***
Pazar gününe kadar Ömer'den ses çıkmadı.Sabahtan beri susmayan telefonum saat bir buçuk sularında tekrar çaldı. Ekranda 'Ömer Arıyor' yazısını görmemle küfretmem bir oldu. Artık rahat bırakmayacağını anlayarak odamın en uç köşesine gidip (ki annemler biriyle konuştuğumu duymasın) lanet olasıca telefonun cevapla tuşuna bastım.
"Ne var Allah'ın cezası! Ne var?" diye hem sesimin içeriye(salona) duyulmaması gerektiğini bilerek hemde artık yorulduğumu Ömer'e göstererek konuşmaya başladım.
Pişkin bir şekilde "Aa! Seni müstakbel kocanla böyle konuşmaktan men ederim Merve'cim." dedi. Sırıttığını ses tonundan anlayabiliyordum pezevengin.
"Bak Ömer bininci defa söylüyorum. Hayvan herif ben seni sevmiyorum! Bırak lan peşimi. Yaşandı bitti bi hata yaptım seninle çıkarak şimdi defol hayatımdan!" dedim. Az daha zorlasan sinirden ağlardım. Ah! Hayatımda ilk defa bir sevgilim olmuştu gel görki ben onun sevimsiz yüzünü görüp vazgeçmeye kalkınca ruh hastasına bağlamış tehtitlerini sıralayıp onunla olmam için zorluyordu beni.
Son defa buluşmuştuk. Artık ne yaparsa yapsın görmeyecektim yüzünü.
"Merve ben bitti demeden bitmez bu ilişki bunu o salak kafana sok! Ayrıca biraz daha kızmamı emin ol istemezsin. Şimdi her zamanki buluştuğumuz yere gel bekliyorum." Dedi. "Kızarsan n'olur şerefsiz!" diye kükredim. Artık sinirlerim bozulmayı geçmiş delirme noktasına gelmiştim.
"Aha! Ne mi olur Merve? Annen ve baban beni öğrense n'olursa o olur! Delirtme beni ve hemen gel!" dedi. Delirecektim.
Annem asla bir kız arkadaşım beni evden almazsa izin vermezdi ki evden çıkmama. "Çıkamam evden." diye sindim. "Düşündük heralde salak! Mustafa gelip zilinize basacak sen Melike geldi diye fırla evden. Ama cidden fırla Merve beklemekten nefret ederim!" dedi.
Arkadaşı zilime basacaktı. Bir erkek ilk defa evime bu kadar yakın olacaktı. Ben şaşkınlıktan suskun kalınca "Kaçıncı zil?" diye sordu. Zar zor "En üst." diyebildim.
Telefonu bir şey demeden kapattı. Daha şaşkınlığı atamadan Mustafa zile bastı. Balkona koşup Mustafa'ya baktım. Sanki o değilmiş gibi çaktırmadan yürüdü ve gitti. Annem "Kim o Merve?" diye sorunca zorlukla "Melike anne biraz gezelim istiyor!" diye bağırdım salona sesim gitsin diye. "İyi git ama geç kalma sakın!" dedi uyarıcı bir tonla.
Hemen balkonun yanındaki odama girip üzerimde olan siyah pantolonun üstündeki salaş tshirtümü çıkartıp siyah beyaz kareli gömleğimi, onun üzerine de siyah kapşonlu hırkamı giydim. Siyah puma ayakkabılarımıda giyip tam bir yas havasında evden çıktım. Buluşacağımız yer uzak değildi ama hava buz gibiydi hırkamın fermuarını çektim ve yola koyuldum. Orman tipi tasarlanmış büyük bir bahçenin içindeki kafedeydi biliyordum. Hızla o minyatür ormandaki yokuşu tırmanıp kafeye geldim.
Her zamanki yerimizde oturuyordu. Benim aksime yas havasında değildi sanki. Uçuk mavi gömleğinin antına koyu kot çokta dar olmayan bir pantolon giymişti. Dışarısı soğuk olabilir ancak içerisi sıcak olduğundan siyah deri cekeri koltuğun üzerinde öylesine atışmış bir şekilde duruyordu. Oturduğu masa kafenin kapısından girdiğinizde sol en köşede duruyordu. Beyaz L biçimde deri koltuğun önünde ahşap, diğerlerine göre büyük bir masa vardı. Ömer bir bacağını diğer bacağının üstüne atmış, üstte olan bacağı sinirden sallanırken veya titrerken demeliyim elindeki telefonu baş parmağı ve işaret parmağı arasına yatay bir şekilde almış çeviriyordu.
Beni görünce eli durdu telefonu yavaşça masaya bırakıp bana bakmaya başladı. Bu 'Gel!' demekti. Ürkerek masaların arasından geçip yanına gittim. Gözüyle yanını gösterip oturmamı işaret etti. Derin bir nefes alıp yanına oturdum. Oldukça yayvan bir şekilde oturuyordu oda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Teen FictionEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.