"Ne?" dedim şaşkınca.
"Yani isteyerek olmadı ama normalde de öyle kolay kolay kritik yerden vuramam." diyerek güldü.
"Beni sen mi vurdun?" dedim.
"Başka kim vuracaktı? Kaan bana ateş edince bende sana ettim." dedi.
"Eminsim değil mi?" diye sordum.
"Bir daha vurup teit edelim mi?" dedi gülerek.
Koşarak dışarı fırladım. Polisler buldum nefes nefese. Ağrım iyice artmıştı ama...
"Ne oldu?" dedi polis şaşkınca.
"Vuran..."
"Vuran Kaan değil..."
"Kaan vurmamış..." dedim. Nefes nefeseydim duraklamak zorunda kalıyordu.
"Ne?" dedi şaşkınca. Haklı tabi ne halde söylüyordum bunu...
"Beni vuran Kaan değilmiş, Ömer'miş... Çıkartın Kaan'ı ora..." dedim ve sırtımdaki acıya daha falza direnemeyip hastanenin soğuk zeminine çarptım.
***
"Dikişleri patlamış kendini fazla zorladığından..." dedi ilk duyduğum ses.
"Delirtecek bir gün beni! İyi mi peki?" dedi endişeyle kulaklarımın aşina olduğu o ses.
"İyi..." diyebildi karşı taraf.
Aşina olduğum sesin sahibi Kaan'dı, bunu kokusunu alıncada iyice anlamıştım.
Yanıbaşıma uzandı. Yan yatıyordu çünkü sığmazdık, benide sarılmak için yan çevirdi ve kendine bastırdı. Başım boynuna gömülmüştü. Gözlerimi açıp anı bozmak istemedim.
Kaan bana sarılmışken tekrar uykuya daldım.
Uyandığımda bir an mekan kavramını yitirip nerede olduğuma şaştım. Gözlerimi açarken kirpiklerimin Kaan'ın boynuna sürtündüğü ben dahi farketmiştim. Gözlerimi açınca oda uyandı.
"İyi misin?" oldu ilk sorudu.
Bu kadar güzel sarılmışken daha romantik şeyler sorulabilirdi Kaan...
"İyiyim... Gelmişsin." deyip sım sıkı sarıldım boynuna. Evet bende her sarılma fırsatını değerlendiriyordum. 😉
"Geleceğim demiştim zaten." dedi bilmiş bilmiş.
"Yanımdasın..." deyip sarıldım.
Sarıldık.
"Merve!" diye kızdı sonra.
"Ne? Ne oldu?" dedim korkarak.
"Çok yaramazsın..." dedi.
"Hiçte değil..." diye ısrar ettim."Sana kalkma dememe rağmen kalkıp dikişlerini patlatacak kadar zorladın kendini!" dedi.
Yüksek değil ama kızgın bir sesle.
"Öyle gerekti." dedim.
"Ne gerekliymiş?" dedi. Ömer'le görüştüğümü söylersem büyük sıkıntı çıkacaktı.
"Bitti değil mi? Polisle bir işin yok artık? Hem beni sen vurmamışın." diye cıvıldadım.
"Konu değiştirmekte üzerine yok Merve." dedi.
Gözlerimi açıp tebessüm ederek atabildiğim en tatlı bakışı attım.
"Çok işim var seninle." diyip saçlarımı karıştırdı.
"Kaan..." dedim istekli bir sesle.
"Ben eve gitmek istiyorum, burası beni daha çok hasta ediyor..." dedim.
"Bilirim o psikolojiyi... Konuşalım doktorla eve geçelim." dedi. Açıkçası ben hastasın yat gibi cümleler bekliyordum.
O sırada Kaan kalktı, yandaki sandalyeye oturdu.
"Ne oldu?" diye sordum.
"Şimdi biri gelir laf eder, hayır dövmek mesele değil hastanedeyiz öldüremem kurtarırlar." dedi gülerek.
Güldüm ve başımı arkaya atıp biraz dinlenmeye çalıştım. Dikiş atılan yer sızladığından, belliydi. Halsizdim üzerine...
"Merve." dedi Kaan sakince. Gözleirmi açıp baktım.
"İstanbul'a dönmeliyiz." dedi.
"Biz?" diye sordum. Sürekli bu konu gündemdeydi ama bir türlü faliyete geçemiyorduk.
"Evet, baksana yanından bir saniye ayrılıyorum olanlar... İstanbul'a dönelim, orda daha rahat olursun emin ol." dedi.
"Ama çok ani bir karar gibi geldi şimdi, düzenim burada..." dedim üzülerek. Bu şehri seviyordum.
"Sen onay ver, ben İstanbul'da kalacağın yerden ofisine kadar ayarlarım, eşyalarınıda toplatırım... Sen sadece gelmek iste yeter." dedi.
Burada beni bağlayan ne vardı? Arkadaş mı? Hayır, işkoliğin tekiyim yok öyle sosyal bir hayatım.
Aileme sormama gerek yoktu, karışmazlardı, Samet'e sormalıyım onu yüz üstü bırkamış gibi hissediyordum.
"Samet'le konuşup karar versem?" diye sordum.
"O Samet'in..." dedi.
Dik dik baktım gözlerine.
"Hastaneye gelmiş ortalıkte Merve Merve diye bağıyor gerizekalı." diye kızdı sesini incelterek Samet'in taklidini yaparken.
"Of Kaan... Seninle Samet'i tartışmayacağım zaten çocuğa kötü davranmışsın." diye kızdım.
"Ne yani sen onunla konuştun mu? Şerefsiz geldi birde onu mu anlattı sana? Elimde kalacak!" diye gürledi.
