Keyifli okumalar...
"Aşk derin bir okyanus ise sen daha yüzmeyi öğrenememişsin küçük hanım. "
Bu ne demekti şimdi? Defterimi okumuş muydu? Aklımdaki düşünceler bir bulamaç haline geliyor işin içinden çıkamıyordu. Okul koridorunun başında öylece dikilmiş bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyordum. Nöbetçilerin bana garip bakışlar atmasıyla defteri hırkamın içine sokup yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım. Okumuş muydu? Okumuş olabilir miydi?
Sınıfın önüne gelmemle duraksadım ve kapıyı tıklatıp sınıfta göz göze geldiğim insanları umursamayarak yerime geçtim. Sıraya oturmamla Beste'nin meraklı bakışları bana yönlenirken soru sormasına fırsat vermeyerek "Yok bir şey. Cidden. " dedim ve ona arkamı dönerek hızlıca defterimi çantama koydum.
"Ne demek yok bir şey?! " dedi kızgın bir surat ifadesiyle.
"Yok bir şey işte. "
"Niye indin aşağıya. Ve n'oldu? Yüzün neden kireç gibi? "
"Beste çok soru soruyorsun. " dedim ve kulağıma kulaklıkları takarak çantamdan çıkardığım test kitaplarından birini açarak çözmeye koyuldum. Aniden kulağımdaki kulaklığın çekilmesiyle Beste'ye kızgın bir bakış atarak yeniden önüme döndüm.
"Anlatma sen bana anlatma! Yarın öbür gün ağlarsan yanında ben olmayacağım ama. " dedi ve bana sırtını dönerek yarım bıraktığı kitabını okumaya başladı. Onu umursamayarak test kitabıma yoğunlaştırdım zihnimi. Hocanın cırtlak sesi kulağımdaki kulaklıkları bile bastırırken müziğin sesini açtım. Daha 1 dakika bile olmadan herkesin bana doğru bakmasıyla müziğin sesini azalttım.Ne kadar aklımı başka şeylere yönlendirmeye çalışsam da aklımdan geçen tek düşünce 'Defteri okudu mu? ' oluyordu. Her bir eylemin sonu bu düşünceye bağlanıyor ve verim almamama neden oluyordu.
Bakışlarımı okul bahçesine doğru yönlendirdim. Hayır, orda değildi. Hani ne zaman bir şeyi arasan bulamazsın ve ne zaman o şeyi aramaktan vazgeçsen tam gözünün önünde olurdu ya aradığın şey bu da öyle bir şeydi işte. Şuan Bulut'a bir şey soracak olmasam o bankta oturuyor olurdu ama yoktu işte. Bir an önce teneffüs zilinin çalmasını bekliyordum ama daha 15 dakikaya yakın zaman vardı. Yeniden test kitabına dönerek dikkatimi olabildiğince toplayarak test çözmeye başladım. YGS denen sınava çok az bir zaman kalmıştı ve aksine ben hiç hazır hissetmiyordum. İstediğim bölümle aramda hayaller-hayatlar çizgisi vardı. Kendimi test çözmeye adamışken 25 soruluk testin hepsini bitirdiğimi farketmemle cevap anahtarını çıkartıp doğru ve yanlış cevapların oranına baktım. Ah, çok güzel! Neredeyse doğrudan çok yanlışlarım vardı. Sinirlenip test kitabımı bir köşeye koydum ve sıraya başımı koyarak gözlerimi kapattım. Belki de yapabileceğim en iyi şey buydu.
..."Kalk! " diyerek beni dürten Beste'yi görmemle gözlerimi ovuşturup etrafıma bakındım.
"Ne var?! "
"Boş ders. Akif Hoca yokmuş. Gel dışarı çıkalım. " dedi Beste başımda zebani gibi bekleyerek.
"Tamam bekle. " diyip üstüme siyah yağmurluğumu geçirdim. Telefonumu ve cüzdanımı da elime aldıktan sonra ayağa kalkıp saçıma bir düzen verdim.
"Önce kantine inelim mi? " dedim aynı zamanda yürürken. Beste bana soğuk bir bakış attıktan sonra "Tamam. " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Aşk sarmaşık demektir. " der İskender Pala ve sonra devam ettirir cümlesini "Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bahçeyi sarıp sarmalar hatta dışarı taşarsa gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar... Sarmaşığın özelliği sarıldığı a...