesi(mutluysam) yada sıcak çikolata içerdim(gerginken) içerdim. Ömer gayet kendinden emin bir şekilde "Bir sıcak çikolata bir de acı kahve ama cidden sert olsun." dedi. Garson başıyla onaylayıp belinde bağlı olan kırmızı ve kafenin isminin baskılı olduğu önlüğün cebinden bir küçük not defteri birde kalem çıkartıp not aldı ve gitti.
"Evet Merve dinliyorum." dedi Ömer. Garson bana biraz zaman kazandırmıştı Ömer'de bu sırada sinirini biraz hafifletmişti. Sakince durum, hırkamın fermuarını açıp çıkartım çünkü birazdan dev bir tartışmaya girip terleyecektim. Kapşonundan tutup düzelttim ve yanıma koydum. Evet başlıyoruz hadi Merve bitir bu işi!
"Bak Ömer. En başta çok iyiydik hakkını yiyemem. İlk sevgilim olarak çokta mutluyduk." deyip havayı yumuşatmaya çalışıyordum. "Ancak sen... Bir zamandan sonra. Ömer sen biliyorsun ne yaptığını! Hem ailemde ortada oldukça tutucu daha buluşmamıza bile izin verilmiyor ve sen buna deli oluyorsun sen sinirlendikçe tepkilerin beni senden soğutuyor." dedim. O salak konuyu dilime bile almak istemiyordum. Ömer ağzını açıp kükreyecekti ki canım garsonum geldi. İçeceklerimizi masaya bırakıp "Afiyet olsun." deyip gitti. Ömer beyaz biraz büyükçe kahve fincanını kulpundan tutup ağzına götürdü ve büyükçe bir yudum alıp yerine koydu. Yerine koyarken sinirden eline hakim olamadığını görüyordum ve bu yüzden kahve biraz çalkalanıp biraz tabağa döküldü. Allah'ım zivt gibi bir kahveydi.
Ve Ömer konuşmaya başladı. "Ayrılamasın kızım! Ayrılamazsın ben bitti demeden bitmez!" dedi. Son cümlesinde her kelimenin üstüne basıp gözlerimin içine bakarak.
"Sanki... Sanki bana dediğin o lanet şey yetmezmiş gibi... Eğer senle olmazsam aileme ilişkimi söyleyeceğine dair kaç defa tehtit ettin beni! Senden nefret ediyorum!" diye çıkıştım. O dediği şeyi ağzıma almaktan bile nefret ediyordum. Ailem çok tutucuydu etrafıma erkek yaklaştırmazlardı. Kız arkadaş konusunda da oldukça seçici davranırlardı. Oldukça sert ve otoriter bir annem ve eğer bir erkekle çıktığımı öğrenirse bacaklarımı kırıp bir kırk ayağın gövdesine yerleştirebilecek kıvama getirebilen bir babam vardı.
Ömer gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. Sanki kendisine zor hakim oluyordu. "Kızım onları sinirle söylediğimi kaç defa söylemem gerek sana! Almıyor mu kafan?" dedi. Beyinsiz herif! "Sinirle söylemiş olman senin söylediğini ve bunu istediğini değiştiriyor mu Ömer? Söylesene?" diye çıkıştım. Salak herif!
"Of Merve! Benim olman içindi her şey!" deyip bana doğru yanaştı. Elini omzunun üzerinden koltuğun sırtına atıp yerleştirdi. O koyu kahve gözleriyle bakıp beni boğacak gibi biraz daha yanaşıp "Seni çok istedim Merve." dedi. Ses tonu bile bir an değişmişti. Hormonlarının esiri küçük beyinsiz seni! "Ömer." dedim sakince.
Güzel bir şey söyleyeceğimi sanıp biraz daha girdi dibime şefersiz. "Söyle güzelim." dedi. Biraz da ben yaklaştım. Bir santim arasında dudaklarımızın nefeslerimiz karışıyordu. "Ömer siktir ol git hayatımdan. Defol uçkuruna düşkün pezevenk!" deyip hızla hırkamı alıp ayağa kalktım. Çıkarken masaya çarptım ve bir yudumunu bile almadığım sıcak çikolata çalkalanıp masaya bir kısmı döküldü. Ben hızla kapıdan çıkarken Ömer koltukta oturmuş "Peki. Pişman olacaksın!" dedi seslice.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Подростковая литератураEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.