Keyifli okumalar...
(Multiye bir göz gezdirin bence. Bu aralar en sık dinlediğim şarkılardan birisi kendisi. Ayrıca Duru'nun da bu bölüm yaşadığı psikolojiyi iyi betimlediğini düşünüyorum. Kısaca dinleyin:) )Cemal Süreya'nın "Ben artık adam olmam bu derde düşeli. " dediği satırdayım. Ben artık ben değilim ona vurulduğumdan beri. Ruhunu aşka teslim etmiş Fuzuli misali. Belki Leyla ile Mecnun yazamam ama, siyah bir deftere haykırabilirim her şeyi. Ona yazıyorum mesela. Bir gün okur umuduyla ona yazıyorum gri kirli sayfalarda. Fakat artık yazmak yetmiyor söylemek istiyorum her şeyi. Ama, ama ona her yaklaştığımda kendimden bir zehiri akıtıp gidiyormuşum demek ki. Ben ona zarar vermekten başka hiçbir işe yaramıyormuşum. Kimim ki ben? Bunu ona yapmaya ne hakkım var? Sırf onu seviyorum diye garip sorularla onu yaralamaya ne hakkım var?
Onu gördüm, onu o halde gördüm. Gözlerinden yaşlar akarcasına öksürürken, bedeni titremeye başlarken gördüm onu. Keşke görmeseydim diyebileceğim bir şekilde gördüm.
Ve şimdi bir mesajla, tek bir mesajla hayatım alt üst oldu. Ona zarar verdim. Deva olmaya çalışırken dert oldum. Belki de Beste haklı. Ondan uzaklaşmalıyım. Bana iyi gelmeyecek belki de ya da ben ona iyi gelmeyeceğim kim bilir. Tek bildiğim şey ondan uzak kalmalıyım. Ona onun iyiliği için yaklaşmamalıyım diye düşündü Duru. Gözleri öyle uzaklara dalmıştı ki geri alamıyordu düşüncelerini. Her bir düşüncesi matruşka gibi bir diğerini doğuruyordu.
"Hadi ama Duru! Yalan söylüyordur. Ona kim zarar verebilir ki daha çok o sana zarar verebilecek türden bir insan. " dedi Beste endişesini ondan saklamaya çalışarak. Bulut ne yapmaya çalışıyordu? Ona Duru'yu korumama yardım et demişti daha çok üz değil.
Duru gözlerinden yaşlar akarken başını Beste'ye onay vermezcesine iki yana salladı. "Onu gördüm Beste. " dedi dudaklarından süzülüp giden gözyaşlarını emerek. "Onu o hale ben getirdim. Saçma sapan sorularımla, salak meraklı halim yüzünden bu halde. Ona iyi gelmedim. "
Beste, Duru'nun elinin üstüne destek verircesine elini koyarak "Suçlama kendini. Öyle demek istememiştir. Başka bir açıklaması vardır. " dedi. İçinde giderek büyüyen Bulut'a karşı öfkesini bastıramıyordu. Duru bu odadan ayrılır ayrılmaz hemen bunun hesabını soracaktı ona.
"Bulut yalan söylemez. "
"Belki de o da yanlış anlamıştır. "
Beste her iyi ihtimali düşünüp Duru'nun daha çok üzülmesini engellemeye çalışıyordu.
"Yapma Beste. " dedi Duru gözlerindeki yaşlar sicim gibi akarken. "Lütfen bari sen yalan söyleme bana. Ona yaklaştığımdan beri başına gelmeyen kalmadı. Ona iyi gelmiyorum. " dedi yüzündeki yaşları elinin tersiyle silerek.
"Sen, sen şimdilik düşünme bunları tamam mı? Ben Bulut'a sorar detaylıca öğrenirim. Yeter ki üzülme artık Duru. Kendine bunu yapmayı bırak beni de üzüyorsun. "
Beste Duru'yu bu halde gördükçe sanki içinde bir kağıt parçası varmış da o kağıt parçasını biri eliyle eziyormuş gibi hissediyordu. Hayatta tek bağlanabildiği insan Duru'ydu zaten. Ne babasına ezik psikolojisiyle söz geçiremeyen annesinden hayır vardı ne de baba demeye bile utandığı o adamdan. Üstelik Duru bu kadar şeyi içinde yaşarken annesinin babasından ayrılma meselesini unuttuğunu, ondan ne olursa olsun ayrılmak istemediğini çünkü evi ayakta tutan tek kişinin o olduğunu nasıl söyleyeceğini de bilmiyordu. Sevgi değildi annesinin babasına bu hissettiği. Ya da... Ya da belki de sevgiydi. Ama bir sevginin içine her ne olursa olsun her durumda kabullenmek giriyorsa bu sevgiden çıkıp hastalığa dönüşüyordu. Kendine karşı olan özgüvensizliğin bir sonucuydu nitekim. Annesi babasından ayrılamıyordu çünkü üç çocukla evsiz barksız ne yapacağını düşünüyordu. Kendisinin onlara yetemeyeceğini... En azından Beste böyle düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAŞIK
Romance"Aşk sarmaşık demektir. " der İskender Pala ve sonra devam ettirir cümlesini "Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bahçeyi sarıp sarmalar hatta dışarı taşarsa gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar... Sarmaşığın özelliği sarıldığı a...