Bölüm-22

1.3K 94 24
                                    

Keyifli okumalar...

Yazıp yok olduğum bu tozlu sayfalarda tekrarda kendi benliğimi buluyorum. Buraya ait değilmişim gibi hissediyorum. Sanki bir aşk romanının umutsuz sayfalarından kopup gelmiş ümitsiz bir kız gibi hissediyorum. İçimdeki tüm hisler köreliyor. Sadece o, içimde giderek büyüyen şey sadece o ve onun ruhumda bıraktığı yakıcı izler. Ne yapacağımı bilmiyorum. Onunla nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyorum. Ses tonu yeniden kulaklarıma nasıl dolacak bilmiyorum. İçimde en ufak bir umut kırıntısı kaldı mı... Bilmiyorum. Acıyı dahi hissedemiyorum bedenimde. Ruhumda gittikçe büyüyen çığlıklar var fakat dışarı çıkamıyorlar. Oysa, ellerim saçlarının arasında gezinseydi şayet ruhum en büyük devrimi yaşayabilirdi. Onu tanımama izin verseydi her şey çok farklı olabilirdi.

Her düşündüğümde gözlerim doluyor. Yunan Tanrılarından kaçıp gelmişcesine gözlerimin derinliğine kazıdığım yüzüne uzanıyorum. Teninin dokusunu hissedemeden yüzü yok oluyor. Onunla birlikte ben de yok oluyorum. Yıkılıyorum, "Hala umut var mı? " diyorum ve sorduğum sorudaki umut kırıntısını bir türlü bulamıyorum. Bir bakışıyla yeşeren ümitlerim bana bakmadığında tek tek soluyor. Onunla bir gelecek hayal ettiğimdeki gülüşüm umutsuzluğa kapıldığı an gözyaşlarına dönüşüyor.

Burdan sana sesleniyorum. Fakat ne acı, ben sana ne vakit seslensem tüm haykırışlarım içimde boğuluyor. Ne zaman okursun bilmiyorum, ne zaman anlarsın bilmiyorum ki öyle bir gayem de yok zaten. Beni asla anlayamayacaksın çünkü asla benim kadar sevmedin. Ben seni güzel sevebildim mi? Sevdalarını mısralara aktaran şairlerden daha mı çok sevdim seni? Belki de yeteri kadar sevemedim.
Hayat ne garip değil mi? 2 günlük hoşlandığı çocuk için bile "Deliler gibi aşığım!" diyenler ve 4 yıllık sevdamın bir gün bile tükenmediğini bildiğim halde sevdamı hafife alan ben. Aşk bu kadar nankör mü peki? Sonsuza doğru giden bir sevgi kümesi mi?
Aşk... Kafka'ya ismini dahi unutturup mektup sonlarına "Franz Kafka. " yerine giderek tükenerek "Senin. " yazdıran aşk bize ne yapacak? Biz ne olacağız? Biz diye bir şey de yok gerçi. Ama olsun, hiçbir şey olmadı bari bu olsun. Sen ve ben olmayalım. Birleşip biz olalım bu kara sayfalarda. Gerçek hayatta olamadık, bari burda olalım.
Bizi seviyorum çünkü biz böyle güzeliz.

Defterin kalın kapağını kapatıp yastığımın altına sıkıştırdım. Ne zamandır içimdekileri döküp yok olmuyordum bu sayfalarda. Uzun bir süre hissizleşmiştim. Kalbimi harekete geçiren tek şeyin o olduğunu düşündüm. Bana o soğuk günde kestane uzatan eller aklıma geldikçe o ellerin bir gün ellerimle birleşme ihtimalini düşünüp bu ihtimalde boğuluyordum. Ona bakmak eski bir şarkıyı dinlemek gibiydi. Her dinlediğinde aynı heyecan ve aynı haz... Şimdilerde ise donmuş bir kalp kadar boşlukta yüreğim. Sanki ne yapacağını bilemez bir şekilde etrafta dolanıyor gibi. Eskiden gözleriyle karşılaştığında ard arda sıralanan cümlelerim şimdi düşündükten sonra çıkıveriyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Eskiden tek yapmak istediğim şey sonsuza kadar gözlerine bakmakken şimdi o gözlerden bile şüpheliyim. Gelecek kaygısı içimi kasıp kavuruyor. Üstelik bu sadece onunla olabilecek geleceğimden de ibaret değil. Kendimi kurtarabileceğim -veya kurtaramayacağım- bir gelecek endişelendiriyor beni. Sınav günü gelip çattığında ya yapamazsam? Ya bir sorun çıkarsa?

Hayır, bunları kafamdan atmalıyım. Böyle moral bozucu şeyler beni demoralize etmemeli. Daha fazla çalışmalıyım... Daha fazla...

Defteri hızlı bir şekilde kenara itip yatağımın yanında boyum kadar, üst üste sıralanmış test kitaplarından dil anlatım kitabını seçip önüme koydum. "Hayır." diyordum sürekli kendi kendime. Hayır, onu düşünme. Çünkü hayallerine ulaşamadığında karşına çıkıp "Senin yüzünden. " diyecek kişi o olmayacak. Sen olacaksın. Ve dünyanın en zor şeyi kendinle yüzleşmek. Çünkü başkasına suçu yüklemek çok kolay, ama benliğinle yüzleşmek...

SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin