Keyifli okumalar...
Hikayenin sonunda sizin de beğeneceğinizi düşündüğüm bir önerim olacak okumadan geçmeyin.
Yazarken dinlediğim bir şarkıyı da ekledim. Siz de okurken dinleyebilirsiniz...
Utku
Eve girdiğim an kasvetli hava tüm hücrelerim etkisi altına almış gibi hissettim. Ne bu evde durmak ne de artık bu evde yaşamak istiyordum. Bu ev beni boğuyor, dört duvarın arasında ezilmiş gibi hissediyordum ama beni asıl üzen şey bu değildi.Kimse bu hislerimi anlamıyordu. Kimse gerçekten nasıl hissettiğimi merak ettiği için sormuyordu; nasıl olduğumu soruyorlardı çünkü bir problem çıkaracak mıyım diye kendilerini hazırlıyorlardı. Tamamen kendileri için... Benimle daha fazla uğraşacaklar mı diye merak ettikleri için.
Gerçi... Bu hisse o kadar alıştım ki yadırgayamıyorum artık. Doğduğum andan itibaren kendimi her zaman başkalarına yük olan birisi gibi hissetmiştim. Bu his benimle o kadar çok özdeşleşmişti ki bu hisse hiçbir zaman yabancılaşamadım. Bu dünyaya sınanmak için değil başka insanları sınamak için geldim. Önce annem benim sorumluluklarımın yükünü kaldıramadığı için bu dünyayı terk etti sonra da babam kendi başına bize yetemediği için bu ülkeyi...
Kızgındım, beni bu yaşama iten düzene ve yaşamımdaki her bir unsura kızgın. Sadece... Sadece babama kızamıyordum. Kendini öldüren bir eşle beraber küçük yaşta iki çocukla başa çıkmak kolay olmasa gerekti; dolayısıyla bana ve abime tek başına bakamazdı.
Fakat anneme kızgındım, abime kızgındım, beni bu hayatı yaşamak zorunda bırakan herkese kızgındım. Annem yaşasaydı bunların hiçbirinin yaşanmayacağı düşüncesi zihnimi bulandırıyordu. Bir kelebeğin kanat çırpışı tüm yaşam olaylarını etkileyebiliyordu ve annem bizim hayatımızı etkilemişti. Neden beni sevmemişti? Neden benim yüzümden intihar etmişti? Buna hiçbir zaman kesin bir cevap bulamadım. Daha sonra kendime mantıklı bir neden buldum. Annem Bulut'un bakımıyla o kadar ilgilenmişti ki ben doğduğumda bana da bakmak ona zor gelmişti. Fakat neden ben ona zor gelmiştim? Bulut mu çok kolay mizaçlı bir çocuktu yoksa ben mi bir baş belasıydım? İşte bunlara hiçbir zaman mantıklı bir açıklama bulamadım. Tek emin olduğum şey annemin bile beni önemsemediğiydi.
Bazen, onu hayal ediyordum. Bana sarılıp "Oğlum." demesini, elimden tutup okula götürmesini, dizinde yatırmasını, bana masal okumasını, sevdiğim yemekleri yapmasını hayal ediyordum. Oysa olan tek şey herkes okul çıkışında annesiyle kucaklaşırken, benim buruk bir şekilde teyzemin elinden tutmamdı. Arkadaşlarım oyun parklarında babasıyla vakit geçirirken benim babamdan umutsuzca mektup beklememdi.
Annem... Acaba sesi nasıldı? Sert ve tok bir sesi mi vardı yoksa ince mi? Nelerden hoşlanırdı? Neyi severdi? Onun hakkında hiçbir şeyi bilmiyordum. İnsana en yakın olan kişi annesi olurken bana en uzak olan kişi annem olmuştu. Onun hakkında tek bildiğim şey yağmurun yağışını izlemeyi sevmesiydi. Yağmur... Ah, o lanet video...
8 yıl önce
Teyzesinin eve girmesi için camdan sokağa doğru bağırmasıyla göğsünden derin bir "Off!" çekti Utku. Zaten ev ödevleri onu iyice boğuyordu, sokaktaki çocuklarla yapılan futbol maçını da ona çok görmemeliydiler.
"10 dakika daha!" diye bağırdı teyzesine doğru.
"Hayır Utku, hava karardı yağmur da çiselemeye başladı zaten hadi eve!"
Utku taç atışı yapmak için ellerinde tuttuğu topu çocuklara doğru attı ve "Ben gidiyorum." dedikten sonra apartmanın merdivenlerini çıkmaya başladı. Neyse diye düşündü içinden, evde de çizgi film DVDlerinden birini bilgisayara takar izlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Aşk sarmaşık demektir. " der İskender Pala ve sonra devam ettirir cümlesini "Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bahçeyi sarıp sarmalar hatta dışarı taşarsa gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar... Sarmaşığın özelliği sarıldığı a...