Bölüm-38

156 8 24
                                    

Keyifli okumalar...

Ben yazarken bol bol bu şarkıyı dinledim. Siz de okurken belki dinlemek istersiniz diye üste şarkıyı bırakıyorum :)
•••••

MEZUNİYET BALOSU

"Bir 'keşke' kelimesi acıtıyor canımı. Derime batan iğne taneleri gibi küçük yaralar açıyor bedenimde. Geriye döndüremediğim her an için, kullandığım keşkeler birikip bir çığ gibi yükseliyor gözümün önünde. Her yükselen çığın içinde boğuluyorum. Dilimden umutsuzca çıkan 'keşke' kelimesi celladım oluyor birden.

Her cümlemin başında 'keşke' dediğim bir günün içerisindeyim. Böyle bir günün hiç var olmamasını dilerdim. Olacakları bilseydim, olmaması için var gücümle savaşırdım -gerçi artık gücüm kaldı mı ondan bile emin değilim-. İçinde bulunduğum her anıyı umutsuzca unutmak ve benim yaşımdaki her genç kız gibi heyecan dolu bir hayatın içinde bulunmak isterdim. Kader denilen olgunun canımı acıtmamasını, seçeneklerimin beni çıkmaz sokaklara sürüklememesini dilerdim; fakat hayat öyle karmaşık ki yolumu bulmaya çalışırken çıkmaz sokaklarda yükselen duvarların içinde boğuluyorum. Etrafımdaki savaş alanına bakıp sadece 'Keşke seni hiç tanımasaydım Utku.' diyebiliyorum."

BALODAN 2 GÜN ÖNCE

"Gidecek misin?" dedim umutsuzca "Daha önce de belirttiğin gibi..."

Başını yukarı kaldırıp "Gitmek istiyorum Duru." dediğinde tüm bedenimi yüksek bir yerden bırakmış gibi hissettim. Onu tanımamın üzerinden bu kadar süre geçmesine rağmen adımı söylediğinde hala heyecanlanıyordum.

"Ama nereye?"

Sesim boğuklaşmamalı. Şu an zamanı değil.

"Boş ver." dedi omuzlarını silkip umursamaz bir ifade takınarak.

"Bana anlatabilirsin, kimseye söylemem."

O kadar derin bir nefes çekti ki bir an ciğerlerinin havayla değil, kederle dolduğunu hissettim. Yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu, benimle hiçbir göz teması kurmuyordu. Sanki ben karşısında bir duvardım ve o günah çıkartıyordu.

"Artık..." dedi. Kelimelerin ağırlığı altında eziliyormuş gibi gözüküyordu. "Artık kime güveneceğimi bile bilmiyorum."

"Özel ilişkiden kaynaklı bir sorun mu?" dedim sesim titreyerek. Bana o kadar küçümseyici bir şekilde baktı ki, yarım saattir izlediğim şu denizin dalgaları yükselip beni peşinden sürüklese sesim dahi çıkmazdı.

"Ben... Özür dilerim haddimi aştım." dedim aceleci bir tavırla.

"Küçüklüğünden beri inandığın düşünceler bir bir yıkılsa nasıl hissederdin?" diye sordu söylediğim şeyi önemsemeden.

"Bilmem... Sanırım üzgün ve sinirli olurdum."

Hiçbir şey demedi. Öylece kollarını bağdaştırmış bir şekilde oturuyordu. Bir heykel gibi.

Söylediğim cümle üzerine yerinde kıpırdanıp "Benim gitmem lazım." diyerek yavaş bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştı.

"Utku..." dedim diğer kelimelerin ağzımdan çıkmasını bekleyerek.

"İstediğin zaman buradayım, her ne olursa olsun bana güvenebilirsin."

Ben küçümseyici bir bakış altında ezilirken "Bulut'la bu kadar yakınken buna inanmamı mı bekliyorsun?" dedi.

"Yine mi Bulut meselesi?" dedim bıkkın bir ifadeyle. "Bak, aranızda ne geçti bilmiyorum ama artık hanginize inanacağımı bilmiyorum. İkinizi de kırmak istemi..."

SARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin