***
Pazar günü.
Saat on iki.Ah bir saat sonra yeni 'Arkadaşım'la. bulucam. Hemen banyoya gidip kısa bir duş aldım. Aslında yapmak istediğim oturup duygularımı dinlemek ama vaktim yok. Hemen çıkıp saçlarımı kuruttum. Dolabın karşına geçip ne giyiceğime karar verdim.
Siyah diz üstü bir elbise. Fakir kol, şifona yakın bir kumaş. Belinde, boğaz kısmında ve etek uçlarındaki kırmızı, mavi, yeşil ince çizgilerle hoş geldi gözüme. Hemen üzerime geçirdim. Çorap giysem mi diye düşündüm ama zaten elbise siyah birde altına siyah dolgu topuklarımı giyicem çorabıda siyah tül şeçerdim ve bu boğardı. 'Yas' tutumuyorum ya.
Artistliğim kime dışarısı buz gibi. Üzerime kot ceketimi alayım bari. Evet tüm işlerimi halledip çanta kullanmayı sevmediğim için bir miktar parayı ceketimin cebine sıkıştırdıktan sonra daha on beş dakikam olduğunu görerek oturdum.
Heyecanlıydım kesinlikle. Onu tekrar görmeyi yanında olmayı istiyordum. Garip ve güzel bir his. Koyu kahve gözlerinin gülerek bana bakması hoşuma gidiyordu. Evde bu kadar uysalken onun yanında vahşileşmemeyi umarım derken zil çaldı. Annem kapıya baktı "Rabia seni çağırıyor!" diye bağırdı annem. Balkon kapısının hemen sağında bulunan masamın önünde oturuyordum. Kaptım kapıyı açmadan derin bir nefes çektim ve odamın kapısını açtım.
Annem biraz huzursuzlanarak "Geç kalma!" dedi. Başımı onaylar anlamda salladım ve ayakkabılarımı giyip çıktım evden.
Rabia'yla yol boyunca biraz muhabbet etme çabasında bulundum ama heyecandan ne mümkün. Kelimeler çıkmıyor ki. Tabi yanımdaki hanım bunlara alışkın anlamıyor halden.
Zar zor geldik Yakamoz'a. Ömer'e mesaj attım 'Geldik.' diye. Saniyesinde gelen yanıt artık beni şaşırtmıyordu.
'Kafede oturuyorum.' yazmış. Küçük gölün kenarından dolanıp yeşilin o yağmurlu soğuk havaya bıraktığı mükemmel görüntüsü heyecanıma başka duygularda eklerken kafenin kapısına gelmiştik. İçeri girdiğimizde mekanın en sol köşesindeki beyaz deri L biçimindeki koltukta otururken bulduk onu. Gri baskısız tshirt, üzerine giydiği siyah gömlek ve koyu kot pantolonla oldukça iyi görünüyordu.
Ayağa kalkıp gülümsedi. Bir an zaman mekan hepsi karardı gözümde. Yanımdaki Rabia'yı bile unuttum. Rabia benden önce ilerleyerek yanına yaklaştı. Bende gidince ne yapacağımı bilemeyerek elimi uzattım. Sarılamazdım değil mi? Hayır!
Elimi sıktı biraz şaşkınca ve gülümsedi. Bende gülüp geri çeklince Rabia birden sarılıp "Naber?" diye şakıdı gülerek. Hop! Noluyor ya? Rahatsız olmuştum açıkçası ve istemsizce kaşlarım çatıldı.
Ömer'in yüzü bana dönüktü ve sarıldığı için Rabia beni göremiyordu. Ömer rahatsız olduğumu anladı galiba ki Rabia'yı kendinden uzaklaştırıp "İyi." dedi soğukça.
Ömer oturdu. Şuan ki konuma göre yanına Rabia oturcaktı ama Rabia hemen "Ben bir lavaboya uğrayıp gelicem." dedi. Giderkende göz kırptı ve uzaklaştı. Biz baş başa kalmıştık. Bende biraz mesafeyle oturdum yanına.
"Nasılsın?" dedi. Gözlerinin içi gülüyordu.
"İyiyim. Sen?" diye sordum. Artık sormam gerektiği hissine kapılmıştım.
"İyiyim. Ne içeriz?." dedi. Bir şey içecek halde değildim. Heyecanlandığımda miğdeme kasılmalar giderdi ve şuan gerçekten çok heyecanlıyım. Üstelik hesabı bana ödetmiyeceğinide bildiğim için gönlüm razı olmadı.
"Teşekkürler bir şey almayacağım." dedim.
"Tamam iki kola söylüyorum o zaman." dedi gülerek ve az önce dediğimi umursamayarak.
"Ya hayır cidden içmek istemiyorum." dedim. Cidden istemiyordum ki...
"Sana değil Rabia için demiştim ben." dedi. Aman Allah'ım rezil oldum. Ne bok var üstüme alınıyordum ki. Yanaklarıma hucüm eden ısıyı ben dhi hissetmiştim. Allah'ım ilk konuşmadan nasıl rezil olunur dersi mi veriyorsun bu kuluna?
"Hey sakin ol. Şaka yaptım kızarma hemen. Rabia için değil senin için söyleyecektim kolayı. Bozulunca ne oluyor merak ettim." dedi sırıtarak. Pislik köpek! Bir an ne hissettiğimi bilemeyerek "Adi!" dedim ve koluna vurdum bitane.
Naptım ben! Of Rabia ne işler açtım başıma pislik!
Tam o sırada Rabia geldi. "Oo! Hemen şiddet Merve olmuyor böyle." dedi gülerek. Ömer'le ikisi gülerken ben bozulmuş bir şekilde ikisinin arasında oturuyordum. O sırada garson geldi ve Allah'tan konu dağıldı.
"Ne istersiniz efendim?" diye sordu kibarca. Minyon tipli sevimli bir çocuktu.
Ömer adice "İki kola." diye mırıldandı ve gülmeye başladı. Bende biraz dudaklarımı yukarı kıvırdım sanırım.
Ömer bir kola, Rabia bir sıcak çikolata istedi ve sıra bana geldi. Miğdem bu haldeyken bir şey içemem ben! Ama sanırım türk kahvesinin kokusu biraz rahatlatacaktır beni. Bende listeye türk kahvesini ekleyince garson gitti.
Bir süre kimse masada konu açmadı. Bende stresten sıcak bassa gerek kot ceketimi çıkarttım ve Rabia'nın yanındaki boş kısma bıraktım. Oturunca Ömer'in sinirli bakışlarına maruz kaldım.
"Ne oldu?" diye sordum anlamayarak.
"Bu soğukta bu elbise ne Merve? Hadi soğuğu geç bu elbise ne? Yok mu bunun eteği olanı? Hayır seninkinin evde kalmış baksana!" dedi kızarak. Neye uğradığımı şaşırdım. Öyle çokta kısa değildi ki. Öyle olsa Ömer'den önce evdekiler parcalardı elbiseyi.
Rabia kurtarsın diye çırpınırken duydu sanırım içimdeki çığlıkları söze atlayıp "Aa! Yapma Ömer. Bir şey yok elbisesinde. Hem onu bunu boşver de sen ne yapıyorsun okul felan? Ne zamandır görüşemiyoruz." dedi. Konuşmanın başı iyiydi de Rabia ne zamandır görüşemiyoruz ne?
"Öyle her gün yanındaymışım gibi konuşma kızım. Üniversiteye başladık ama çokta umrumda değil babamın şirkette istediğim an çalışmaya başlarım okumak sıktı artık." dedi ve göz kırptı. Ben konuşmanın tamamen dışında kalmışken içeceklerimiz geldi.
Ben hemen kahvemi aldım. Türk kahvesine cidden bir zaafım vardı. Sıkıntılı bir şekilde içerken Rabia "Aa! Merve'nin haberi yok tabi. Ömer'in ailesinin bir holdingi var. Ömer liseyi bitirip orada çalışacaktı hemen ama babası ısrar edince üniversite okumaya karar verdi. İşletme okuyor şimdide." dedi. İçtiğim kahve boğazımda kalacaktı. Hem yeni hem yakışıklı hem beni seven hemde zengin bir erkek arkadaşım mı vardı?
"Hmm..." diyebildim sadece. Ömer bir hata yapıp Rabia'nın sevgilisi Emre'yi sorunca yaklaşık beş on saar Rabia ballandıra ballandıra Emre'yi anlattı. Sıkıntıdan ölmek üzere kahvem bitmişken başımı Ömer'e çevirdim oda oldukça sıkılmış görünüyordu. "Öldüm galiba." dedi sadece dudaklarını oynatarak. Sonra ikimizde gülmeye başladık. Rabia bir anlam veremesede.
"Artık geç olmadan kalksak Rabia biz." dedim. Rabia'da başıyla onayladı. Hep beraber masadan kalktık. Ömer bize göstermemeye çalışarak masaya ciddi bir miktar para bıraktı. Mahçup hissettim açıkçası.
Dışarı çıktık. Yine üçümüz -ben Ömer'in yanında- eğimli göl kenarından iniyorduk. Ömer eve bırakmayı teklif etti bende hemen art arda itirazlarımı heyecanla sıralayınca yine ikisi gülüştü. Çok bozdunuz bugün beni!
Ayrılacakken Rabia yine sarıldı Ömer'e "Görüşürüz." dedi nameli bir şekilde. Ben ne yapacaktım?
Tam böyle düşürkem Ömer bana sarıldı. Ellerini sırtımdayken o kadar tuhaf hissettim ki. Bir erkeğin kollarında? başım boyun kısmının biraz aşağısına geliyordu. Uzundu. Bende ürkekçe ellerimi sırtına yerleştirdim. Sonra geri çekildim. Kaslarını hissebildiğim sırtından hemen kaçma isteği doğdu.
Sonra Ömer sol eliyle yanağımı okşayıp
"Yine görüşelim, en kısa zamanda." dedi. Gözlerim şaşkınlıktan ve ilk yaşadığım bu deneyimden dolayı büyümüş bir şekilde bakarken bana gülümsedi. Bende ona gülümseyip Yakamoz'dan ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Teen FictionEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.