Keyifli okumalar :)
Utku o gün Bulut'un arabasında hiçbir şey konuşmadan, konuşmak dahi istemeden gözlerini dışarıya dikti. Bulut'un ön aynadan yansıyan sert bakışlarını görmezden gelircesine.
"İyi misin? " diye sordu Bulut sorusuna yanıt alamayacağını bildiği halde.
Utku yanıt vermedi. Ses tonu bile vücudunda karıncalanmalara neden oluyordu. Bulut sinirleri bozulmuşcasına hafifçe gülümsedikten sonra gülümsemesinin yerini tekrar sert bakışlara bıraktı.
"Ne arıyordun sahilde? " diye sordu düz bir tonda. Her zaman ruhunu teslim ettiği bu sahilde ne yaptığını merak etmişti.
Utku kollarını göğsünde birleştirip cevap vermedi. Onun bu korumacı tavırlarından tiksiniyordu.
"Ne arıyordun sahilde dedim. " diye tekrarladı sorusunu. Utku'nun sert bakışları ona doğru dönerken midesi bulanırcasına yüz kaslarını gerdi ve "Seni ilgilendirmez. " diye yanıtladı.
Bulut sinirlerine hakim olmak amacıyla içiyle savaşıyordu. İçinden bir ses ona bağır ve ne yapmak istediğini sor diye nidalar atarken diğer ses sakin kal ve sabrını koru her şey daha kötüye gidebilir diye onu yatıştırıyordu. İçinden gelen ikinci sesi dinledi ve uzun bir nefes verdi.
"Zora düştüğün anda yanına çağrılan kişi bensem ilgilendirir. " diye yanıtladı parmaklarının boğumlarına denk gelen direksiyonu daha sıkı kavrayarak.
"Hıh! " diye alaycı bir mırıltı çıkardı Utku. "Tabi o aptal kız seni çağırmasaydı. " dedi sinirleri bozulmuş bir gülümsemeyle birlikte. Bulut ellerinin altındaki direksiyonu daha sıkı kavradı. Şayet direksiyon bir balon olsaydı şimdi patlayabilirdi.
"O aptal dediğin kız beni çağırmasaydı orda neler olacaktı kim bilir! " dedi Bulut. Sesi giderek yükseliyor ve keskin kaşları daha da çatılıyordu. Utku sanki daha demin ölecekmişçesine titreyen o değilmiş gibi rahat bir tavırla "Bir şey olmazdı. Kendi başımın çaresine bakardım. " diye söylendi.
"Evet, gördük. " dedi iyice sinirleri gerilen Bulut. Nasıl bu kadar nankör olabilirdi? Bu gereksiz kindarlığı ne zamana kadar sürecekti ve kin bir insanın gözünü nasıl bu kadar kör edebilirdi? Tüm sorular beyninden bir şerit halinde geçti.
Bulut'un bu sözüyle rahat tavrının yerini yaralı bir aslan kadar saldırgan ve de hırçın haliyle yer değiştiren Utku "İndir beni. " dedi net bir tonda.
"Hastaneye gidiyoruz. "
"İndir beni. " diye yineledi Utku. Bu ses tonunun düzlüğü ardından fırtınalar estireceğinin habercisiydi.
"İyi değilsin. Hastaneye gidiyoruz. "
"Sana muhtaç değilim, kimseye muhtaç değilim. Ne seni ne de her şeye burnunu sokan o kızı hayatımda istiyorum. İkiniz de benimle uğraşmayın artık. Hemen indir beni! " diye bağırmaya başladı Utku.
Bulut, Utku'nun biraz daha böyle devam ederse direksiyona saldıracak kadar hırçınlaşayacağını bildiğinden arabayı sağa çekip kapıları kilitledi. Arkasına döndükten sonra sakin bir biçimde her bir kelimenin üstüne vurgu yaparcasına "Hastaneye gidiyoruz. " dedi yarı tehditkar bir tonda.
"İstemiyorum. " diyerek emniyet kemerini çıkartıp kapıyı açmaya çalıştı. Tüm çabalarının boşa olduğunu bilircesine.
"Gerekirse o emniyet kemeriyle seni bağlayıp öyle götürürüm. Şimdi o kemeri tak ve sakinleş. Hastaneye gidiyoruz. "
Utku, Bulut'un yüzüne uzunca bir süre baktıktan sonra yanında duran emniyet kemerini kendine doğru çekti ve gözlerini ondan bir an bile ayırmadan yanındaki girişe taktı. Bulut önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Utku'nun göremeyeceği bir şekilde hafifçe gülümsedi. Onun için bu bir zaferdi. Her ne kadar küçük bir zafer olsa da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Aşk sarmaşık demektir. " der İskender Pala ve sonra devam ettirir cümlesini "Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bahçeyi sarıp sarmalar hatta dışarı taşarsa gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar... Sarmaşığın özelliği sarıldığı a...