"Tabiki konuştum ve tabikide anlatacak! Sus ve lütfen bir daha Samet hakkında kötü bir şey duymayayım." dedim.
Gözlerinden sinir fırlıyordu dışarı ama sustu.
Hemşire geldi biz susma dönemimizin doruklarındayken.
Kolumdaki serumları kotrol etti.
"Ağrınız var mı?" dedi nazikçe.
"Sızlıyor sadece." dedim.
Dikiş atılan yerlerin sızısı, iğnenin deldiği derinin boşluğu... Hissediyordum.
Ben bunu der demez Kaan'ın çökmüş bakışları üzerime hucüm etti.
"Serumunuzun içerisine az dozda ağrı kesici ilave edeceğim." dedi. Kibarca gülümseyerek minnetimi gösterdim.
"Şey bir de... Ben ne zaman çıkabilirim hastaneden?" diye sordum. Kaan hâla tip tip bakıp konuşmamakla yetiniyordu.
"Bu konuyu doktorunuzla görüşmelisiniz." dedi. İnce sevecenlik pırıltılarıyla süslenmiş bir sesi vardı bu kızın.
"Zahmet olmazsa çağırsanız olur mu?" dedim.
"Tabiki..." dedi. İşini bitirip çıktı odadan.
Bir süre daha sustuk. Ardından doktor geldi. Doktorumu hiç görmemiştim.
Yunan heykeli gibi bir adamdı. Kabul yakışıklı değildi ama bu eksikliğini kapatmak için baya çalışmış görünüyor vücudundan.
"Nasılsınız Merve Hanım?" dedi. Kim hanım? Ben mi?
"Hastaneden çıkarsam daha iyi olabilirim muhtemelen." dedim.
"Aceleci bir vakayla karşı karşıyayız." dedi gülerek. Bende ona eşlik edip güldüm.
"Ne zaman çıkıyor?" dedi Kaan.
Düz, ifadesiz, demir gibi bir ses.
"Yarın öğleden sonra uygun. Gerekli işlemleride bitmiş olur. Bana kalsa bir iki gün daha kalmalısınız ama..." dedi ve Kaan sözünü kesti.
"Evde bakarım ben." dedi aynı tonda bir sesle Kaan.
"Dayak yemeden çıksan iyi olacak." dedi doktor. Yine gülüştük.
"Bencede." dedi Kaan ve doktorum hayret içerisinde çıktı.
"Sakin ol." dedim. Ses vermedi.
"Kaan bir şey soracağım ama kızmak yok." dedim.
"Neymiş?" dedi.
"Samet nerede? O beni bu halde bırakmazdı..." dedim. Cidden amacım sinirlendirmek değildi ama bu cani Samet'i öldürüp bir yere atabilecek kapasitede.
"Al buyur burdan yak...." deyip bir küfür mırıldandı.
"Kaan." dedim uyarıcı bir tonla.
"Dışarda!" dedi.
"Neden gelmiyor?" diye sordum.
"Çünkü ben gel diyene kadar gelmesene izin vermedim." dedi.
"Senden mi vize alacak artık yanıma gelenler?" diye kızdım.
"Evet." dedi sert bir sesle.
"Saçmalama ve Samet'i çağır lütfen." dedim.
Çok sinirlenmiştim, izin nedir ya?
Sinir küpü bir halde kapıyı açtı Kaan. Samet kapının dibindeymiş muhtemelen ki, başını biraz sola çevirip "Gel!" diye emir verdi.
Samet kapıdan girerken Kaan'la aralarında sert bir bakışma oldu.
Yanıma gelip yatağın ucuna oturdu.
"Nasıl oldun?" dedi.
Samet çok naif biridir, ne kadar sinirlensede Kaan kadar sert ve açıkçası öküz olamaz.
"İyiyim." dedim. Şuan odanın içinde akıl almaz bir gerginlik vardı. Kaan her an Samet'i dövebilecek gibi duruyordu. İkimizde Kaan'a kızdığımız için odanın içinde oldukça sert rüzgarlar esiyordu.
"Çok kızdım sana Merve." diye sitem etti Samet.
"Nedenmiş o?" diye sordum.
"Kendini çok yordun Ö..." dedi.
"Tamam Samet." diye sözünü kestim.
"Neden kızdın sen Merve'ye. Ö derken?" dedi Kaan.
Duvara yaslanmış, ellerini gögsünde birleştirmiş bize bakıyordu.
Gözlerimle Samet'e hayır mesajı verdim.
"Yani kendini çok yordun öyle demeye çalıştım." dedi. Yalan söylemeyide beceremezki... Sözünü kestiğim şeyin 'öyle' kelimesi olmadığı çok belli Samet.
"Ne yaptıda yordu?" dedi. Kaan hâla aynı konumda ifadesizdi.
"Ya şey..." dedim ama Kaan sözümü kesti.
"Sana değil ona soruyorum." dedi.
Samet zor durumdaydı ve bu konuları nasıl becerecek hiçbir fikrim yok.
"Öyle oradan oraya sen nasıl dışarı çıkarsın diye sordu durdu." dedi. Samet gelmese miydin?
"Susarsanız uyumak istiyorum. Hastayım ya..." diye göz devirdim.
"Kapandı mı sence?" dedi Kaan. Siz siz olun kendinize böyle tilki akıllı yakın kişiler bulmayın.
"Uyuyacağım." diye baktım gözlerine dik dik.
"Ben gideyim o zaman." dedi Samet masumca.
"Samet..." dedim. Şimdi hastanedeyken konuşursam daha az tepki verirdi.
"Ben sanırım İstanbul'a geri dönüyorum." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORBA
Teen FictionEğer sol tarafımda atan şeye engel olabilseydim, senden uzak dururdum.