Bölüm 17-KURTULUŞ

7.9K 241 16
                                    

Ertesi sabah servisten indim okula doğru ilerlemeye başladım.

Üç öğrenci bugün okula gelmediğinden erkenden gelmiştik okula.

Merdivenlerden çıkarken ister istemez arkamı dönüp dün o arabayı gördüğüm yere bir bakış atıp merdivenleri çıkmaya devam ettim.

Rabia sınıfına çıkmıştı büyük ihtimalle.

Okul pek kalabalık değildi bu saatte. Normalde hiç kahvaltı yapmazdım ama bugün bir çay alıp kantinde oturmaya ve düşünmeye karar verdim.

Girişin alt katında bulunan kantine indim. Öğrenci yoktu. Kantin yeni yeni açılıyordu.

Kantinin demir bir sıra şeklinde oluşan korkuluklarından geçip pencereye yanaştım.

"Bir çay lütfen." dedim.

Kadın seri hareketlerle karton, beyaz üzerine kahverengi desenleri olan bardağı aldı ve önce demini ardından sıcak suyu ekledi. Bardağı önüme koydu. Hızla montumun cebinden biraz bozukluk çıkartıp kadına uzattım.

Bardağın solunda duran büyük şeker kutusundan iki şeker aldım ve birde plastik kaşık alıp masalara doğru ilerledim.

Cam kenarı, ısıtıcının açık olduğu bir masa seçip oturdum. Dört kişilikti. Yanımdaki sandalyeye çantamı koydum. Montumu çıkartıp sandalyenin sırt kısmına astım.

Çayımı ellerimin arasına aldım.

Dünki kız neden beni bu kadar yaralamıştı? Saçma kıskançlıklarımdan olduğunu düşünsemde aslında durum bundan farklıydı. Çünkü kuzenimi, Beyza'yı veya yakınımdaki herhangi birini kıskandığımda aşırı bir şekilde tepki gösterir bu durumun olmasına karşı çıkardım. Ancak bu sefer sessizce içime gömülmeyi tercih etmiştim. Sanırım beni içten içe yiyip bitirende bu durumdu.

Peki her şey bir kenara yani Kaan'a karşı bu durumumu düşünmeden önceki konum. Ömer? Neden hâla bir şey yapmamıştı? Bunu Kaan mı engelliyordu? Nasıl yapıyordu planı neydi?

Ben çayıma bakarak dalmışken önüne kağıt içinde bir şey uzatıldı. Başımı kaldırdığımda Kaan karşımdaki sandalyeye oturmuş kağıdı açmış ve içindeki sıcak olduğu belli olan poğaçalardan yiyordu.

Anlam vereyen bakışlarımla onu taciz ederken ağzındaki büyük lokmasını yuttu ve "Çay öyle tek gitmez." dedi. Yüzündeki bulaşıcı olduğunu düşündüğüm muzip gülümseme benim yanaklarımda da yayılırken masanın üzerindeki sağ elimi tuttu.

Sağ elimin bir an yandığını hatta tutuştuğunu farkettim. Elime bir poğaça koydu. Ben hala şaşkın şaşkın bakmaya devam edince "Yemenede mi yardım edeyim? Çiğneyip sana veremem değil mi? Yada..." dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.

"Yaa... Kaan" diye cıvıldayıp elimdeki poğaçadan bir lokma aldım. Gözlerim onun üzerindeydi. Ne kadar sıcaktı bugün içi kıpır kıpırdı sanki. Belkide bunun nedeni o kızdı. Sormalı mıydım? Ne diyebilirdim ki? Onu kıskandığımı dile getirmem değil mi? Düşündükten sonra sormama kararı aldım. Hem sorsam bile durum açıktı. Onu dudaklarından öpenin annesi olmadığı kesinde.

Onun bir annesi yoktu... Onun bir ailesi yoktu. Yani o kız bir aile üyesi değil kesin ve kesin sevgilisiydi.

Ben yine dalmışken Kaan'ın büyüleyici tondaki sesiyle irkildim. "Ne o beğenmedin mi?" dedi.

Ağzımdaki lokmayı yutup "Hayır, teşekkür ederim gayet güzel." dedim.

Neden öyle düşünmüştü ki? "Neden?" diye sordum hemen peşi sıra.

ZORBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin