Bölüm 22-DAVA

5K 194 17
                                    

Ara vereceğini düşünüp Zorba'yı bırakamayan yazarınız :)

Yine bir ara olacağını tahmin ediyorum ancak ne kadar sürer yine dayanamaz yazar mıyım onu kestiremiyorum.

İyi okumalar :) vote ve yorumlarınız en kıymetlililerim :)

6 yıl sonra.

Oh be! Sonunda başımı bir saniye boş bıraktılar. Sabahtan beri dava dosyalarıyla uğraşmaktan başım çatladı.

Kahverengi, deri, yumuşak ve rahat büro sandalyeme oturup ayaklarımı masanın altında uzattım.

Yaklaşık iki yıldır avukattım ve iki yıldır kazandığım başarı olur olmaz her türlü dava dosyasını önüme sürüyordu. Sabahtan beri bir çok teklif almıştım yine ancak dişime göre olmayanları pas geçiyordum açıkçası.

Masanın üzerindeki siyah telefonu alıp Burca Hanım'ı aradım. "Burcu Hanım, sade bir türk kahvesi rica etsem olur mu?" dedim müzip bir sesle.

"Estafurullah hemen." dedi mahçupça ve telefonu kapattık.

En büyük tutkum türk kahvesidir. Raharlatır, sakinleştirir en önemlisi telvesine bayılırım.

Bir süre sonra kapım iki kere tıklatıldı ve elinde bir tepsiyle Burcu Hanım girdi içeri.

Burcu Hanım, otuzlu yaşların sonunda, hafif kilolu, orta boylu, esmer yardımcımdı.

Kapıyı zorda olsa kapattıktan sonra masaya bir bardak suyu ve geldiğinden beri kokusu beni mest eden kahvemi bıraktı.

"Teşekkürler Burcu Hanım." dedim.

"Ama siz böyle hanım diyince ben bi tuhaf oluyorum." dedi biraz orta anadolu şivesinide katarak.

"İş yerinde resmiyet önemli Burcu Hanım." dedim gülümseyerek. Onaylarcasına başını sallayıp çıktı odadan.

Türk kahvemi yudumlayıp eşsiz tadı ve Burcu Hanım'ın muhteşem hazırladığı köpüğünü ağzımda hissedince tüm o ağır dava dosyaları kalktı sanki üstümden.

Kahvemin son yudumunuda alıp kalan telveyi çocukça hareketlerle bitirmeye çalışırken kapıdan tık tık sesleri geldi. Hemen kendimi toplayıp ağzımı sildikten sonra, "Girin." dedim.

Ah! Mustafa Bey içeri girdi. Davası üzerinde çok titizdi kesinlikle iyi bir sonuç almayı istiyordu ve bu yüzden beni sürekli rahatsız ediyordu.

"Buyrun Mustafa Bey." dedim ve güler bir yüzle oturması için davet ettim.

Her zamanki gibi ciddi bir ifadeyle, siyah takım elbisesiyle oturdu masanın önündeki koltuğa.

Otuzlu yaşlarında karizmatik biriydi açıkçası. Kayseri'nin önde gelen çoğu firmasının sahibiydi.

"Merve Hanım, dosyamız ne durumda? Duruşma günü giderek yaklaşıyor." dedi endişeli bir şekilde.

"Hiç kuşkunuz olmasın Mustafa Bey. Yaptığınız zararı kat be kat karşılayacak derecede yüklü bir tazminat alacak kadar belge ve doaya bulunuyor elimde. Bir de iyi bir savunma yapabilirsem bu miktarın çok daha üstüne çıkacaksınız." dedim.

"Hayır hayır." dedi sert bir sesle. "Para umrumda değil. Ben onların hapse atılmasını istiyorum." dedi. Ne kadar öfkeliydi.

"Ama Mustafa Bey konu bu kadar büyük değil, ayrıca karşı tarafın maddi durumu talep ettiğimiz parayı ödeyebilecek şekilde olduğu için hapse atılmayacaktır." dedim.

"Ben anlamam. Size o kadar para döktüm. Hapse atılacaklar." diye emir verdi ve hiddetli bir şekilde çıktı.

Of bu saatten sonra işin yoksa hapse attırcak kadar ağır belgeler bul. Aslında haklıyı adamdan dünyanın parasını alıyordum ama bende alığım davayı asla kaybetmezdim.

ZORBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin