Keyifli okumalar...
Yorumlarınız çok değerli esirgemeyin.
Kollarını boynuma dolamış "Acıyor." diye hıçkırarak ağlıyordu. Blake elini Vera'nın sırtına koydu teselli etmeye çalıştı.
O zamana kadar Kaan ve Eylül geldi. Kaan uzanıp Vera'yı aldı kucağımdan. Ellerinin tenime teması gerçekleştiği an Vera'yı düşme pahasına babasına doğru bıraktım. Tabiki düşmedi ve Vera babasının kucağındaydı.
"Baba..." diye inledi Vera. İçim dondu. Baba... İkinci defa Kaan'a karşı onun ait olduğu konumu belirten, iki hecelik bu dünyalar dolusu kelime.
"Tamam ağlama. Hadi Şule ablana git." diyerek az arkasında duran, benim Eylül sandığım kıza uzattı.
Bana geri döndüğünde Blake içki almak için biraz ileriye gitmişti.
"Teşekkürler." dedi.
"Önemli değil."
"Naber?" dedi. Sesi düz, net ve her zamanki gibi kusursuzdu.
"İyi. Sen?" dedim aynı netlik ve soğuklukta.
Eski o hayran olduğum kasları biraz gitmişti. Zayıflamıştı ama işin garip tarafı gözleri madde kullandığı zamanlar gibi değildi. Oysa ben gittikten sonra kullanmaya başladığını duymuştum.
"İyi."
Jilet gibi bir takımın içinde takındığı aile babası tavrıyla, görüntü mutlu aile tablosu çiziyordu.
"Büyümüş." dedim Vera'yı göstererek.
Arkasında dönüp kısa bir bakış attı."Büyüyor." diyerek onayladı.
"Annesine benzemiyor." dedim Şule'yi kastederek. Annesi değildi belli ama kim olduğunu öğrenmek içindi.
"Aksine çok benzerdi. Şule onun öz annesi değil."
Ne? Öz annesi değil mi? Yani her durumda o kadın Kaan'ın eşi mi?
Ben kaşlarım çatılmış bir şekilde donmuşken Blake geldi.Elini belime koyup kendine çekti "Merve arkadaşınla tanıştırsana beni." dedi Türkçe'sini kullanarak.
Kaan'ın gözlerinin içine bakarak "O benim arkadaşım değil. Tanımıyorum... Artık." dedim ve Blake'ide çekiştirip başka bir yere götürdüm.
"Nefret ediyorum senden Kaan. Çığlık çığlığa nefret ediyorum senden. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak nefret etmek istiyorum senden. Keşke hayatıma hiç girmeseydin. Bu kadar acıyı bana yaşatana kadar ben yokluğunun acısıyla paramparça olsaydım."
İçeceklerin olduğu masaya dayanıp kendi kendime bunları söylüyordum. Blake halime üzülmüştü belli.
"Merve neyin var?" dedi üzüntü içinde.
Gözlerimin içine baktı bir süre. Konuşamadım.
"Seni seviyorum." dedi. Şuan ihtiyacım olan kelimeler dudaklarından dökülüyordu. Gözlerim dolmuştu istemsizce.
"Bunu Türkçe söyler misin?" dedim çocukça bir istekle.
"Seni çok seviyorum ve hayatımın sonuna kadar da çok seveceğim." dedi.
Blake benim her an neye ihtiyacımın olduğunu anlayan bir sevgiliydi. Sesszice sarılıp "Bende seni çok seviyorum." diye inledim omzunda.
Beyza'yı yalnız bırakmıştım kendi ruh çalkantılarımdan dolayı. Kendimi topladıktan sonra Blake'ide alıp Beyza'nın yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Fiksi RemajaEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.