Bölüm 30-KELEPÇE

5.3K 175 9
                                    

Gözlerim kapalı bir şekilde Kaan'ın kucağında yatıyordum. Halim olmasada bilincim açıktı.

"Merve! Yalvarırım bırakma beni!" diye inliyordu yanı başımda Kaan.

"Lanet olsun! Nerede kaldı ambulans?" diye gürledi.

Duyuyordum kabul. Ama algılamıyordum, evliyim kelimesi kulaklarımda yankılandığından beri, vurulduğumu, Ömer'in belki ölmüş olduğunu, Kaan'ın dediklerini, hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi algılamıyordum. Tek kelime, bir aitlik eki... Evliyim...

O kadar ki ambulansın siren sesini bile duymamıştım muhtemelen. Sadece iki kişi tarafından kaldırıp sedye olduğunu düşündüğüm şeye koyulduğumu fark ettim. Kaan görevlilere bir şey soruyordu, sesini duyabiliyordum ama algılamak... Hissetmek...

Evliyim.

Ambulansa götürüldüğümü ve bindiğimi, yerdeki sarsıntıdan anlamıştım. Kulaklarım uğulduyordu.

"O şerefsizi bu ambulansa koyamazsınız!" diye kükredi Kaan.

"Beyfendi hasta zor durumda, özel ilişkileriniz sağlıktan önemli değil." dedi kibarca.

"Başka araç çağırın, bu olmaz!" diye diretti Kaan. Zaten Kaan'la tartışmak zaman kaybıydı ki görevlide bunu idrak edince ambulansa bindi. Kapının kapandığını ve içerde Kaan'la birlikte iki kişinin olduğunu sanıyorum. Siren sesleride gelince yol almaya başlamıştık evet.

Görevli hiç zaman kaybetmeden üzerimdeki kazağı çıkarttı. Kolum hareket edince acının artarak hucüm ettiğini görebildim.

Yaranın etrafına beni kendimden geçirecek derecede acı veren bir şey sürüp, baskı yapmaya başladı. Muhtemelen tampon yapıp kanamayı azaltmaya çalışıyordu.

Ağzıma bir maske taktı, ardından bir serum koluma...

"Konuşabilirsiniz." dedi nazik sesiyle.

"Ne yani? Bu kadar mı? Bir şeyler yapın kurtarın onu!" dedi hayretle Kaan.

"Ambulansta kurşunu çıkartmamı beklemediğinizi söyleyin bana? Kurşun içerde ve üzülerek söylemeliyim ki sol omuz altı, kalbe yakın kritik bir yer. Sizi hâla duyabiliyorken konuşmayı deneyin." dedi. Bunları duymak beni oldukça korkutmuştu. Ölmezdim değil mi?

Kaan yüzümü ellerinin arasına alıp konuşmaya başladı. "Beni burada yalnız bırakmazsın değil mi? Gerçi yalnız kalmam." dedi iç çekti. Evet kalmazsın sen evlisin.

"Ardından gelirim hemen." dedi şen bir sesle.

"Konuş benimle..."

"Aç gözlerini..."

"Defol diye bağır bana, ne çok konuştun rahat bırak de..."

"Hatta biliyor musun ağla. Canım yanıyor ağla Merve..."

Kaan bana ardı arkasına telkinler veriyordu ama hiçbirini yapmaya ne gücüm nede halim vardı.

Derken görevlinin nazik sesi "Çekilin lütfen." dedi Kaan'a.

Ambulansın kapısı açılınca yine soğuk hava vucüdumu istila etti. Kısa bir üşümeden sonra hastanenin kokusunu aldım. Bir bayan sesi yarama bakıp "Durum ne?" dedi.

"Merve Ateş. Kurşun yarası, içerde kalmış, kanamayı durduramadık muhtemelen damarı parçalamış gibi duruyor, kurşun kalbe yakın bir yerde, hastanın bilinci açık ama hareket etmiyor." diye durumu anlattı görevli.

Bayan doktor elimi tutarak "Beni duyuyorsan elimi sık Merve." dedi.

Duymasına duyuyorum ama bunu yapabilir miydim? Olanca kuvvetimle elini sıkmayı denedim, normalde bu kuvvetle ağırlıklar kaldırabilirdim.

ZORBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin