Keyifli okumalar :)
Genç adam eve vardığında düşünceler beynine akın etmişti. Beste'nin öfkeli yüzünü aklına getirdi. Duru'ya zararı dokunacağını nasıl düşünebilirdi? Zaten tüm uğraşları kimseye zarar gelmesin diye değil miydi? Bunları bile bile nasıl ona böyle uyarılarda bulunabilirdi?
Apartmana girmeden başını geriye doğru yaslayıp soğuk havanın yüzüne nüfuz etmesine izin verdi. Evin boğucu havasından bir an olsun uzaklaşmak istedi ama yapamazdı. Geride ona ihtiyacı olan insanları bırakmak istemedi. Teyzesinin telefon numarasını tuşlayıp kapıyı açması için aradı. Zile basıp evdeki sessizliğin harmonisini bozmak istemedi. Hem de böyle geç bir saatte.
Asansöre binmedi. Merdivenleri tek tek bacakları isyan edinceye kadar hızlı bir şekilde çıktı. Beyninin yorulduğu kadar bedeninin de yorulmasını ve artık hiçbir şey düşünmeden uykuya dalmayı istiyordu. Annesi öldüğünden beri tek yapmak istediği şey buydu. Hiçbir şey düşünmemek, her şeyi boş vermek. Lakin... Lakin yapamayacağını çok iyi biliyordu.
"Bu saatte nereye gittin oğlum? " diyen teyzesinin uykulu gözlerine bakıp inandırıcı bir şekilde "Nöbetçi eczane. " dedi. "Almam gereken ilaç vardı. "
Teyzesi zaten uykulu olduğu ve hiçbir şeyi sorgulamadan direkt yatağına yatmayı istediği için daha fazla sorgulamadı. Yarı açık gözlerle anlayışla karşılarcasına kafasını aşağı yukarı sallayıp odasına geri döndü.
Bulut montunu çıkardı ve askılığa astı. Kendi odasına girmesiyle üstündeki kıyafetlerin hepsini hızlı bir şekilde çıkartıp yere fırlattı. Yere fırlatmasıyla oluşan ses onu rahatsız etti ve çok daha yavaş hareketlerle yatağına girdi. Ellerini kafasının altında kavuşturarak gözlerini kapattı. Gözlerini kapatmasıyla birlikte karanlıkta beliren Duru'nun yumuşak hatlı yüzünü hayal etmesi bir uyarıcı almış gibi gözlerini açmasına neden oldu. Bu doğru muydu? Hayır, bu doğru değildi. Onun kalbi başkasına aitti. Kalbi Utku'ya zimmetlenmişti. Başkasını arzulayan bir kalbi isteyemezdi.
Duru'yu düşünmemenin yollarını aramaya başlarken bile onu düşündü. Kendine iyice bir tokat atmak istiyordu. Ondan uzak kalmak istiyordu ama yapamazdı. Bir amacı vardı.Duru'nun gözünde nasıl bir insan olabileceğini düşündü. Gizemli, ketum ve hatta şu aralar itici bile olabilirdi onu Utku'dan uzaklaştırmaya çalıştığı için. Fakat gerçekleri bilmiyordu. Gerçekleri ona söylemenin hiçbir faydası da yoktu üstelik. Duru'ya gerçekleri söylemek bir benzin deposuda kibrit çakmaktan başka bir şey değildi. Her şeyin daha da kötüye gitmesi için bir yoldu sadece.Canının yanacağını biliyordu. Şu birkaç ayda onun hislerine ortak olacak kadar iyi tanımıştı Duru'yu.
Her Duru ismi aklından geçtiğinde eşsiz kahverengi gözleri zihninde canlanıyordu. Gözlerini eşsiz kılan şey kahverengi olması değildi, içindeki ışık ve samimiyetti. Fakat son günlerde o ışığı da kaybettiğini düşündü ve keyfi kaçtı Bulut'un. Keşke yapabileceği bir şey olsaydı. Fakat hiçbir şey yapamadan onu kaderin ellerine teslim etmek canını acıtıyordu. Oysa ismi gibi ne kadar da masum bir güzelliği vardı. Hiçkimsenin farkedemeyeceği fakat farkettiklerinde vazgeçemeyeceği kadar güzeldi onun gözünde. Zaten Bulut hiçbir zaman üniversitelerdeki tek övündüğü şey babasının parası olan, plastik bebeklerden bile daha yapay duran kızlardan hoşlanmazdı.
Ne kadar saf diye düşündü. Ne kadar da hiçbir şeyin farkında değildi. Beste gibi değildi. Beste Duru'dan çok daha kurnaz ve uyanıktı. Tam anlamıyla birbirine zıt iki kardeşlerdi. Aralarındaki tek ortak özellik ikisinin de sevdikleri insan uğruna yapamayacağı şey yoktu. Buna bugün şahit olmuştu. Kendini Beste'nin yerine koydu. Sanırım ben de aynı tepkileri verirdim diye düşündü. Hatta daha fazlası bile olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Aşk sarmaşık demektir. " der İskender Pala ve sonra devam ettirir cümlesini "Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bahçeyi sarıp sarmalar hatta dışarı taşarsa gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar... Sarmaşığın özelliği sarıldığı a...