Uçak indiğinde bu ülkeye hiç gelmediğimden afalladım önce. Ama ben profesyonel biriydim veya böyle davranmak zorundaydım...
İnternetten önce, ucuz bir otel, ardından bir hafta sonra gireceğim bir sınav buldum. İngiltere'de hukuk üzerine doktora yapacaktım. Açıkçası dünyanın parasını istiyordu okul ama gireceğim sınavla burs kazanıp, birde işe girersem halledebileceğimi düşündüm.
Lisans eğitimi bir iki sene sürebiliyordu. Tezinizi ne kadar iyi,çabuk ve kusursuz hazırladığınıza bağlıydı. Açıkçası hemen bir yılda bitirmeyi planlamıyordum. Ne kadar uzun sürer, o kadar buraya adapte olur ve yaşamaya alışırım dedim.
Bir haftalık boşluğum vardı. Sadece geceleri otele gelip, günün bana kalanında hem ülkeyi gezip hemde iş imkanları arıyordum.
Bir uçak firmasında hosteslik için teklif almıştım ancak bu eğitimimi olumsuz etkileyeceğinden üzülerek reddettim.
Yaklaşık beş gün sonra ise bir süreliğine tercümanlık yapmaya karar verdim. İyi bir gelir kaynağıydı benim için. Oturduğum yerden, şirketlerin bir birleri arası konuşmalarını tercüme edip, banka hesabıma yatan parayla bir süre gayet iyi geçinebilirim.
Buraya yerleşeli altı gün oldu. Henüz oteldeyim ama kısa bir sürede ev bulacağım. Beyza'yı aradım.
"Alo?" diye cevapladı telefonu.
"Beyza."
"Merve!" diye sevinçli tiz bir çığlık attı.
"Yabancı numara olunca tanıyamadım. Kızım nerdesin? Napıyorsun?"
"İngiltere'deyim. İyiyim merak etme. İş, okul hallediyorum yani."
"Sen tam bir delisin. Bir anlık bir kararla insan nasıl böyle bir değişim yapabilir aklım almıyor."
"Boşver. Burası iyi, memnunum."
"Merve..." dedi çekinen bir sesle.
"Efendim."
"O gün iyiki gitmişsin. Kaan kızınıda getirmiş yanında. İyiki görmemişsin."
"Hayır ya. Asıl anlamadığım nasıl gelebiliyor oraya?"
"Ahmet'le arkadaş değiller ama tanışıyorlar, onunla görüşmüş."
"Ah... Neyse. Ben yine ararım seni, merakta kalma. Bizimkilerida arayıp haber verirsen sevinirim."
"Tabi canım benim. Kendine iyi bak."
"Sende." diyip kapattım telefonu.
Uykuya dalmışım bir süre sonra.
Sabah alarmla kalkıp, sınavın yapılacağı küçük okula doğru yol aldım.Londra hep yasta gibiydi. Hep yağmurlu hep kasvetli. Belkide kader beni bu yüzden bu şehre yönlendirmişti. İçimdeki yası yaşamam için.
Sınav... Sınav mı? Türkiye'de olsa sınavı geçemeyeni döverlerdi. Ciddi anlamda kolay bir sınavdı. Ve bir hafta sonra gelen haberle %100 burslu olarak Queen Üniversite'sinde yüksek lisans yapma hakkı kazandım.
Tercümanlıktan aldığım parayı sadece kendim için harcayak, eğitim için öyle dünyanın parasını yatırmayacaktım.
İlk gün üniversitede alan görevlileriyle bir görüşme yapmak için sabah erkenden kalktım. Kaç haftadır aynı kıyafetlerleydim. İlk iş bir mağazaya girip alışveriş yaptım.
Hava soğuktu.
Olabildiğince az kıyafetle geçinmeye çalışacaktım burada. Okul bittikten sonra ne yaparım bilemiyordum. Yine taşınma işine girip kıyafetlerle uğraşamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Teen FictionEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.